Erosion перевод на турецкий
216 параллельный перевод
What Hutton was suggesting here is that we really have at least three cycles of deposition on the sea bed, then uplift, then erosion.
Hutton'ın burada bahsettiği şey, gerçekte en azından üç farklı deniz yatağında birikme, sonra su yüzüne çıkma ve aşınma şeklinde sıralanan döngümüzün olduğu.
And this sort of rock, which geologists call a conglomerate, were formed at a beach or a shoreline and the erosion by water has rounded these pebbles and it shows without any doubt that water existed at the surface of the Earth 3,800 million years ago, which at that time came as a complete surprise.
Bu jeologların, konglomera dedikleri kaya türü bir kumsalda ya da sahil şeridinde oluşur ve suyun aşındırması bu çakıl taşlarını yuvarlar ve bu şüpheye yer bırakmaksızın gösteriyor ki 3.800 milyon yıl önce Dünya'nın yüzeyinde su vardı ki bu bilgi o zamanlar tam bir sürprizdi.
Erosion may have changed the structure of the cliffs.
Erozyon kayaların yapısını değiştirmiş olabilir.
This led to an erosion of basic freedoms, creating a restrictive and uninteresting society.
Bu temel özgürlükte erozyona neden oldu. Kısıtlayıcı ve ilgi uyandırmayan bir toplum oluşturdu.
There is much erosion.
Burda çok erozyon var.
I have no idea... to know how to stop erosion.
Erozyonu durdurmak için hiçbir fikrim yok.
I'm preparing a report on soil erosion at the moment.
Şu an toprak erozyonu hakkında bir rapor hazırlıyorum.
The most dangerous erosion is not the land, but your capacity for living.
En tehlikeli erozyon toprakta olan değildir, yaşama duyduğun arzunun yok olmasıdır.
The paw has been buried in the sand until recently and protected from erosion.
Pençe, uzun zamandır kuma gömülüydü ve aşınmaktan korundu.
Slow erosion wipes out information.
Yavaş aşınma bilgiyi siler.
On the Earth mountain ranges are destroyed by erosion in maybe tens of millions of years small impact craters in maybe hundreds of thousands of years.
Dünya'da erozyon tarafından sıra dağlar belki milyonlarca yılda küçük çarpışma kraterleri, belki binlerce yılda yok oluyor.
I've never seen erosion in such an advanced stage.
Bu modern seviyede böyle bir bozulma görmemiştim.
-... rust, erosion.
-... tamamen korunuyor.
And the evidence seems pretty conclusive that it hasn't been covered by erosion or other forces.
Sonuçta, bunun ne erozyon ne de başka bir etkenle örtülmediği ortada.
Did she know I was breaking up because I loved her too much, because I wanted to save our love by sparing it the slow erosion every relationship goes through?
Onu çok sevdiğim için ondan ayrıldığımı biliyor muydu? Aşkımızı kurtarmak istiyordum. Her ilişkinin yaşadığı kaybolup gitme tehlikesinden korumak istiyordum.
In the normal course of erosion... this skeleton will be exposed on the surface... in approximately 3000 years.
Normal erozyon süreci ile bu iskelet yüzeye çıkmış olmalı yaklaşık olarak 3000 yılda.
But I can also tell you of 10 years of promiscuity and dirt, of food you wouldn't give to a dog, of guards and contempt, of vulgarity and the slow erosion of a man's most basic quality,
Ben size 10 yıl süreli tacizden,.. ... pislikten ve köpeğe bile veremeyeceğiniz yiyeceklerden söz etmek istiyorum. Döneklikten, gardiyanların aşağılamasından,..
The forces of erosion, frost and rain, snow and ice, shattered the volcanic rocks into fragments.
Erozyon, don ve yağmur, kar ve buz güçleri volkanik kayaları parçalara ayırdı.
They're produced from bigger rocks through ages of jostling and rubbing, abrasion and erosion.
Yüzyıllar boyunca büyük kayalardan ufalanarak bu hale geldiler.
It's 35 million to combat erosion in the valley.
Vadideki erezyonla mücadele için 35 milyon gerekiyor.
'And so on... 'After a while, the style settles down a bit,'and it starts telling you things you actually need to know,'like the fact that the fabulously beautiful planet of Bethselamin...'is now so worried about the cumulative erosion 'caused by 10 billion tourists a year'that any net imbalance between the amount you eat'and the amount you excrete whilst on the planet'is surgically removed from your body weight when you leave.'
Ve sonra... üslup oturur, ve size bilmeniz gereken şeyleri anlatmaya başlar, mesela Bethselamin isimli güzel gezegenin sakinleri, yılda gelen on milyar turistin yaratacağı toplam erozyondan o kadar endişelidirler ki gezegen üzerindeyken, yediğiniz ve çıkardığınız arasındaki net fark,
O, that erosion.
- Haklısın, mağaranın çöküşü.
( KITT ) 21 years of erosion have covered the spot with sand.
21 yıllık erezyon sonucu üstü toprakla örtülmüş.
In other words, the unorthodox tendencies towards ownlife... which constantly threaten the natural erosion of the family unit... will no longer have the biological support of the organism.
Başka bir değişle aile biriminin doğal aşınmasını sürekli olarak tehdit eden ortodoks olmayan eğilimler, organizmanın biyolojik desteğine daha fazla sahip olamayacaklar.
The failure of Vietnamization to win popular support... caused an ongoing erosion of confidence... in the various American... but illegal... Saigon regimes.
Halk desteği kazanmak için yapılan Vietnamlılaştırma başarısızlığı güven erozyonuna ve yasadışı Saygon rejimine sebep olmuştur.
Don't let your imagination run away with you, Herbert. It's just erosion.
Hayal gücüne hayran kaldım Herbert, bu sadece erozyon.
There's topsoil being washed away. No erosion programs.
Toprak yağmurla süpürülüp gidiyor, bir erozyon planı yok.
The process of erosion.
Erozyonun oluşum süreci.
Erosion is the cumulative effect of a great variety of processes - full stop.
Erozyon farklı şekillerde gelişen süreçlerin kümülatif etkisi olarak tanımlanabilir, nokta.
river erosion.
Nehir erozyonu.
rain erosion.
Yağmur erozyonu.
glacial erosion.
Buzul erozyonu.
wind erosion.
Rüzgar erozyonu.
marine erosion.
Deniz erozyonu.
worldwide floods, tidal waves, worldwide fires, erosion, cosmic rays, recurring ice ages, and we think some plastic bags and some alluminum cans are going to make a difference?
ve biz de birkaç plastik poşet ve alüminyum kutu fark yaratacak diye mi düşünüyoruz?
Erosion is a slow but steady process.
Erozyon yavaş ama sürekli bir harekettir.
Computer, there's an erosion of tissue in the lymphatic system.
Bilgisayar, hastanın lenf sisteminde doku aşınması görüyorum.
I see big problems with beach erosion... and a heavy mortgage.
- Evet, plajları koruma adına ciddi sorunlar görüyorum ve iflah olmaz bir ipotek.
You- - You're not afraid of beach erosion, right?
Baksana plajların zamanla aşınıp yok olmasından korkmuyor musun?
Beach erosion?
Plajların yok olması mı?
The major contribution of Maudslay was his photographs which have since been used in the restoration and preservation of many objects believed to have been lost to erosion, vandalism and theft
Maudslay'ın en büyük katkılarından biri fotoğrafları olmuştur. O zamandan beri, erozyon, vandalizm ve hırsızlık sonucu yok olduğuna inanılan pek çok objenin restorasyon ve korunmasında bu fotoğraflardan yararlanılmıştır.
Erosion.
Erozyon.
It could be erosion from the water...
Suyun aşındırmasından kaynaklanmış olabilir.
This level of erosion wouldn't be confined to just the ends of the bones.
Bu kademede parlama, kemiklerin sadece uçlarıyla sınırlı kalmaz.
My late husband devised his own anti-erosion system... that later on we had patented on the advice of a dear friend... who was in a law office with Gerald Ford.
Eski kocam kendi aşınma önleyici sistemini icat etmişti. Sonra Adalet bakanlığında çalışan Gerald Ford adında bir arkadaşının tavsiyesi üzerine patent hakkını aldı.
This is about the erosion of common decency!
Bu artık masa sorunu değil. Kamusal nezaket erozyonu sorunu.
I know there are a lot of people who may not consider it a sanctity but I also know this isn't an erosion I'll contribute to.
Belki de bir çok insan bunu kutsal bulmuyor ama bu benim evlenme isteğimi azaltmıyor.
" The attempt to find a compromise with the Soviets was where we began to get into serious trouble, because any concessions that you made to the Soviets from the Western side would be an an erosion of the Western position there
" Sovyetlerle uzlaşmaya varma girişimimiz, ciddi sorunlarla karşılaşmaya başladığımız noktaydı. Çünkü Batı tarafından Sovyetlere tanıdığınız her imtiyaz,... Batının oradaki pozisyonunun altını kazmak sayılırdı.
It's to fight soil erosion.
Toprak erozyonuyla savaşmak için.
It will only result in the further erosion of the written word.
Bu sadece yazılı sözlerin daha çok gözden düşmesiyle son bulur.
The National Law Journal's doing a piece on First Amendment erosion.
Ally, harika! National Law Journal hatta.