Fairness перевод на турецкий
592 параллельный перевод
You know, I think that in all fairness... -... I should tell you I'm a married man.
Dürüst olmak gerekirse ben evli bir adamım.
In all fairness, you should permit me to remain and explain ourselves.
Doğrusu kalmama ve durumu açıklamamıza izin vermeliydiniz.
If it's of any importance to you, I must, in all fairness, add we've nothing to reproach ourselves for during those seven years.
Sizin için bir önemi varsa, doğruyu söylemek gerekirse eşinizle geçirdiğimiz 7 yılda, kendimize sitem ettiğimiz hiçbir şey yok.
In all fairness, I must confess the nights here seem more beautiful than at Beacon Hill.
Doğrusu, buranın geceleri Beacon Hill'in gecelerinden çok daha güzel.
Michael Logan, while I have no doubt that the jury must have reached their conclusion in utmost fairness and solemn regard for justice,
Michael Logan, jürinin kararını en adil şekilde..... ve kutsal adalete saygıyla verdiğinden kuşkum yok.
Well, in all fairness, sir, I think I should tell you that I was requested to request it.
Samimiyetle efendim, buna "istemem istendi" de diyebiliriz.
But, in all fairness, it ought to be one at a time.
Ama hakkımı da teslim edin, teker teker gelsinler.
We want the counsel from the North to get every fairness and consideration.
Sayın yargıç, kuzeyli sayın vekilden... bu davada saygılı ve adil olmasını istiyoruz.
But again, in fairness, we must all admit that he has contributed much although noisily to both zoology and anthropology.
Ama yine de, doğrusu, insan tarihi ve hayvan bilimlerinin... - gürültüsüne rağmen - her ikisinde de emeği olduğunu kabul etmeliyiz.
In all fairness, he never implied that you were common.
Dürüst olmak gerekirse, sıradan biri olduğunuzu hiç ima etmedi.
In all fairness, I think I ought to explain. There's also a secondary problem. One of finance.
- Dürüst olmak gerekirse ekonomik bir problemimiz de var.
But in fairness to everyone, there is some recent news that may have a bearing on your decision.
Adil olmak gerekirse, kararınıza etkisi olabilecek bazı yeni haberler var.
In fairness, sir, send for the RSM before you...
Doğrusu, efendim, önce başçavuşu çağırsanız- -
Your greatness is matched only by your fairness, Sire.
- Büyüklüğünüz, dürüstlüğünüz ile ölçülür, efendim
I should in fairness add that my taste in music is reputedly deplorable.
Ama müzik zevkimin felaket olduğunu da belirteyim.
Now, Dr. Zira, in all fairness, you must admit that the accused is a non-ape and therefore has no rights under ape law.
Dr Zira, kabul etmelisiniz suçlu bir maymun değildir ve maymun yasasında hakkı yoktur.
She has such faith that there should be fairness in everything, and she demands it, like a child.
O öyle temiz, öyle... Onun öyle bir inancı vardır ki, her şeyde adalet olduğuna inanır ve öyle olmasını ister.
Dear viewers, and you too, officer I think we can say in all fairness :
Ama sevgili seyirciler, tabii siz de sayın jandarma hepiniz şunu rahatlıkla söyleyebileceksiniz.
Don't you talk to me about fairness.
Benimle adalet hakkında konuşma.
Having won with Flail, decency and fairness compel me to stay with him.
Koçların eşit olmaması âdil bir yarış olmayacağını gösteriyor.
I'd like to thank the court for its fairness -
Öncelikle mahkemeye adil yargılaması için teşekkür ederim -
Sally, in all fairness...
Sally, daha adil olmalısın- -
Fairness?
Adil mi?
Who cares about fairness?
Adalet kimin umurunda?
In all fairness to the lady, when I said that looked like the ransom bag, that didn't mean I could positively identify it.
Bayana haksızlık etmemek üzre, onun fidye çantasına benzediğini söylediğimde, bu, onu kesinlikle teşhis edebildiğim anlamına gelmiyordu
He gave me a lesson in fairness.
O bana dürüstlük dersi verdi.
"He said,'Out of fairness to you and your wife, I don't intend for you to stay on ops much longer, even if you want to."'
"Bana,'Sana ve karına haksızlık yapmamak için sen istiyor olsan bile, operasyonlarda daha fazla kalmanı istemeyeceğim.'dedi."
Men have been sentenced to eight years and more, and are still appreciating my fairness.
İçeriye atılalı sekiz yılı geçmiş tutuklular var adil olduğum için bana hala minnettarlar.
I'm looking for fairness.
Dürüstlüğü arıyorum.
In fairness, you've challenged the professional competence of a chief of service at this hospital.
Dürüstçe, sen hastanedeki bir bölüm şefinin profesyonel yeteneğiyle boy ölçüşüyorsun.
Just that, in all fairness, I played a part in striking the gold.
Dürüst ol, altını bulmanda yardımcı oldum.
I think I should point out in fairness that we are not the rescue committee.
Sanırım, gerçekliğiyle söylemeliyim ki biz kurtarma komitesi değiliz.
I guess you're still young, there's only fame and fortune in the martial arts world, there's no fairness.
Sanırım hala anlamadın, Dövüş sanatları dünyasında, ün ve servet vardır sadece. adelet yoktur
If he talks, we'll include his denials to create the appearance of fairness.
Bir şey söylerse, onu da yazıp adil davrandığımızı gösteririz.
This excellent knight who fought with fairness and grace was meant to win.
Bu mükemmel şövalye... adil ve cesurca dövüşen bu adam kazanmalıydı.
In all fairness, Devon, he didn't say that.
Dürüst olmak gerekirse Devon, o böyle birşey söylemedi.
In the past 11 years... Jim's record as a superior court judge... has been a model of fairness and courage.
Son 11 yılda, Jim'in, bir Temyiz Mahkemesi yargıcı olarak geçmişi, hepimize dürüstlük ve cesaret örneği oldu.
Now, in fairness to all of you... I'm honor bound to ask this question. Is there anyone here who does not wish to be a member of Her Majesty's Navy?
Bütün içtenliğimle size şu soruyu gururla soruyorum majestelerinin donanmasında yer almak istemeyen biri var mı içinizde?
Fairness has nothing to do with it.
Adalet burada hiçbir işe yaramaz.
I wish to say to the press, in all fairness,
Basına söylemek isterim, tüm açıklığıyla,
Right, Phil, but I'd just like to say... in all fairness to Mr. Melon here... it was a really big check.
Pekala, Phil ama doğruyu söylemem gerekirse buradaki Bay Melon... -... gerçekten büyük bir çek.
Fairness is such a human concept.
Adalet insanlara özgü bir kavram!
In all fairness, you did not make that point clear.
Doğruyu söylemek gerekirse, Bu kadar açık değildin.
- l drinkto fairness for all.
- Adalete içiyorum.
In fairness to my client I can't present a complete defense without this witness.
Bu şahit olmadan müvekkilimi gerektiği gibi savunamam.
Captain, in fairness, let me try.
Kaptan, adil davranıp, denememe izin verin.
So my advice to you would be to go to this person and appeal to her sense of fairness.
Sana tavsiyem bu kişiye gitmen. Ve onun adalet duygusuna hitap etmen.
As a gambler, doesn't fairness interest you?
Kumarbaz olarak, dürüstlük ilginizi çekmiyor mu yani?
Mr Ward, in all fairness, I think Miss Ward has proved that supplying the addresses would put an undue burden on the defense.
İki tarafı da dinledim, Bayan Ward adresleri bulmanın savunma için çok ağır bir yük olacağını kanıtladı.
In fairness to...
Doğrusu..
Being the only Klingon ever to serve in Starfleet gave you a singular distinction, but... I felt that what was unique about you was your humanity... compassion, generosity, fairness.
Yıldız filosunda tek hizmet eden Klingon olmak seni farklı kılıyor ama... sendeki eşsiz olan, insanlığın,