Foraging перевод на турецкий

This was probably just a scout, foraging for food.

Büyük ihtimalle bu yiyecek arayan bir öncüydü.

Soldiers are taking turns foraging for food.

Askerler nöbetleşe yiyecek arıyorlar.

The unit has split into three groups taking turns foraging for yams and bananas.

Birlik üç gruba bölündü ve nöbetleşe yer elması ve muz arıyorlar.

You come foraging into our world only for new victims.

Bizim dünyamıza sadece yeni kurbanları aramak için geliyorsunuz.

East Anglia, which is held firmly in Cromwell's grasp, but not so firmly that the Roundhead cavalry patrols have everything their own way, for there still exists an ever-present threat from the remnants of the Royalist armies, desperately foraging for food, horses and supplies.

Doğu İngiltere Cromwell'in sıkı denetimindeydi ama Cumhuriyetçi devriyelerin hâlâ tehlike arz eden ve çaresizce yiyecek ve at arayan Kraliyet taraftarlarını yok etmek için istedikleri şekilde hareket etmelerine engel olacak kadar sıkı değil.

Last five blocks have been clear... except for some signs they've been foraging for food... in a small grocery store... at 5500 block.

Bloklardaki küçük bir markette, yemek aradıklarına dair rastladığım bazı izleri saymazsak, geçtiğim son 5 blok, temiz durumdaydı.

By December 18, there were vast herds of trilobites foraging on the ocean bottom and squid-like creatures with multicolored shells were everywhere.

18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.

We'll be foraging for supplies.

Malzeme toplayacağız.

Your foraging?

Yağmalarınız için mi?

But in order to do that, it's got to be able to find its way home, because it's foraging for grasshoppers for quite a long distance.

Ancak bunu yapabilmesi için eve dönüş yolunu bulabilmeli çünkü çekirgeleri bulmak için çok uzaklara gitmesi gerekiyor.

While the audits devote most of their waking hours to foraging for food the youngsters devote most of theirs to play.

Yetişkinler, uyanık oldukları zamanın çoğunu yiyecek aramak için geçirirken gençler de bu zamanın çoğunu oynamak için ayırır.

tempered by a sweet innocence has this boy rooting and foraging morning, noon and night.

tatlı bir masumiyetle harmanlanınca bendeniz sabah, öğlen, akşam yerimde duramıyorum.

"Rooting and foraging"?

"Yerimde duramıyorum" mu?

The patchiness of the krill requires those that live on it to spend a great deal of time searching, and an albatross will fly hundreds, sometimes thousands of miles, on a single foraging trip.

Krillerin okyanus içinde homojen olmayan dağılımları yem peşindeki diğer canlıların uzun arayışlar yapmaları demektir öyle ki, bir albatros bunun için yüzlerce, hatta binlerce kilometre uçmayı bile göze alabilir.

The times we must've had foraging together for sustenance snorfling water from a mountain stream picking the grubs and burrs from one another's coats.

Birlikte yiyecek aradığımız, bir dereden su içtiğimiz, birbirimizin üstünden kurtçukları ve çiçek tohumlarını topladığımız zamanlar.

"The girls illustrated the scene with a column of worker ants setting forth on a foraging expedition."

Kızlar bu görüntüyü, yem arama keşfine çıkmış işçi karınca sıraları olarak resmetti. "

And here we are, on a perfect day, foraging for an exceptionally lovely variety of orchid... your favorite flower... and all you can say about the experience is that it's adequate.

Ve güzel bir günde yiyecek amaçlı keşfettiğimiz bir orkide için buradayız- - sizin en sevdiğiniz çiçek- - ve sizin bu konuda söylediğiniz tek şey yeterli.

I am currently foraging for a goddamn friendly face.

Dost bir yüze hasrettim ama son derece yorgun bir haldeyim.

They're desperate for more foraging territory.

Yeni toprağa çok ihtiyaçları var.

A black bear foraging for breakfast in the early morning mist.

Sabah erkenden yiyecek aramaya çıkan siyah ayıyı.

I was foraging for food.

Yiyecek arıyordum.

I'm good at foraging.

Keşfetmekte üstüme yoktur.

She'll carry it with her for the first month, but as it gets heavier she will leave it behind at the roost when she goes foraging

İlk ay onu yanında taşıyacak ama yavru ağırlaştıkça yemek aramaya gittiğinde onu yuvada bırakacak.

I'm a little busy foraging.

Yiyecek aramakla meşgulüm.

Honey, he's already foraging grapes.

Tatlım, artık asmadan besin arıyor.

Mid afternoon and the Propalaeotherium are busy foraging for grapes from the forest floor.

Öğlen ortasından sonra, Propelifirium, orman tabanında kahverengi yapraklar arasında av aramakla meşgul.

Gannets will travel up to two hundred miles from the colony on a single foraging trip

Sümsük kuşları, tek bir yem arama gezisinde koloniden 200 mil uzağa giderler.

A harbour seal has found sanctuary here, and is sleeping after a hard night's foraging.

Sig su foku burada bir siginak bulmustur ve yem aradigi zor bir gecenin ardindan uyumaktadir.

At last, the predators are free to start their foraging

Sonunda yırtıcı hayvanlar araştırmalarına başlamak için özgürler.

He's probably foraging for bugs right now!

Herhalde şu anda böcek arıyordur!

like the faint vibrations made by foraging termites.

Örneğin yiyecek toplamaya çıkmış termitlerin titreşimleri gibi.

Pikas start their foraging early.

Hatta, buradaki toprak o kadar verimsizdir ki sadece birkaç hayvan türü yaşayabilir.

I can't end up on the street, homeless, foraging in trash cans.

Evsiz şekilde sokaklarda çöp kutularını karıştırarak yok olamam. Uyuz!

We don't have time for you to go foraging through the forest.

Ormanın içinde bulunmasını bekleyemem.

Probably while foraging nearby, she's disturbed them.

Muhtemelen etrafta dolaşırken onları rahatsız etmiş.

Flying squirrels are not territorial and as many as half a dozen can be foraging in the same area of woodland.

Uçan sincaplar bölge belirlemezler ve aynı ormanlık alanda yarım düzine sincap yiyecek arıyor olabilir.

Foraging in the woodland is not difficult in summer, but what happens when the ground is hidden beneath a blanket of snow?

Ormanda yiyecek aramak yaz aylarında hiç zor değildir ancak zemin bir kar örtüsü altında kalınca ne oluyor?

The carcass of an animal killed by the hardships of winter is a valuable prize, but the pigs must continue foraging in their normal way if they're to maintain their strength.

Kışın zorluklarına dayanamamış bir hayvanın leşi bulunmaz bir nimettir ancak domuzlar güçlerini korumak için her zamanki gibi yemek aramaya devam etmek zorundadır.

Before long, they must start foraging for themselves, with their parents alongside to give guidance as to what is edible.

Kısa süre sonra kendi yemeklerini bulmaları gerekecek ve ebeveynleri neyin yeneceği, neyin yenmeyeceği hakkında onlara rehberlik edecek.

Arthropleura's foraging leads him into dangerous territory.

Arthropleura'nın yiyecek arama isteği onu tehlikeli bölgeye iter.

And this rampant prong teems with spores, which, in their turn, shed themselves onto the ground below, raining down for the next unsuspecting floor-foraging ant.

Ve bu çatala benzeyen aşırı büyümüş uzuv, sporlarla kaynar! Sporlar da tekrar aşağıya, orman tabanına yağarlar sıradaki başına geleceklerden habersiz karıncanın üzerine doğru!

See, my little floor-foraging ant?

Gördün mü, benim taban-tarayan karıncam?

I was foraging. Here.

Yiyecek bir şeyler arıyordum.

Today, this land is cultivated by farmers and wine growers, But there was a time many thousands of years ago when the people who lived in this valley weren't settled farmers but hunter-gatherers foraging for what food they could find.

Bugün bu araziyi çiftçiler ve şarap üreticileri kullanıyor, ancak binlerce yıl öncesinde bu vadinin sakinleri tarıma başlamadan önce avcı-toplayıcı insanlar buldukları herşeyi tüketiyordu.

While some descendants of the wasps became flower-foraging bees, others remained hunters but went down to the ground to search for their prey.

Yaban arılarının bazı ataları, çiçekten çiçeğe uçup yiyecek ararken ötekiler avcı olarak kaldılar, ama avlanmak için yerin altına indiler.

After a morning spent foraging at sea, frigate birds come here to bath their feathers and to sip on the wing

Denizde yiyecek arayarak geçen bir sabahtan sonra fregat kuşları buraya, tüylerini yıkamaya ve su içmeye gelirler.

As the chicks age, their parents foraging missions take them further and further afield involving round trips of up to 2,000 miles

Yavru büyüdükçe, ebeveynlerin yiyecek arama görevi onları çok uzaklara götürür ki gidiş-dönüş yolculuğu 2,000 mili bulabilir.

I'm here to help you with your... foraging thing.

Yiyecek aramanıza yardım etmeye geldim.

I'm foraging.

Şöyle bir bakınayım!

Okay, well, let's try foraging.

Tamam. Yiyecek toplamayı deneyelim.

Like everything in the colony, foraging is a team effort.

Kolonideki diğer her şey gibi, yiyecek toplamak da takım işidir.