Ev перевод на турецкий
47,588 параллельный перевод
The owner's flag is a warning.
Ev sahibinin forsu, bir uyarı.
The owner's not only intimidating he's prepared to battle.
Ev sahibi yalnızca korkutucu değil savaşmaya da hazır.
Maybe this new tree will have food and no resident owner.
Belki bu yeni ağaçta yiyecek vardır ve ev sahibi yoktur.
Some animals take camouflage a stage further still and these streams in Costa Rica are home to one of the most remarkable.
Bazı hayvanlar kamuflajlarını bir adım öteye taşır ve Kosta Rika'daki bu çaylar bunların en olağanüstü olanına ev sahipliği yapar.
If the housemates are hostile, the hitchhikers are even worse.
Ev arkadaşları dost canlısı değilse otostopçular onlardan da beter.
The grass in northern India is the tallest on the planet, home to some of the most impressive creatures to tread the Earth.
Kuzey Hindistan'daki çimenler gezegenin en uzun türüdür ve dünya üzerindeki en etkileyici canlılara ev sahipliği yapar.
Mumbai, in India, is home to over 20 million people.
Hindistan'daki Mumbai şehri 20 milyondan fazla insana ev sahipliği yapar.
He'll have to wait for the owner to leave.
Ev sahibinin gitmesini beklemek zorunda.
- Lovely home.
- Ne güzel ev.
- A house?
- Bir ev?
A home-cooked meal is a rare and exotic thing in my life these days.
Ev yapımı yemek şu sıralar hayatımda pek görebildiğim bir şey değil.
For over a century, the Roman Coliseum has hosted the most grueling and bloody games in human history, fought and won by the Roman gladiator.
Roma Kolezyumu, yüzyılı aşkın süredir Romalı gladyatörlerin savaşıp kazandığı insanlık tarihinin en zorlu ve en kanlı oyunlarına ev sahipliği yaptı.
Please, honor your host.
Lütfen, ev sahibinizi onurlandırın.
He's never brought his team homemade banana loaf, and yet they care enough to terrorize him?
Takımına bir kez olsun ev yapımı muzlu ekmek getirmemişken onu korkutmaya daha mı çok önem veriyorlar?
= = sync, corrected by elderman = = @ elder _ man
The Big Bang Theory, 10. Sezon, 10. Bölüm "Ev Ayırma Çatışması"
Oh. Just homemade coupons for things you might need help with before the baby gets here.
Bebek gelmeden önce gerekebilecek şeyler için ev yapımı kuponlar işte.
Theodore, these are your new roommates,
Theodore, yeni ev arkadaşların bunlar :
- The thing is... this house is going to sit vacant for like 20 years.
- Mesele şu ki bu ev neredeyse 20 yıl boyunca boş kalacak.
How about I take that young boy instead of this house, then?
Ev yerine şu genç çocuğu alsam nasıl olur peki?
No, it's my house.
Hayır, ev benim.
I was gonna buy my parents a house.
Aileme ev satın alıyordum.
I sell houses.
Geçimimi ev satarak sağlıyorum.
Hopefully this place has a house phone that works.
Umarım burada çalışan bir ev telefonu vardır.
Hey, isn't there any house in Korea that Tae Ho can't open up?
Koskoca Kore'de Tae Ho'nun giremediği ev mi var?
Oh yeah, it's me, I'm the house owner.
- Evet benim, ev sahibi.
In professional terms, house poor.
Terimsel olarak, onlar ev fakiri.
Here's a gift that isn't like homework.
İşte sana ev ödevi gibi olmayan bir hediye.
Big house.
Buyuk bir ev.
I think the landlord of my apartment has a sixth sense or something.
Ev sahibim altıncı his sahibi mi ne?
It's a perfect house to raise a kid in.
Çocuk yetiştirmek için harika bir ev burası.
If I don't stay here, I'll die of starvation in some random place.
Bu ev olmazsa bir kenarda açlıktan öleceğim.
This is the perfect house for raising kids in!
- Çocuk yetiştirmek için ideal bir ev burası.
I know our relationship is... somewhere in between marriage and being house mates. I'm aware of its ambiguity. I'm supposed to be the goblin's wife.
Aramızdaki bağ ; evlilik ilâ ev arkadaşlığı arasında muallakta bir yerde olsa da Goblin'in Geliniyim nihayetinde.
I guess I have a lot of housework to pick up.
Yani ileride yapacağım işler ev işleri olmalı, değil mi?
This isn't a model house.
Maket ev mi burası?
Yeah, he sorta made a home in my basement to look out for the place.
Evet, evimi korumak için bodrumda kendine bir nevi ev yaptı.
Nice, um, casa.
Güzel ev.
Yeah, the house'll be empty.
- Evet, ev boş olacak.
Money, a house, jewels, things like that?
Para, ev, mücevher, öyle şeyler mi?
Can't you think of buying a house... full of jewels with money and filling it with love? Go.
Parayla mücevher dolu bir ev satın alıp içini sevgiyle doldurmayı akıl edemiyor musun?
Just until I get enough money to buy a house for her.
Ona ev alacak parayı kazanana dek.
You already gathered enough to buy her a house. I did.
- Ev alacak kadar parayı çoktan kazandın.
I heard it was a house full of men, so I was a bit concerned.
Erkeklerle dolu bir ev olduğu için azıcık kaygı duydum.
I saw Tae Oh does it. It's quite dusty these days because we haven't been able to open the windows to circulate the air as it's been cold.
Hava soğuk olduğundan hava girsin diye camı açamadığımız için ev toz içinde kaldı.
The truth is, our CEO Kim has been away from Korea for so long he did mention that he wanted to eat home cooked Korean food.
Başkan Kim uzun süredir Kore dışında olduğu için ev yapımı Kore yemeği yemek istediğinden bahsetmişti.
Home cooked food!
Ev yapımı mı!
Everything is the way the house owner wants it to be.
- Evet. Ev sahibi ne isterse o olur.
If you think it's unfair, buy a house yourself, and live there.
Adaletsiz olduğunu düşünüyorsan git ve kendine bir ev alıp içinde yaşa.
This is home though, Heo Joon Jae.
Burası zaten ev, Heo Joon Jae.
You said he likes home-cooked Korean food!
Ev yapımı Kore yemeklerini sevdiğini söylemiştiniz!
Heo Joon Jae's the house owner.
- Ev ona ait.
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
even 1030
ever 2888
everest 31
event 27
every 358
evil 339
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
even 1030
ever 2888
everest 31
event 27
every 358
evil 339
evening 1108
everywhere 595
events 37
evelyn 541
everyday 85
evan 920
evidence 226
eventually 1458
everett 151
everlasting 109
everywhere 595
events 37
evelyn 541
everyday 85
evan 920
evidence 226
eventually 1458
everett 151
everlasting 109