Faith перевод на турецкий
14,733 параллельный перевод
But it can strengthen your faith and your calling.
Ancak inancını ve görev aşkını güçlendirebilir de.
But none have lost their faith?
Ama hiçbiri inançlarını kaybetmedi.
You know, faith...
İnanç dediğin...
I've never had much faith.
Hiçbir zaman çok inançlı biri değildim.
Faith is twenty-four hours of doubt and one minute of hope.
İnanç 24 saatlik şüphe ve bir dakikalık umuttur.
You need to have faith, Bruce.
İnançlı olmalısın Bruce.
Maybe because of his Jewish faith.
Belki Yahudi olduğu içindir.
And I know which one you've got from the way you refused to leave that cellar without me 18 months since, so have faith in yourself.
18 ay önce o bodrumdan bensiz çıkmayı reddettiğin zaman sende hangisi olduğunu anlamıştım zaten. Yani kendine güvenin olsun.
Have a little faith, how about?
Bana biraz inanmaya ne dersin?
Andrei, if you had faith, you would have turned to God and asked him for the love you don't feel.
Andrei, inancın olsaydı, Tanrı'ya dua edip hissetmediğin sevgiyi sana vermesini isterdin.
- You should have more faith in your fellow man.
Senin dostlarına daha fazla inancın olmalı.
- You losing faith, Edie?
İnancını kaybediyor musun, Edie?
It's a symbol of faith.
İnanç sembolüdür.
Oh, ye of little faith.
- Ah siz kimseye güvenmeyenler!
Are you a man of faith?
- İnançlı biri misin?
It's times like these that our faith can serve us well.
Böyle zamanlarda inanç bize iyi hizmet eder.
To be honest, I was just thinking, given how Kelly died, I wouldn't put my faith in any foundation.
Açıkçası düşünüyorum da, Kelly'nin nasıl öldüğüne bakınca inancımı hiçbir yapıya vermezdim.
Well, then, that's why I like to put my faith in people.
Benim de insanlara güvenmemin sebebi bu.
I went to Amarillo to confer with a client and to make sure that we had a solid, good-faith basis for our case there, overall.
Amarillo'ya bir müvekkil ile görüşüp oradaki davamızda güçlü bir desteğe sahip olduğumuzu kesinleştirmek için gittim.
Mother Hildegarde baptized her. Gave her a name. Faith.
Başrahibe Hildegarde onu vaftiz ederek Faith ismini verdi.
_
FAITH FRASER
Those men out there hear the two of you arguing, and they might just lose whatever faith they've got left that we have any idea what we're doing in here.
Mürettabat ikinizin tartıştığını duyarsa burada ne yaptığımıza dair kalan inançlarını da kaybedebilirler.
An offering to demonstrate good faith and friendship.
İyi niyet ve arkadaşlık göstergesi olarak bir hediye.
If you have a problem with my methodology or a lack of faith in my abilities, I suggest you take that up with corporate.
Yöntemlerimi ve yeteneklerimi yetersiz görürseniz... derdinizi şirkete anlatırsınız.
If causality is your religion, madam, have faith in it.
Eğer inancınız nedensellikse bayan, inancınız olsun.
Faith in humanity restored.
İnsanlığa inancımı geri kazandım.
Faith in myself, not so much.
Kendime inancımı pek değil.
I work for the one ethical lobbying practice on the Hill, and I wind up defending the poster child for the most morally bankrupt profession since faith healing.
Tepedeki tek etik lobicilik çalışması için çalışıyorum, Ve afiş çocuğunu savunuyorum En ahlaki iflas için
I came here in good faith, Agent Mulder, but lives are at stake.
Buraya iyi niyetle geldim Ajan Mulder ama insan hayatı söz konusu.
That ideas such as faith and forgiveness have weight much the same way this desk... has weight? Or any material, really.
İnanç ve affetme gibi fikirlerin bu masa ya da başka bir materyal gibi ağırlığı olduğuna inanır mısınız?
And while we share a faith in science, I have come to the understanding that the science that we were taught takes us but a distance towards the truth.
İkimiz de bilime inanıyor olsak da ben bize öğretilen bilimin bizi gerçeğe belli mesafeye kadar yaklaştırdığını öğrendim.
He was a writer and, uh, I didn't have faith in him.
Bir yazardı. Ama ona inancım yoktu.
If it's only $ 30, we'll start on faith.
Eğer sadece 30 dolarsa, bir inançla başlayabiliriz.
I'll let you know. Keep the faith.
Haber veririm, inancını yitirme.
I have traveled far, in good honor and faith... but I was met by rebellion and war.
İnançla ve onurla uzaklara gittim ama isyan ve savaşla karşılaştım.
"Be of one mind and one faith"?
"Aynı kafada ve inançta olun" dememiş miydi?
I have seen with my own eyes that every faith has a temple in the city of the Khan.
Han'ın şehrinde bütün dinlerin kendi tapınakları olduğunu gözlerimle gördüm.
It's times like these that our faith is challenged.
İmanımız böyle zamanlarda zora girer.
This is an agreement negotiated in good faith to sell.
Samimi bir pazarlık sonucu yapılmış bir satış anlaşması bu.
The president has total faith in his nominee.
Başkan bu aday'a tamamen güveniyor, diye yaz.
I respect the Jewish faith.
Musevilere saygı duyarım.
A nice hot bath and an ice-cold drink always restore my faith in life.
Sıcak bir duş ve soğuk bir içecek her zaman hayattaki inancımı tazeler.
You got to have faith.
İnanmalısın.
But word is... that Nelson and Murdock put their faith in people.
Nelson ve Murdock insanlara inanır.
I have all faith in God and my coach that they will get me ready, and as long as I'm ready when I'm on the line, there's no stopping me.
Tanrı'ya ve koçumun beni hazırlayacaklarına dair inancım tam. Start çizgisinde hazır olduğum sürece hiçbir şey beni durduramaz.
Faith drives us to do evil things.
Kader bizi kötü şeyler yapmaya sürüklüyor.
Job suffered and he never lost his faith.
Hz.Eyüp çok acı çekti, ancak asla inancını kaybetmedi.
I'm not a man of faith.
Dinle alakam yok.
- You must have faith.
- İnancın olmalı.
_
~ YABANCI ~ FAITH
Faith.
Faith.