Gazebo перевод на турецкий
228 параллельный перевод
A gazebo in the centre surrounded by Grecian columns there, there, there.
Ortasına bir çardak Yunan stili sütunlar oraya, oraya, oraya.
Put the crocodile in the gazebo for now.
Şimdilik timsahı balkona koyun.
- Delivery of Mrs Brisebard's gazebo.
- Bayan Brisebard'ın sipariş ettiği çardak.
- What's this, Mrs Brisebard's gazebo?
- Bayan Brisebard'ın çardağı da ne böyle?
Why am I the only man in the world whose wife bought a gazebo?
Karısı çardak satın alan, dünyadaki tek erkek neden benim? - Bay Brisebard!
And tomorrow, I'll pour in cement and then I'll place the gazebo on top.
Yarın da, çardağı üstüne oturtmak için tabana beton dökeceğim.
- To the gazebo.
- Çardağımızın şerefine.
That's because of the gazebo. My birthday gift to him.
- Çardak, ona doğum günü hediyem de ondan.
- It's a beautiful gazebo.
- Çok güzel bir çardak.
- To the gazebo!
- Çardağımızın şerefine!
It's original, that gazebo.
Görev sırasında içmem. Çardağınız çok orijinal.
It's from the Puy-de-Dôme and it's a gazebo. Aha.
Puy-de-Dôme'dan geldi ve çardaktan ziyade, o bir taraça.
I buried my best friend under the gazebo.
Bu, korkunç bir şey.
But who did I bury under the gazebo?
çardağın altına kimi gömmüş olabilirim? Ben geldim!
I need to tell you something. I think the gazebo's awful.
Size bir itirafta bulunmak istiyorum.
They're paying 20 million extra to have the gazebo removed.
Fazladan 20 milyonu, onu yıktırmak için verdiler.
The Grunders want to remove the gazebo using dynamite.
Grunderler, çardağı dinamitle havaya uçurmak istiyorlarmış.
Why do you care that the Grunders will remove the gazebo?
Grunderler, çardağı yıkmak istiyorlarsa ne yapabiliriz?
He's always nervous. - Look at the gazebo.
- Onun, bir sinir küpü olduğunu biliyorsun.
- Search the garden and the gazebo.
Özellikle de çardağın çevresini ve altını.
- Mrs Brisebard, has the gazebo gone yet?
- Bayan Brisebard, çardağı yıktınız değil mi? - Evet, evet...
- Revelation Gazebo, you know?
- Revelation Gazebo, bilirsin ya.
Olga told Oblomov to meet her at the gazebo, but she was being late.
Olga Oblomov'a taraçada buluşmalarını söylemişti, fakat geç kalmıştı.
- Come up to the gazebo.
- Yukarı, taraçaya gel.
Complimentary dance lessons in the gazebo.
Ücretsiz dans derslerimiz terasta
There's a merengue class in the gazebo in the next few minutes.
Birkaç dakika içinde terasda merengue kursu başlayacak.
Well, Jimmy Lee, I was... I was... on my gazebo, on the roof making some repairs... and I was struck by lightning.
Jimmy Lee, kameriyemin üzerinde... tamirat yapıyordum birden yıldırım çarptı.
But he says he saw Laura Palmer by the gazebo in Easter Park.
Ama Laura Palmer'ı Easter Park'ındaki terasta görmüş.
He cut him up and cemented him in the steps of the gazebo.
- Onu parçalara ayırdı ve verandanın merdivenine gömdü.
And believe me, you can kiss your gazebo goodbye.
Ayrıca çardağına da elveda diyebilirsin.
Face it, my father is not gonna pay for the built-in barbecue. And believe me, you can kiss your gazebo goodbye.
Bak, yüzleş, babam yapılan barbeküyü ödemeyecek ve kendini çardakta öpüp güle güle diyebilirsin.
Died quite tragically in the collapse of a gazebo.
Son derece trajik bir şekilde, bir balkonun çökmesi sonucu öldü.
Someone took our gazebo!
Birileri bizim çardağımızı çalmış.
Might I take a peak at your gazebo reservation form?
Çardak rezervasyon formunuza bir bakabilir miyim?
There are some she-males in gazebo three... a nasty looking spider in gazebo six... and the less said about gazebo eight, the better.
Çardak üçte bir kaç tane travesti var çardak altıda ürkütücü bir örümcek var lafın kısası çardak sekiz daha iyi.
We reserved gazebo seven, and look.
Çardak yediyi tutmuştuk, şuna bakın.
You got a band gazebo?
Terasınız var mı?
In this gazebo the president will drape his arm around an assistant D.A.
Bu terasta başkan bir D.A. asistanına kolunu saracak.
There's a beautiful swimming pool and gazebo in the backyard.
Arka tarafında harika bir havuzu ve çardağı var.
Book the Gazebo Package for the Belettis, okay?
Sheila, Belettis için paketleri ayır tamam mı?
I'm worried about this gazebo holding up all those hoofers.
Burası bunca danscıyı kaldırabilir mi acaba?
When the Stars Hollow orchestra begins to play in the gazebo... with the guy banging the cymbals, it drives me nuts.
Stars Hollow orkestrası çalmaya başladığında simbal çalan adam beni deli ediyor.
The girl jumped to her feet... and followed the path of the stars, until finally... she found herself standing right where the town gazebo is today.
Kız ayağa kalkar... ve yıldızların gösterdiği yolu izler. Sonunda kendi kasabamızın kameriyesinin olduğu yerde bulur.
And I don't mind telling you... that at this very festival, right by this gazebo... is where I met my own true love... Miss Dora Braithwaite.
Bende işte bu festivalde, tam bu kameriyede, gerçek aşkım Bayan Dora Brafwait ile tanışmıştım.
Badminton courts. A gazebo here.
Badminton kortu, belki şuraya bir kameriye.
- Long live France! - Long live the gazebo!
Yaşasın çardak!
- Thanks to the gazebo.
- Fazladan 20 milyon. - Çardak sayesinde.
I hid in the gazebo.
Ben taraçaya sığındım.
- A gazebo.
- Kule.
Gazebo.
'Taraça'.
We got a gazebo.
Bir eleğimiz var.