Exaggerated перевод на турецкий
531 параллельный перевод
Oh, well, I guess I kind of exaggerated.
Öyle mi, şey, sanırım biraz abartılı bir tipim.
lve no exaggerated idea of my own value but what did she say to make you so emphatic on that point?
Kendi değerimi abartacak değilim ama size ne söyledi ki bu konuda bu kadar kesin konuşabiliyorsunuz?
... let's say slightly exaggerated.
birazcık'abartılı'diyelim.
Lotta, you always exaggerated.
Lotta, meseleyi her zaman abartırsın.
Everything exaggerated.
Her şey abartılı olsun.
That'd be exaggerated.
Bu biraz abartılı olur.
But I'm also convinced that stories of this creature... have been so greatly exaggerated in the telling and the retelling... that the simple folk of this neighbourhood now believe him to have been... the most fiendish monster that ever walked this earth.
Ama, ayrıca inanıyorum ki... bu canavar öyküsü anlatıla anlatıla... basit köylülerin gözünde büyümüş... ve acımasız canavarın hala etrafta gezindiğine inanıyorlar.
I'm afraid I sort of exaggerated in my letters.
Maalesef mektuplarda yazdıklarımı biraz abarttım.
I'm afraid I exaggerated that part of it a little bit.
Korkarım işin o kısmını biraz abarttım.
Or if I thought all that kind of thing was exaggerated.
Veya onun gibi abartılı bir kelime de kullanmış olabilir.
There's something in the atmosphere that makes everything seem exaggerated.
Buranın atmosferinde her şeyi olduğundan daha büyük gösteren bir şey var.
Wouldn't it be sort of exaggerated with my own sister?
Bir sırrı korumak istiyorsan- - Bu öz kardeşim için biraz aşırı olmaz mı?
I know it's probably exaggerated.
Bu muhtemelen abartılmış olabilir.
Yesss, this latest pose of yours, ruining every opportunity that comes you way, becomes exaggerated.
Evet, şu gösterdiğin tavır, nobran davranman karşına çıkan fırsatları mahvediyor.
Exaggerated.
Abartmayın.
I object! "Child abuser" is an exaggerated and inflammatory word.
"Çocuğunu iğfal eden" ifadesi çok abartılı.
Nothing exaggerated, of course.
Abartman gerekmez.
I'm so glad he exaggerated.
Abartmış olduğu için çok mutluyum.
Isn't that somewhat exaggerated?
Bu biraz abartılı değil mi?
My first husband was a journalist. His news was always exaggerated. Poor me, I only realized it at the end of our honeymoon.
İlk kocam da gazeteciydi, yazdığı haberleri hep abartırdı ve zavallı ben bunu ancak balayımız bittiğinde anladım.
It's better to have exaggerated news than no news at all.
Abartılı haber almak, hiç almamaktan iyidir.
Personally, if you allow me I could give you some news that isn't so exaggerated.
Şahsen ben size abartısız haberler verebilirim.
Sounds of any exaggerated degree cut into my brain like knives.
Yüksek dereceli sesler beynimi bıçak gibi kesiyor.
Now, Dame, you wear an exaggerated hat.
Şimdi.. Abartılı bir şapka giyin.
- That was too much, they'll feel insulted.
- You exaggerated, they're offended.
Maybe he exaggerated a little, I don't know...
Belki biraz abartmıştır, bilemiyorum.
Awaken the brain anticipate pain then every touch, sight, sound becomes exaggerated.
Beyni uyandırırsan acı ver her dokunuş, her görüntü, her ses abartılı hissedilir.
As a result of affective frustration you developed towards your daughter an exaggerated and obsessive sense of responsibility.
Kızınızı abartılı ve saplantılı sorumluluk duyguları ile.. ... yetiştirmenizin sonucunda şimdi hayal kırıklığına uğradınız.
Everything about you is exaggerated.
Senin hakkındaki her şey abartılı.
Besides, her exaggerated screaming gives her away.
Ayrıca aşırı çığlık atması onu gözden düşürüyor.
No, I probably exaggerated. Nie.
HAyır, sanırım abarttım.
In any case, for several days, we all got along quite pleasantly, each engrossed in his own pursuits, as well as chores around the house, to which we purposely attached exaggerated importance.
Birlikte günlerce hoş vakit geçirdik. Herkes kendi işleriyle meşgul oluyordu. Ev işlerine de aynı şekilde çok önem veriyorduk.
And maybe your wife exaggerated a little.
Belki de eşin biraz abartıyordur.
The story is exaggerated.
Bu abartılı bir hikaye. Özür dilerim.
You'll have to build an act fast, because I exaggerated a bit.
Ama sahneni çabuk hazırla, çünkü seni çok methettim.
This black mark, this manifestation of exaggerated delinquency has exceeded the boundaries of rational behavior within and without the legal structure that is the very basis of our freedom and way of life.
Bu kara leke, mübalağa edilmiş kanunsuzluğun simgesidir. Kanunlar dahilindeki ve haricindeki mantıklı davranışın dışına çıkmıştır. O kanunlardır ki, özgürlüğümüzün ve yaşam biçimimizin yegâne temelidir.
German sources there are saying... that our claims are wildly exaggerated.
Oradaki Alman kaynakları iddialarımızın abartılı olduğunu söylüyor.
I haven't exaggerated.
Abartmıyorum.
I know it sounds silly and exaggerated when I tell it, but it's very hard to describe how two people can grow so close.
Böyle anlatınca abartılı ve saçma geliyor. İki insanın bu kadar yakınlaşabileceğini anlatmak çok zor.
These exaggerated metaphors remind me of Grosz.
Bu abartılı benzetmeler bana Grosz'u hatırlattı.
- The papers exaggerated yet again.
Bir tek siz değilsiniz ki. Dışarıda bir dünya insan bekliyor.
yes, yes absolutely. no, the gist of my meaning was that sudden, uh... exaggerated movements!
Benim demek istediğim, ani...
exaggerated, violent movements are... are out.
- Abartılı hareket. Modern uçakların harika yanı da bu.
I listened to gossip twice, and I exaggerated four times... and I lied to my husband when I told him that I couldn't make homemade macaroni... because I burned my hand and couldn't roll the dough... but actually I could have.
İki kere dedikodu dinledim ve dört kere mübalağa yaptım kocama ev makarnası yapamadığımla ilgili yalan söyledim çünkü elimi yakmıştım ve hamuru yuvarlayamıyordum ama aslında yapabilirdim.
You've taken my simple exercises in logic and embellished them, embroidered them, exaggerated them.
Basit mantıksal çıkarsamalarımı alıp hayali eklemelerle ilginçleştiriyorsun...
Well Mr Reid, you see I haven't exaggerated.
Mr. Reid, abartmadığımı görüyorsunuz.
Or has he got the exaggerated manliness... of the West Point position with the inflated chest... and the held-in belly, you know, and the hard expression?
West Point konumundaki gibi şişirilmiş göğüs, abartılı bir erkeksilik içine çekilmiş bir göbek ve sert bir yüz ifadesi.
The reports of the count were grossly exaggerated.
Kont hakkındaki söylentiler çok abartıldı.
You cling, grunting, to the machine, accompanying the erratic rebounds of the steal ball with exaggerated thrusts of your hips.
Hırlayarak, çelik topun ani sıçrayışlarına abartılı bel hareketlerine eşlik ederek yapışıyorsun makineye.
I've exaggerated a lot.
Çok abartmışımdır.
And I think that's a little exaggerated, but there's some truth to that.
Bunun biraz abartılı olduğunu düşünsem de gerçeklik payı da var.