Forbidden перевод на турецкий
2,814 параллельный перевод
# Your body, like forbidden wine # # Spills out of my bed #
Vücudun, yasak şarap gibi, yatağımdan fışkırıyor...
I don't want to have to repeat that smoking is forbidden in the premises.
binada sigara içmenin yasak olduğunu tekrar etmek istemiyorum.
Smoking in the premises. Absolutely forbidden.
binada sigara içmek, kesinlikle yasak.
It's logical that, after knocking so often on so many forbidden doors, something on the other side should answer.
Yasaklanmış kapıları bu kadar sık çaldıktan sonra öbür taraftan birilerinin buna cevap vermesi çok da mantıksız değil.
There is a forbidden ritual related to that.
Buna bağlı yapılan yasaklanmış bir ritüel var.
- Forbidden experience coming at you. - Ladies.
- Yasaklanmış tecrübe sana doğru geliyor.
And from the forbidden to the necessary. I'll be going there.
Yasaktan gerekliliğe.
But here, such things are forbidden.
Ama burada böyle şeyler yasaktır.
- It's forbidden.
- Bu yasak.
- Or was it forbidden?
- Yoksa buna izin yok muydu?
It's forbidden.
Yasak.
I'm sorry but the Prime Minister... has forbidden all contact with the terrorists.
Özür dilerim ama Başbakan eylemcilerle temas kurmayı yasakladı. Bir şeyler yapmak zorundayız.
Forbidden to annihilate Reservations!
Rezervasyonları iptal etmek yasaktır!
Oh my heavens. I particularly made a point in telling him smoking in or around the warehouse was absolutely forbidden
Deponun içinde ve çevresinde sigara içmenin yasak olduğunu da bilhassa söylemiştim hâlbuki.
"It is forbidden for Jews to frequent establishments open to the public."
"Yahudiler'in, halka açik yerlere gitmeleri yasaklanmistir."
The Forbidden Zone was once a paradise.
Yasak Bölge bir zamanlar cennetti!
Taste the forbidden fruit.
Memnu meyvenin tadına bakın.
Come taste the forbidden fruit, have no fear.
Korkmayın yasak meyvenin tadına bakın.
Now, this dance number is the forbidden dance that bestows good luck and fertility on the happy couple.
Bu, mutlu çifte iyi şans ve doğurganlık getiren yasak bir dans.
And his father has forbidden him?
Babası izin vermemiş mi?
THE FORBIDDEN CITY QIANQING PALACE
Yasak Şehir Qianqing Sarayı
Is it forbidden to walk?
Yürümek yasak mı?
Women are forbidden within the encampment.
Kadınların kampa girmesi yasak.
You know it's forbidden to hunt here.
Burada avlanmak yasak, biliyorsun.
I am forbidden to conduct any rights of alignment unless specifically authori...
Herhangi bir bağlılığı geçerli kılamam otorite, bana...
And it is forbidden.
Ayrıca sulama yasak.
Always the forbidden fruit.
Her zaman yasak meyve olan Naevia.
And I understand why intemacy is forbidden.
Şimdi katılımcılarla yakınlaşmanın neden yasak olduğunu anlıyorum.
It's forbidden to smoke almost everywhere here.
Neredeyse her yerde sigara içmek yasak.
- It's forbidden?
- Yasak mı?
You're forbidden to operate a market without a license from the King.
Kral'ın izni olmadan pazarı işletmen yasaklandı.
We've reached the forbidden zone.
Yasak bölgeye ulaştık.
The inselberg near the forbidden zone.
Yasak bölgenin yakınındaki yüksek tepede.
Is it forbidden?
Yasak mı?
It's Arabic. It means "forbidden."
Arapça "yasak" anlamına gelir.
Because you have forbidden us from taking samples in order to estimate the osteoconductivity of the oblique taphonomic remodeling pertaining to the midsagittal plane, cephalometric transaction or translation, if you will, of the intermatrix can be deduced by correlating the force-displacement values with the osteogenic
Çünkü dolaylı orta-sagital bölgeye taphonomic modellemesinin osteoconductivity hesabı için örnek almamızı yasakladınız. Encelphalametric işlem ya da intermatrix izin verirseniz taşıması ortaya çıkabilir.
On a Sunday when traffic is forbidden!
Trafiğin yasak olduğu bir Pazar gününde!
You ate the forbidden fruit.
Sen yasak meyveyi yedin.
I think every girl goes through a forbidden-guy phase. It's...
Bütün kızlar, yasak erkekleri daha çekici bulur.
"What isn't forbidden is compulsory," will eventually happen.
"Yasaklanmamış şey zorunluysa,... eninde sonunda olacaktır."
- Physical contact is forbidden.
- Fiziksel temas yasaktır.
Forbidden.
Kesinlikle rahat.
Women are forbidden to take up arms.
Kadınların el kaldırması yasaktır.
Alas, that is one favor I am forbidden to grant.
Heyhat! Ne yazık ki yapma iznim olmayan bir iyilik istediniz.
It is now forbidden to talk, joke about, or email this around.
Artık bu konuda konuşmak şakalaşmak ve e-mail göndermek yasak.
Okay, you just created a visual that is forbidden inside these walls.
Bu evde yasak olan bir resim çizdin.
That's also forbidden inside these walls.
Bu evde, bu da yasaktır.
You must not have a forbidden experience.
Yasaklanmış bir tecrübe yaşamamalısınız.
Forbidden fruit.
Yasak meyve.
You were forbidden.
Sen yasaktın.
No, I have no interest along those lines, and even if I did, it's forbidden.
- Olsa bile, bu yasak.