Finesse перевод на турецкий
319 параллельный перевод
You call that finesse.
İşte buna iyi bir el derim ben!
And the best way to break here in is with finesse.
Bunu da en iyi kurnaz olarak başarabilirsin.
Now, Tonetti, remember I want delicacy, tact, assurance, finesse.
Şimdi, Tonetti, hatırla ben hassasiyet, kibarlık ve beceri istiyorum.
He dances with finesse.
İncelikle dans ediyor.
Oh, dear me. I must be losing my finesse.
Aman Tanrım, inceliğimi kaybediyorum galiba.
Men's tone of voice, how they go on, their lack of finesse, their ugly bodies!
Erkeklerin ses tonu, hareket tarzları, inceliklerinin olmayışı, çirkin vücutları!
With finesse.
Ve de ustaca.
The way she maneuvered her tail, with such finesse.
Kuyruğunu oynatışı, çok endamlıydı.
No, you just finesse the details, then take Osugi as your wife and settle down as the landlord here.
Hayır, sen sadece ayrıntıları yoluna koyarsın sonra da Osugi'yi karın olarak alır ve buraya evsahibi olarak yerleşirsin.
What finesse.
O zaman avantaj kaybolur.
I've been asked with a little more finesse in my time.
Vaktinde aynı soruyu biraz daha nezaketle sormuşlardı.
You see, no style, no finesse.
Gördün mü, ne stil ne de incelik var.
Well, with your equipment and my finesse, we're going to give those crooks a run for their money, eh?
Evet, senin cihazların, benim zekamla bu soyguncuların parasını alabiliriz dostum.
No muscle, Just finesse.
Zorlamayacaksın, incelikle.
You have so little grace... so little finesse.
Hiç zarif değilsin, iyilik bilmiyorsun.
You see, you kept trying to finesse me into digging up that pile.
O kazığı çıkartmam için beni dürtükleyip durdunuz.
Maybe you don't know French, but there's finesse!
BiImiyor oIabiIirsin, ustaIk diye bir sey vardr.
As well as generalship, he would need the finesse of a diplomat because he was now to lead a huge multinational force.
Devasa boyuttaki bir çokuluslu gücün başına getirildiğinden askerî vasıflarının yanında, diplomat kurnazlığına da ihtiyaç duyacaktı.
This business requires a certain amount of finesse.
Bizim is maharet ve kurnazlk ister.
You ruin a man with exquisite finesse.
- Zavallı ucubesin sen
It will be done with our usual quiet. confidential finesse.
Her zamanki gibi sessiz, gizli, usta bir şekilde halledeceğiz.
This is not gonna be a fight of finesse.
Bu usta işi bir maç olmayacak.
Perhaps a little lacking in finesse, but then, polish isn't everything.
Biraz kibarlıktan uzak ama iyi.
I don't have your charm, your finesse, your, uh...
Senin çekiciliğin, ustalığın yok bende... senin şey...
Finesse him.
Onu etkile.
I've never been able to finesse anyone in my whole life.
Hayatım boyunca kimseyi etkileyemedim.
And I'll tell you she can finesse a buyer better than me or my brother.
Ve inanın müşterileri, benden ve kardeşimden daha iyi etkiliyor.
You have no finesse.
Hiçbir inceliğin yok. Stilin yok.
His conception of morals has the finesse - of a hamburger.
Ahlaktan anladığı şey ancak bir hamburger kadardır.
Did you offer him money? Did you try to finesse him?
Ona para teklif ettin mi ya da ona inceden yaklaşmayı denedin mi?
It's difficult to finesse someone when he's got bubbles coming out of his mouth.
Ağzından köpükler çıkan birine inceden yaklaşmak kolay değil.
well, it shouldn't be. Played the right way, it requires skill, coordination, stamina and finesse.
Doğru şekilde oynamak yetenek, koordinasyon, dayanıklıIık ve zeka gerektirir.
Game of finesse.
Zeka oyunu.
Oh, finesse!
- Oh, zekice!
You know, it's all finesse.
Biliyor musun, tüm iş ustalıkta.
It could use some finesse, but it tastes like a steak.
Biraz baharat iyi giderdi ama tadı biftek gibi.
The Fignon / Hinault duel is getting more intense in fact, on this day, it's not a question of finesse...
Fignon-Hinault düellosu, gittikçe gergin bir hal alıyor. ... aslında günümüzde, bu bir beceri konusu değil...
What timing, what finesse!
Ne zamanlama. Ne çeviklik.
No style, no finesse...
Usül yok, hile yok...
- I'm saying... we need to finesse a little, we'll finesse.
- Tam değil. - Diyorum ki... biraz kurnazlık yapmamız gerekirse, kurnazlık yaparız.
I told you, we don't need to finesse this one.
Sana söyledim, burada kurnazlığa gerek yok.
It takes finesse and experience.
Bu iş için incelik ve deneyim gerekir.
I crossruff the singleton, play the queen for finesse, and run the trump.
Teki yaptım, empas için kızı oynadım ve kozumu gösterdim.
[in French] No finesse, only boldness, though.
Büyük bir kurnazlık yok ama. Sadece cesurmuşlar.
This could be the deepest finesse in squad history.
Bu, manga tarihinin en dahiyâne kurnazlığı olabilir.
He won't let me see his files, but maybe he'll relax enough to drop his guard so that I can finesse a little information out of him.
Dosyalarını göstermez ama belki gardını düşürecek kadar rahatlar da.. .. ben de ondan biraz bilgi sızdırabilirim.
I'm just ready to finesse him.
Onu kumpasa almaya hazırım.
I'm starting to finesse him.
Artık kumpasa alıyorum.
It's like announcing to the world you lack the savvy and the finesse... to deal with the problem more creatively.
Bu sanki tüm dünyaya sorunlarla yaratıcı bir şekilde ilgilenmekten, ustalıktan yoksun olduğunu söylemek gibi.
There wasn't much style or finesse involved.
Alelade bir stil veya çeviklik gerektirmiyordu.
Like finesse, atmosphere...
- Atmosfer.