Flow перевод на турецкий
4,124 параллельный перевод
They flow into the gaps that others leave behind.
Diğerlerinin artlarında bıraktığı alanlara yerleştiler.
His court celebrated the flow of ideas.
Sarayı düşüncelerin özgürce ifade edilebildiği bir yerdi.
During the flood season, they would divert the full force of the river and reduce its destructive flow, but that meant a colossal work of engineering...
Tufan mevsimi boyunca... nehirin tüm gücünü ayırıp, yıkıcı akışını azaltacaktı.
The comfrey will help stop the blood-flow, take away the swelling.
Kara kafes otu kanı durdurur, şişliği alır.
Yeah. At the flow rate I set, there should be plenty left.
Evet, ayarladığım akış oranıyla şimdiye bayağı bir kalmış olması lazımdı.
It's much cooler to be a "go with the flow" kinda guy.
Akışına bırakan türde bir adam olmak çok daha havalı.
They have all the right pieces, but with us behind them, cash flow would no longer be an issue.
Olması gereken tüm parçalar ellerinde. Arkalarında biz olursak para kazanma faslını dert etmeyiz.
I put in your tank-less water heater and your low-flow faucet and all your solar-powered crap.
Depona daha az su ısıtıcı ve senin akmayan musluğunu ve bütün güneş enerjili pisliklerini koyacağım.
She knows the flow of events better then anyone.
Akıntıya uyar.
This time, focus more on going with the flow of the lyrics.
Salak, ben de anladım. Hadi, en iyi şekilde yaşamayı deneyelim.
As you gathered the public sentiment and let it flow, don't you think you should see until the end how its waterway will be made?
Halkın ne hissettiğini anlayıp isteklerini yerine getirdiğine göre bu yolun nereye gittiğini görmen gerekmez mi?
There's bits, like throwing the guy against the wall, who was on a wire so he could flow a little further.
Adamı duvara fırlatma gibi parçalar var. Biraz daha uçsun diye bir kabloya bağlıydı tabii.
- How does time flow, Tulaja?
- Zaman nasıl geçer, Tulaja?
And keep the liquor flowing and the money will flow just as much!
Ve içki aktığı sürece para da akmaya devam edecektir.
Blood must flow only in the shadows.
Bu yüzden bir yeriniz kanadığında içsel duygularınız kanı içeri çeker.
As the rivers flow, we'll meet again.
Qing dağından akan sular sonsuza kadar akacak.
Its leaves flow left.
Yaprakları sola doğru eğiliyor.
With Tybalt dead and all our line at risk, young Juliet is the only living course through which our blood can flow.
Tybalt'ın ölümü ve tüm soyumuzun riskde oluşuyla kanımızın akmaya devam edebileceği tek yol Julliet
Sir, press down as hard as you can to stop the blood flow.
Bayım, kan akışını durdurmak için buraya olabildiğince baskı yapın.
All things flow from the Sacred Engine.
Her şey Kutsal Lokomotif'ten geçer.
And you let it flow from there.
Ve oradan nasıl akıp gitmek.
The selections you made flow so well as a complete piece. "
Seçimi o kadar güzel yapmışsınız ki, birbirlerini çok güzel tamamlıyor. "
I would watch him liquefy and flow into it... until the jar stood full and motionless.
Kap ağzına kadar dolup hareketsiz kalana dek... onun sıvılaşarak içine akışını izlerdim.
What I mean is, we should have more ebb and flow.
Daha fazla fikir alışverişi yapalım.
They've taken over the management floor, and stopped the chemistry flow!
Yönetim katını ele geçirdiler, kimyasal akışını durdurdular!
Oh, he went with the flow.
- Akıntıyla birlikte sürüklendi.
In terms of our focus, the default option, in a practical sense, has been to sharing rather than caging information and making it more difficult to flow.
Odağımız açısından, ilk seçenek, NSA Başkanı, 1999-2005 CIA Başkanı, 2006-2009 bilgiyi saklamak ve akışı zorlaştırmak yerine paylaşmaktır.
We have a very serious criminal investigation that's underway and we're looking at all of the things that we can do to stern the flow of this information.
Çok ciddi bir cezai soruşturma yürütüyoruz ve bilgi sızıntısını durdurmak için yapabileceğimiz şeyleri araştırıyoruz.
Information by its very nature needs to flow.
Bilgi, doğası itibariyle akmak zorundadır.
Feelings flow like a river
# Hislerim nehir gibi akıyor #
You need space to let your ego flow!
Egonun akıp gitmesi için alana ihtiyacın var.
Hair needs a healthy blood flow.
Saçlar için sağlıklı kan akışı gerekir.
Our cash flow is- - the summer months, which are historically our slowest, are coming up.
Nakit akışımız... Dediğim gibi büyük miktarda bir para olduğunun farkındayım fakat bu saray bizim. Yaz ayları yaklaşıyor ki nakit sıkıntısını en çok çektiğimiz dönemdir.
Take a look at our flow chart.
Akış şemamıza bir göz atın.
thereby increasing the flow of water, those thereby stagnating and evaporating.
Böylece suyun akış miktarını arttırıp, daha fazla alanın sulanmasını sağlamış oluruz.
You will strike her until her flesh is rent and meat and blood flow equal or I will kill every nigger in my sight.
Ona öyle bir vuracaksın ki eti ve kanı birlikte akacak yoksa gördüğüm her zenciyi öldürürüm! Anladın mı beni?
It would take weeks to even organize a work flow.
Çalışma akışını organize etmek bile haftalar alır.
We have no income flow.
Düzenli gelirimiz yok.
No incoming income flow.
İleride de olmayacak gibi.
I don't blame you. Looks like a super-heavy flow.
Seni suçlamıyorum Ağır bir kan akışı var gibi gözüküyor.
The wine will flow red and the music will play loud and we'll put this mess behind us.
Şarap kırmızı aksın ve müzik sesli çalsın. Bu saçmalığı geride bırakalım.
If blood is your desire, blood shall flow.
Arzuladığınız kansa kan dökülsün.
We're looking for cash flow here.
- Para basacak bir yer peşindeyiz.
I'm just going with the flow.
Yalnızca işleri akışına bırakacağım.
You see, water can flow and crash.
Su akar ve sızar.
" It used to flow freely.
Daha düne kadar, gezgin gibi gezer dururdum.
Traffic flow projections.
Trafik akışı planları.
I expect he's in full flow by now.
Sanırım şimdi kaptırmış gidiyordur.
- Jesus Christ! As we all rub our hands together we feel the energy flow a tingling sensation.
Ellerimizi hep birlikte birbirine sürttüğümüzde karıncalanmayla birlikte, enerji akışını hissederiz.
Feel that energy flow.
Enerji akışını hissedin.
-... I'll pay you with the cash flow.
- Para kazandıkça sana öderim.