Frizzy перевод на турецкий
109 параллельный перевод
- A dog? - A black one with frizzy hair.
- Siyah, kıvır kıvır tüylü.
- Oh, Frizzy.
- Yapma Frissy.
- Good morning, Frizzy.
- Günaydın Frissy.
It's a lovely ring, really it is, Frizzy.
Gerçekten çok güzel bir yüzük, Frissy.
Frizzy, don't you think you're being a bit hasty?
Frissy, çok aceleci davranmıyor musun?
Frizzy's going to wear his heart in a sling whether he finds out sooner or later.
Er ya da geç Frissy her şeyi öğrenecek ve kalbi kırılacak.
- Please, Frizzy.
- Lütfen Frisbee.
Oh, Frizzy.
Frissy...
Thanks, Frizzy.
- Teşekkürler Frissy.
I want you to take a good look at your friend Frizzy, then maybe you'll come back down to Earth.
Dostun Frisbee'ye iyice bakmanı istiyorum.
Atta boy, Frizzy, give it to him!
Göster ona gününü Frissy.
Sock him, Frizzy!
Hadi Frissy.
Remember, Frizzy, no women aboard.
Unuttun mu Frissy, gemide kadın olmaz.
Oh, no, Frizzy, please.
- Yapma Frissy. Lütfen.
On the book, please. But, Frizzy.
- Kitaba basın lütfen.
Big staring eyes, red frizzy hair and she was fat, really fat.
Kırmızı kıvırcık saçları, kocaman gözleri... ayrıca, o şişmandı ; gerçekten çok şişmandı.
What about Louis Minor or that frizzy, ditsy blonde he always hangs with?
Louis Minor nerede? Ya da şu sahte kıvırcık sarışın, onunla takılan?
It looks sort of frizzy.
Kıvır kıvır duruyor.
Frizzy black hair?
Saç siyah kıvırcık mı?
It's frizzy?
- Kıvırcık mı?
No, it's not frizzy.
- Hayır, kıvırcık değil.
Oh with the frizzy perm?
Kıvırcık saçlı mı? Evet.
She's a frizzy brunette, But her expression is different.
Kıvırcık saçlı ve esmer, ama yüz ifadesi senden farklı.
"I wonder if my hair will get frizzy in the desert."
"Çölde saçlarım kurur mu?"
The hair, I admit, is unfashionably frizzy, but she's bright as a button and kisses like a nymphomaniac on death row.
Saçı moda dışı olarak karmaşık fakat oldukça ışıltılı ve manyak gibi öpüşüyor.
She had the biggest red, frizzy hair and the biggest...
Kabarık kızıl saçları vardı.
I was stroking your frizzy hair.
Kıvırcık saçlarını okşuyordum.
He's got, like, frizzy hair, And he's... He's in a bubble.
Kıvırcık saçları vardı ve bir kabarcığın içindeydi.
It's delightfully frizzy.
Hoş bir dalgası var.
I'm just a frizzy-haired robot.
Kıvırcık saçlı bir robotum.
Frizzy, frizzy, frizzy!
Kıvırcık, kıvırcık, kıvırcık!
Well, frizzy, actually.
Şey, aslında dalgalıydı.
Frizzy sort of thing.
Dalgalı birşeydi.
- Frizzy.
- Dalgalı.
Here's the thing. The cornrows were a solution to your frizzy-hair problem.
Bak, bu örgüleri nem yüzünden kabaran saçların için yaptırdın.
You are rude and mean and sloppy and frizzy.
Sen kaba, alçak ve pasaklı ve kıvırcıksın.
Made fun of her frizzy hair, her old clothes.
Kızlar onunla alay ederdi. Kıvırcık saçıyla, eski giysileriyle dalga geçerlerdi.
I said frazzled. Not frizzy.
Garip dedim, kıvırcık değil.
Look, my dad said that if I did well in college, some day the business would be mine, and I did my part, so there's no way I'm gonna share everything with some frizzy-haired kid fresh out of juvie.
Bak, babam üniversitede başarlı olursam bir gün işin benim olabilceğini söyledi, ve ben görevimi yerine getirdim, Bonus saçlı yeni yetme bir çocukla hiçbirini paylaşacak değilim.
She said it made her hair frizzy.
Ama o saçının kıvır kıvır olacağını söyler dururdu.
THE ONE WITH THE FRIZZY HAIR AND THE EARTH SHOES?
Kıvırcık saçlı, Earth marka ayakkabıları olan.
The problem with Africans is their frizzy hair.
Afrikalıların sorunu kıvırcık saçlarının olması.
- Frizzy hair.
- Kıvırcık saç.
Like Frizzy, huh?
Frizzy gibi ha?
Frizzy wasn't real.
Frizzy gerçek değildi.
This Mary chick is not another one of Miss Weirdo's imaginary friends like Frizzy?
Bu Mary denen hatun Bayan Tuhaf'ın hayali arkadaşlarından biri değil mi?
What else could you have but a frizzy dog?
Tam da sana uygun bir köpekmiş.
Frizzy, do you mean that...
- Yani sen benimle...
Oh, Frizzy, I...
Frissy, ben...
Please, Frizzy.
- Lütfen Frissy.
Frizzy, busy, dizzy...
Kıvırcık, hareketli, baş döndürücü.