Envisioned перевод на турецкий
176 параллельный перевод
Your Majesty, the first issue up for debate at yesterday's Ministerial Meeting was the amnesty in Hungary that Your Majesty had envisioned.
Majeste, dünkü Bakanlar Kurulunda görüşülen ilk konu, Majestelerinin ön görmüş olduğu... Macaristan için Genel Af İlânı idi.
It's exactly how I envisioned the castle our Empress grew up in.
Gel! İmparatoriçemizin büyüdüğü şatoyu beklediğim gibi buldum.
the reasons for our invasion of Cambodia and of Laos, and the prospects for the mining at Haiphong that came about in 1972, but was envisioned as early as 1969.
Kamboçya ve Laos'un işgal edilme nedenleriyle ilgili de. 1972 yılında Haiphong'a mayın döşenmesiyle hedeflenenler konusunda da. Ki bu olayın planı 1969 yılında yapılmıştı bile.
Kepler envisioned Tycho's domain as a sanctuary from the evils of the time.
Kepler Tycho'nun evini şeytanın azabından kaçacak bir yer olarak umut ediyordu.
Much like yourself, I'm sure, at an early age I envisioned that my education would be my saving grace, give me that necessary edge.
Seninki gibi, bundan eminim gençken eğitimin bana gerekli olan her şeyi verebileceğini çok iyi biliyordum.
Before this great enterprise, envisioned by myself there was nothing here but wilderness.
Bu büyük girişimden önce, burayı gözümün önüne getirdiğimde gözümün önüne çölden başka bir şey gelmiyordu.
He envisioned a steamer so grand in scale... and so luxurious in its appointments that its supremacy would never be challenged.
Kafasında, birincilik için kimsenin yarışamayacağı... devasa ve son derece lüks bir gemi vardı.
This is not the evening I envisioned.
Bu geceyi böyle planlamamıştım.
But not perhaps in quite the way his mother and his teachers had envisioned.
Ancak onun başarı anlayışı ailesinin ve öğretmenlerinin başarı anlayışından farklıydı.
I always just envisioned the right one... being someone I could see myself growing old with.
Kafamda doğru kişiyi, birlikte yaşlandığımı görebildiğim kişi olarak tasarlamıştım.
I just always envisioned the right one... being someone I could grow old with.
Kafamda doğru kişiyi, birlikte yaşlanabileceğim kişi olarak tasarlamıştım.
This isn't exactly how I envisioned our reunion going.
Hayal ettiğim beraberlik bu değildi.
I had envisioned a more straightforward documentary on the history of Witch Island but I was surprised by what I found there.
Cadı Adası belgeselini, daha dobra olarak tasarlamıştım ama orada bulduklarım beni şaşırttı.
This isn't exactly how I envisioned this whole father-son outing.
Bu baba oğul geziisni böyle planlamamıştım.
She... she envisioned this for him.
Bunu ona kendisi layık gördü.
Once, when I was sleeping I envisioned that I was slowly caressing my sister's naked form in bed.
Bir seferinde, uyurken yatakta kız kardeşimin çıplak bedenini yavaşça okşadığımı düşündüm.
There he began to assemble a prototype of the motor he had envisioned seven years earlier.
Burada, yedi yıl önce hayalini kurduğu motorun ilk örneğini oluşturmaya başladı.
Okay? I'm scared of that piece of your heart that always envisioned your first time being with him.
Kalbinin bir parçasının daima, ilk kez onunla beraber olacağını hayal etmesi.
When I used to dream about this mission, the last thing I envisioned was having a Vulcan onboard who continuously sucked the air out of the room.
Bu görev hakkında hayaller kurarken, aklımda canlandırabileceğim son şey gemide süreki bizi boğan bir Vulkanlının olmasıyıdı.
And Mazer envisioned a break with that, where you would have things that you didn't actually need, but you wanted, as opposed to needed.
Ve Mazer, bunun kırılmasını öngördü. Aslında ihtiyaç duymadığınız şeylere sahip olacaktınız,... istediğiniz şeylere, ihtiyaçların zıddı anlamında.
My spell worked, just not the way I envisioned it.
Büyüm işe yaradı, sadece tasarladığım şekilde değil.
Obviously this night has not gone quite the way that I had envisioned it.
Belli ki bu gece hiç de istediğim yönde ilerlemiyor.
She may just be something I envisioned a long time ago.
O sadece, uzun zaman önce düşündüğüm bir şey olabilir.
The Greeks, Romans, Babylonians envisioned synthetic beings with human behaviour long before the words "robot" or "android" were ever uttered.
Yunanlılar, Romalılar, Babilliler "robot" veya "android" sözcükleri dile getirilmeden uzun zaman önce insan davranışları gösteren yapay varlıkları tasavvur etmişlerdir.
Our eyes were always on the end of the trail... as if life as I envisioned it would be just that.
Hayallerim ümitlerim vardı. Sanki hayalimdeki yaşam bir yerde bitecekmişçesine gözlerimiz yolun sonunu arardı.
I envisioned it, but I didn't understand it.
Onu gördüm, ama anlamadım.
I'll take you step by step through what we've envisioned is gonna happen.
Ben sana neler olacağını teker teker anlatacağım, ne olacağını planladık.
Seconds before opening the metallic case I envisioned all the evil flowing into the world.
Metalik kutuyu açmadan daha dünyada dönüp dolaşan şeytanlıkları kafamda canlandırmıştım.
It's not what I envisioned when I was at Northwestern.
Northwestern'deyken hayal ettiğim bir iş değil.
And encountering what I encountered on the way, was how I envisioned it all.
Yolda karşılaştığım şeylerle karşılaşmak, tam tasarladığım gibiydi.
I thought about going to military school... but the military school that I envisioned myself going to... I couldn't get in... which was West Point.
Askeri okula gitmeyi düşünmüştüm... ama gitmeyi tasarladığım askeri okula... yani West Point'e... girememiştim.
He'll say, "l just never envisioned... " that dad wouldn't be here. "
Babamın olmayacağını hiç hayal etmedim diyecektir.
He says he never could have envisioned the project without me.
Ben olmasan projeyi asla gözünde canlandıramayacağını söylüyor.
It's just not quite what I'd envisioned when I wrote it.
Yazarken tam olarak gözümde canlanan bu değildi.
I want you to get everything you envisioned when your first dream...
Her şey hayal ettiğin gibi olsun istiyorum.
She envisioned a world made prosperous by unlimited atomic energy.
Atom enerjisiyle zenginleşmiş bir dünya hayal ediyordu.
I envisioned a world where tissue could self-repair overnight.
Ben dokuların bir gecede kendilerini tamir ettiği bir dünya hayal ediyorum.
You envisioned a world where your work would be used for good.
Yani senin çalışmalarının tüm insanlık yararına olduğu bir dünya.
I gotta say, not exactly how I'd envisioned our perfect first date.
İlk buluşmamızı bu şekilde olmasını planlamamıştım.
Not how I envisioned our first date.
İlk buluşmamızın bu şekilde olacağını düşünmemiştim.
It was not the homecoming of the Ancestors my people envisioned.
Halkımın hayal ettiği gibi bir Ataların eve dönüşü değildi bu.
I always envisioned how it would be.
Hep bunun nasıl olacağını planlardım.
'Cause I envisioned that being harder.
Çünkü bunun daha zor olacağını Sezmiştim.
This is not the way I envisioned our family reunion.
Ailemizin tekrar bir araya gelişini bu şekilde hayal etmemiştim.
I'm sure silent cart-pushing is what my mom envisioned when she sent us here.
Eminim annem bizi buraya gönderirken aklından geçen sessizce araba itmendi.
This wasn't how I envisioned our next meeting.
Bir sonraki görüşmemizin böyle olacağını beklemiyordum.
As long as this ring remains on your finger and you have no power, you cannot fulfill the destiny your father and I have envisioned for you.
Bu yüzük parmağında olduğu ve güçlerinden yoksun kaldığın sürece babanla benim, senin için hayalini kurduğumuz kaderi yerine getiremezsin.
and I also never envisioned Writing this letter.
Bu mektubu yazmayı da hiç tasarlamadım.
Well, there you have it, Draper... double-sided aluminum as envisioned by Sterling Cooper.
İşte Draper, Sterlıng Cooper'ın yarattığı çift taraflı alüminyum.
nobody in our government at least, and I don't think the prior government could have envisioned flying airplanes into the buildings.
... en azından bizim hükümetimiz akıl edemedi, ve bizden önceki hükümet de, uçakların binalara çarptırılacağını öngöremezdi.
She has devoted her entire career to seeing to it that the prerogatives envisioned by those who founded this country are enforced by our legal system, that the promise of life, liberty, and the pursuit of happiness is passed on to each individual
Dur bir bakayım. ... bu ülkeyi kuranların öngördüğü ayrıcalıkların... İşte orada.