Grinds перевод на турецкий
146 параллельный перевод
He grinds it behind closed doors and heaven only knows.
Kapalı kapılar ardında kıyıyor, ne olduğunu kim bilir.
I mean Shelby's aerated, vacuumized flavor in the bean coffee, which comes in three delicious grinds : Instant... perk...
Shelby'nin havalandırılmış, vakumlanmış, tadı tohumunda ve üç türde gelen kahvesinden bahsediyorum.
She'll get the usual telegram when the machinery grinds a bit.
Sistem çalışır çalışmaz ona telgraf gönderilecek.
Or the poverty that grinds the dignity out of human beings, that's dehumanizing.
İnsanlığın onurunu yok eden sefalet insanlık dışı.
Gnaws iron, bites steel ; Grinds hard stones to meal ; Slays king, ruins town,
Çiğner demiri, ısırır çeliği sert taşları öğütür yemek gibi katleder kralı, harabeye çevirir kenti, ve yüce dağları devirir geçer.
I bet Ira grinds his teeth when you do.
Ira dişlerini gıcırdatıyordur.
He grinds our grain!
Tahılımızı öğütüyor!
He pays slave wages and he grinds the pickers into the ground.
Bizi üç kuruş parayla köle gibi kullanıp işçilere eziyet çektiriyor.
Puts on a straight-up-guy front, and then grinds away slow with coolers and hop toads, real rip and tear kind of stuff.
O zaman dürüst pozu takınır, hapishane kuşlarından uzaklaşır. - Ufak tefek dolaplar çevirir.
So this strange war grinds into its seventh year.
Bu garip savaş 7. yılına giriyor.
He grinds his teeth - knowing that the world - doesn't give a damn about him.
Dişlerini gıcırdatıyor ve biliyor dünyanın onu hiç umursamadığını.
Nothing grinds my gears worse than some chowderhead who can't shut up.
Hiçbir şey beni susmak bilmeyen bir gevezeden çok kızdıramaz.
They're friends... and I enjoy... making coffee with this machine. It's one of those things... I lower this, it grinds it, see?
onlar arkadaş... ve bu makine ile kahve yapmayı seviyorum... bak?
- [Phone Ringing] - "She grinds, bakes, washes, cooks... - [Rings] -" Nurses the child, makes the bed and spins wool.
Öğütür, fırınlar, temizler, pişirir... çocukları yıkar, yatak yapar ve yün dokur.
Kinda grinds you down in the battle of wits, you're fighting unarmed?
Akıl savaşında toz olmuş gibisin, silahsız mı savaşıyordun?
Instantly grinds its own beans.
Kahve çekirdeğini anında öğütür.
Et moi aussi, monsieur.
Et grinds aussi, mösyö.
You know, into a million coffee grinds.
Milyonlarca kahve çekirdeğine bölündü.
Life, however, grinds on towards its conclusion.
Yaşam bir şekilde sonuca doğru ilerliyor.
Then the farmer hits him And grinds him up
Sonra çiftçi onu vurdu Ve kesip öğüttü...
You know that's what really grinds her.
Biliyorsun bu onu gerçekten kızdırıyor.
Riffin', raging'kids and their ramp tramps. Baggy pants, Dickie wools, doing 50-50 grinds... with a gnarly grab finish on a homemade halfpipe in the woods.
Repciler, yün şapkalılar, el yapısı bir platformda 50-50 Olie Grab tutuşu yapmak.
Moisés grinds away here all day long.
Moisés bütün gün burada çalışır.
Lays, fucks, screws... shags, grinds...
sex, sex, sex tütün, vaaz
Side by side, sole grinds all the way down the ledge.
Tüm yarışmacılar yan yana yoldan aşağıya iniyor.
Sometimes it grinds you down into the mud, and other times it... lifts you up into the light.
Bazen insanı öğütüp çamura boca eder, bazen de... aydınlığa çıkartır derdi.
And he also grinds his teeth.
ayrıca dişlerini de gıcırdatıyor.
We've got seconds before Darth Rosenberg grinds us into Jawa burgers, and not one of you bunch has the midichlorians to stop her.
Darth Rosenberg'in hepimizi öğütüp Jawa Burger'e dönüştürmesine saniyeler kaldı. Ama sizde onu durduracak bir bayıltıcı silah yok.
Once it has collected a mouthful, it takes them to the surface and grinds them to a pulp.
Ağzını doldurduktan sonra yüzeye çıkar ve onları lapaya çevirene kadar öğütür.
I seem to recall someone mentioning coffee grinds... coming out of their ears from working in the cafe all day.
Birileri her gün kaffede çalışmaktan sıkılmış anlaşılan.
Hainsley grinds up one of your people into chum, and you drop by for tea.
Hainsley adamlarından birini öğütüyor ve sen çay içmeye geliyorsun.
It actually grinds the beans in the machine.
Kahve tanelerini makinenin içinde öğütüyor.
He foams at the mouth, grinds his teeth, and becomes rigid.
ağzı köpürüyor, dişlerini gıcırdatıyor, ve kaskatı oluyor.
But in the city of Srinagar on the shores of the lake, a nasty war slowly grinds on.
Fakat Srinagar şehrinde, acımasız bir savaş devam ediyor.
No matter how many times you attack it in the end... it grinds you down to dust.
Ne kadar saldırırsan saldır, sonunda... seni toza çeviriyor.
It's the grinds.
Telve.
The grinds can be read.
Telve okunabilir.
Look, I was right there with you when we left Stringer on the street and it grinds me, too.
Bak, Stringer'ı sokakta tutuklamadan bıraktığımızda ben de yanındaydım..... bu bana da koydu.
And it grinds me that no one ever spoke up for him and seems to me that nobody ever will.
Bana öyle geliyor ki kimse onun iyiliği için konuşmadı ve kimse de konuşmayacak.
The current pounds and pounds and grinds you down till you're a tiny little stuck nub.
Küçük özüne dönene kadar çarpıp çarpıp seni ezen akıntılar.
You know, that really grinds my gears.
Bu gerçekten tepemin tasını attırır.
We now go to Peter Griffin for "You Know What Really Grinds My Gears?"
Şimdi "Benim Tepemin Tasını Gerçekten Ne Attırır Biliyormusunuz" için Peter Griffin'e gidiyoruz
You know what really grinds my gears?
Benim tepemin tasını gerçekten ne attırır biliyormusunuz?
- I don't see you comin'up with anything. And that, people, is what grinds my gears.
İşte bu benim kafamın tasını attırıyor.
Your father's on. You know what really grinds my gears?
Benim tepemin tasını gerçekten ne attırır biliyormusunuz?
Another thing that grinds my gears is when I can't find the droids I'm lookin'for.
Tepemin tasını attıran başka birşey ise aradığım droidleri bulamamak.
And that's what really grinds my gears.
- Ve tepemin tasını gerçekten ne attırır da bu kadar.
Oh, isn't that too bad, honey? Because I know waiting in line at a restaurant really, uh, grinds your gears.
Bu çok kötü değil mi, tatlım, çünkü biliyorum ki lokanta sırasında beklemek senin tepenin tasını gerçekten attırır.
Stewie, don't interrupt. It grinds my gears when you do that.
- Stewie, bölme.
And now it's time for "You Know What Really Grinds My Gears?" - With Peter Griffin.
Şimdi Peter Griffin ile "Tepemin Tasını Gerçekten Ne Attırır" zamanı.
He grinds the stick into the ink stone and dips his brush.
Her şey yolunda giderse tüm Namwon Chunhyang'ın olabilir.