Engages перевод на турецкий
88 параллельный перевод
This valve engages this gadget, we're off to the races.
Bu vana aleti çalïstïrïrsa, yarïsa hazïrïz.
A man betting on behalf of the house engages in sleight of hand, then refuses to hand over the money he lost.
Bir adam kumarhane adına oynuyor..... el çabukluklarına bel bağlıyor..... sonra bahsi kaybedip, parayı vermeyi reddediyor.
He again engages in forcible intercourse.
Adam tekrar zorla tecavüze koyulur.
That is the emergency overload bypass, which engages almost instantaneously.
Anında devreye girebilen acil durum aşırı yük bypass sistemi.
Those are the outrages that the world bourgeoisie engages.
Bu burjuvazinin dünyada girdiği yerdeki rezalet!
You engages in other businesses, Colonel?
Yüzbaşım, bir yanlışlık mı var?
engages in acts of espionage and repression using methods which include political assassination and torture.
Gizli örgütlenmelerin sorumlusudur. Casusluk ve baskı faaliyetleri ile uğraşmaktadır. Yöntemleri aracılığıyla bir çok
This is the clutch that engages the power feed.
Bu kol matkabı çalıştırır.
"One who engages in love affairs frivolously or casually."
Uçarı ve sıradan bir şekilde aşk ilişkilerine giren.
One who engages in love affairs frivolously or casually.
Uçarı ve sıradan bir şekilde aşk ilişkilerine giren.
The government doesn't lie, it engages in disinformation.
Devlet yalan söylemiyor dezenformasyonla iştigal ediyor.
After 90 seconds, the plasma-venting system engages to prevent degradation of the force field.
90 saniye sonra, plazma boşaltım sistemi güç alanının bozulmasını engellemek için devreye girer.
Every person I see engages me in this long, boring, tedious conversation.
Karşılaştığım herkes, benimle uzun, sıkıcı, usandırıcı bir konuşmaya giriyor.
As soon as he engages anything that resembles an approach pattern,... we'll be able to target a destination.
Uçağın seyir haline göre değerlendirme yaparsak, bir hedef tahmini yapabiliriz.
Engages the penis.
Açık saçık giyinmek...
She dresses the way she does, she... she flaunts sex, she engages them in sexually laced banter.
Bu tarz giyinerek seks dağıtıyor Hafif meşrep sohbetlerle onları meşgul ediyor.
A prostitute is someone who engages in sexual relations with other people for money.
Fahişe, para karşılığında cinsel ilişkiye giren kişiye denir.
A green lever to the left of the steering wheel in the cockpit... engages the primary thruster, igniting the JE- -
Kokpitte direksiyonun sol tarafında yeşil bir kol var. bu kol JE--79 turbojet motorlarını devreye sok- -
At his request, then you open the door, wait by the car and make sure no one engages him in conversation or takes his photograph.
Onun isteğiyle, kapıyı açacak, arabada bekleyip kimsenin onu lafa tutmadığından ya da fotoğrafını çekmediğinden emin olacaksınız.
The guy engages his mouth before his brain sometimes.
Erkekler bazen beyinlerinden önce ağızlarını tutarlar.
Do you think that's the kind of activity the CIA engages in?
CIA'in böyle şeyler yaptığını mı düşünüyorsun?
But when a man engages in clandestine dealings he has this preference for things being smooth
Fakat, el altından gizli işler yapan bir insan... işlerin pürüzsüz gitmesini tercih eder.
She engages herself to a boy The boy loved her so much
Bir çocukla takıldı. Çocuk onu çok sevdi.
Took you time, what you just make some other engages, honey?
Çok zamanını aldı, başka işlerle mi meşgul oluyordun, tatlım?
So what you're saying is that if a Vulcan... even an officer in the Science Directorate... engages in this exchange of thoughts and memories... they're condemned for it?
Peki ne diyorsunuz eğer bir Vulkan... hatta Bilim Başkanlığındaki bir subay bile olsa... düşünce ve anılarını birleştirirse... bunun için ayıplanır mı?
Half the day he engages in the most ruthless financial exploitations, ruining the lives of hundreds, of thousands, even millions.
Kendisi günün yarısında en insafsız finansal sömürüler ile meşguldür,... yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca hayatı mahveder.
The unsub engages in anthropophagy.
Şüpheli yamyamlık yapıyor.
It will crawl into the soul of anyone who engages it.
Her kim onunla karşılaşırsa yavaşça ruhuna işler.
That engages the HUD.
Ana ekranı açıyor.
Every time he engages the police and gets away with it... he reassures himself god's on his side, not ours.
... polisle burun buruna gelip her zaman kaçabilmesi,.. Kendine güven veriyordu. Tanrı'nın kendi tarafında olduğunu düşünüyor.
Yes. Anything that engages you in the world.
Evet, seni dünyaya bağlayacak herhangi bir şey.
You can feel when the trigger engages with your finger.
Parmağınla hissedersin tetik boşluğunu.
As modern China engages with the outside world, which of these attitudes seems likely to prevail?
Peki, Modern Çin, dış dünyayla ilişkiye girerken bu yaklaşımlardan hangisi etkili olacak?
You're not the only person who engages me for my discretion.
Ağzı sıkılığıma güvenen, tek insan sen değilsin.
When the bucket is full, the drive engages, except this particular tap has no valve.
Kova dolduğunda da, sürücü devreye giriyor sadece bu musluğun tıpası yok.
He climbs in, Penn spins the box, engages the catch, the catch releases two mirrors.
O içeri tırmanıyor, Penn kutuyu döndürüyor. Parçaları tutturuyor. Parçalarda iki ayna var.
Don't you see, the boy engages in mind games?
Görmüyor musun? Çocuk akıl oyunlarını kullanıyor.
Chen Shao-Bai My son demonstrates in the streets and engages in fund-raising
Chen Shao-Bai oğlum sokaklarda gösteri yaptı ve bir amaç için çatışmaya girdi.
It's a very strange myth, this one, because Pasiphaë essentially engages in an act of bestiality.
Bu çok garip bir efsanedir, çünkü Pasiphaë gerçekten hayvani bir harekette bulunmaktadır.
Who engages in internet talk focused on the duty of Jihad.
İnternette Cihad görevi hakkında konuşmaları var.
- Can I shoot? - Wait till he engages.
- Ateş edebilir miyim?
Wait till he engages, then fucking fucking get him.
Çatışmaya girene kadar bekle, ve sonra indir.
He engages in activity that draws attention to himself Yet isolates himself from his peers.
Dikkati kendine çeken ama kendini diğerlerinden izole eden bir aktiviteyle uğraşıyor.
Anyway, a normal person engages in the pursuit of kissing a mere 21,000 plus or minus minutes in their sorry little lives.
Normal bir insan, küçük, zavallı hayatı boyunca aşağı yukarı 21.000 dakika birini öpme hevesinin peşinden koşar.
I sit down and this man, this stranger he... engages me in conversation.
Oturdum, bir adam vardı ve bu yabancı... benimle sohbet etmeye başladı.
I'll thinks it overs while I engages this $ 5 hooker.
Benim için son beş dolarlık fahişeyle olunca gelecek.
Um, one could walk into any hearing room ; one can not necessarily write the kind of lobbying checks that your industry writes, or engage in the level of political contributions that your industry engages in.
İstenilen oturuma girilebilir. Ama sizin sektörün yazdığı lobicilik çekleri yazılamaz veya sizin sektörün yaptığı siyasal bağışlar yapılamaz.
Must be a side pad where he engages in sexual congress with his secretaries.
Bir yan ödeme olmalı sekreterleriyle cinsel toplantılarını icrâ ettiği bir yer.
the wingman engages the less attractive friend, isolating the target. Voop!
... eküri alımlı olmayan bayanla ilgilenip hedefin yalnız kalmasını sağlar.
If the Count engages you, he must believe that you are Jedi.
Şayet Kont sizinle çarpışacak olursa, Jedi olduğunuza inanmalı.
Obedience is a master who engages the world...
Buna engel ol, lütfen.