Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / He's got it

He's got it перевод на турецкий

4,167 параллельный перевод
He's got to go, and you've got to do it.
Gitmesi gerekiyor ve senin de bunu yapman gerekiyor.
He's got to go, and you've got to do it.
O gerekeni yaptı, sen de yapacaksın.
It's like teeth, important, he's got to go.
Dişler gibi önemli. Gitmek zorunda.
He's got it!
Buldu!
That's when he broke it off with Tiffany and when he got interested in Little Frog Enterprises.
Tiffany'den ayrıldığı ve Küçük Kurbağa şirketiyle ile ilgilenmeye başladığı zaman.
I say he's crazy, he says no, he's got this little do-it-yourself kit. So...
Ben ona deli olduğunu söylüyorum, o hayır diyor,... kendin-yap alet takımı varmış.
He's got to have a structure in there, even if it's just a tent.
Tek bir çadır bile olsa, orada bir sığınağı olmalı.
- Well, it's a nice house, he's got money ; Killer probably wanted some of it.
- Burası güzel bir ev,... adamın parası var, muhtemelen de katil birazını istemiştir.
He's got a chance to nail you, and he's gonna take it.
Sizi mıhlamak için bir fırsatı var ve bunu da kullanacak.
I was trying to spice things up, but it's like the more I tried, the more bored he got, the more he pulled away...
Ben de bir şeyleri hareketlendirmek istedim, ama ben ne kadar denedikçe, o o kadar sıkılıyordu, sonra daha çok uzaklaştı...
It's really too bad he got crushed by a car.
Arabanın onu ezmesi gerçekten çok kötü.
Well, it looks like he just surfaced, I've got GPS coordinates on an old cell phone we're tracking.
Tekrar ortaya çıkmış gibi görünüyor, takip ettiğimiz, eski telefonlarından birisinin GPS'ini yakaladım.
He's killing because he's frustrated and he's got aggravations, and he has no outlet for it.
Sinirlendiği için öldürüyor. Öfkesini nasıl dindireceğini bilmiyor. Bunu yapma fırsatı yok.
He's a writer and a Professor, and it looks like she got into real estate a few years ago.
Adam, bir yazar ve bir profesör ve karısı da, görünüşe göre birkaç yıl önce emlak işine girmiş.
It's nice to know he's got people like you two in his life.
Hayatında sizin gibi insanların olduğunu bilmek güzel.
Obviously, he got it wrong.
Görünüşe göre yanlış düşünmüş.
Well, surprisingly, beans brought ketchup in for a meeting at the agency and everyone got excited, and then unsurprisingly he sent ketchup out of the room and told everyone it was just for show.
Sonra, ilginç şekilde beans ketchup'ı ajansla bir görüşme için getirmiş ve herkes heyecanlanmış. ve yine ilginç şekilde ketçap'ı dışarı gönderip herkese bunun sadece bir şov olduğunu söylemiş
He's got a natural fear of paper, which would motivate him to get as much of it out of this office as possible.
Kağıttan korkar, bu yüzden hızlıca bütün kağıtlardan kurtulmak ister.
If it makes you feel any better, he's got some ugly-ass feet.
Eğer daha iyi hissetmeni sağlayacaksa, adamın çirkin bir göt gibi ayakları var.
He's got it!
Onları buldu!
But he only got it half right.
Ama bir işi yarım bırakmış.
If he did kill Norma Rivera, then he's got the photos to prove it.
Norma Rivera'yı öldürdüyse bunu kanıtlayan fotoğraflar olmalı.
I know it's last-minute but I've got somebody who wants to see the place wants to meet the seller, and he's ready to make an offer, cash.
Son anda çıktığının farkındayım ama evi görmek isteyen biri var. Ev sahibiyle tanışmak istiyor. Teklifini de nakit olarak yapacakmış.
He's got the ball, but he's having to work hard to keep hold of it.
Topu aldı ama tutmakta çok zorlanıyor.
Huh. I think he finally got the message that when we say no, we mean it, and you know what's that called?
Bence sonunda hayır derken ne demek istediğimizi anladı.
Do you think he's got it?
- Sence o mu aldı?
'Course it does. It's got Satan in it, and he's, like, one of the main characters.
'Elbette var Bunda da şeytan var ve o, ana karakterlerden biri.
He got so much of it so wrong.
Bu konuda o kadar çok yanlış yaptı ki.
But then he kind of got fed up when it was so much about me and my career.
Ama daha sonra benden ve kariyerimden sıkılmaya başladı.
He's in a wheelchair. It's a nicer one than yours, but he's got a shittier condition.
Sandalyesi seninkinden iyi ama durumu seninkinden kötü.
He's got it, and he's going back in.
Olmaz, sen kapa.
Got into a spot of bother when she speculated about the sexual abuse he must surely have suffered at the hands of his parents, because they said it was a lie.
Ailesinin onu suistimal ettiği konusunda bir spekülasyon çıkarınca ailesi ile arasında oldukça sorun çıkmış olmalı. Çünkü ailesi bu iddiaları yalanladı.
It's gonna cost me everything i got. But we deliver Shelby to Theo Tonin, I have it on good authority he will make it worth our while.
Elimdeki her şeye mal olacak ama Shelby'yi Theo Tonin'na teslim edersek zahmetimize değeceğine dair bir his var içimde.
He's got a funny way of showing it.
Bunu gösteriş şekli tuhaf.
He's got a couple hours at most. All we can do is make him as comfortable as possible until it's over.
Elimizden rahat etmesini sağlamaktan başka bir şey gelmez.
Commissioner's watching this, so if the kid's got a nose for it, maybe he ought to be working it.
Emniyet müdürü bunun üzerinde duruyor çocuk bunda iyiyse belki de bunun üzerinde çalışmalı.
If he's got a knife or something, we gotta take it from him while he's sleepin'.
Üzerinde bıçak ya da herhangi bir şey varsa uyuyorken almalıyız ondan.
It's one of Ellie's friend's dad, what has he got to do with this?
Ellie'nin arkadaşının babası onun bununla ne işi olabilir?
It's in an up-and-coming neighborhood, he owns the property, and he's got the Brass ring... a liquor license.
O mahallede bişeyler oluyo mülk sahiplerinin hepsinde pirinç yüzük ve alkollü içki lisansı var.
She takes off her clothes on one side of the room, and he takes off his, and she's real happy because he's got those Ryan Gosling abs. If it's those abs that women want,
Kız kıyafetlerini odanın bir tarafında çıkarıyor, adam da diğer tarafta, adam Ryan Gosling kaslarına sahip olduğu için kız gerçekten mutlu o kadının gerçekten istediği o kaslarsa,
It's got to be when he lifted my phone.
Cüzdanımı o sırada yürütmüş olmalı.
What's important is he's got a big-ass stack, and he's leveraging it against your stack and he's also in position, and that's what you want to be in any good negotiation. Remember that.
Burada önemli olan onun büyük birikime sahip olması senin birikimine karşılık borçlanarak yatırım yapıyor ve ayrıca bunun için uygun konumda, ve bu da senin iyi bir pazarlıkta olmak isteyeceğin yer.
It's those Joe Carroll groupies he got mixed up with.
Birlikte takıldığı şu Joe Carroll fanatikleri yüzünden.
If he wants all-out war, he's got it.
Savaş istiyorsa savaşırız.
If this is how Monroe wants to fight... he's got it.
Monroe böyle savaşmak istiyorsa öyle olsun.
Think about it. He's got a black world, doesn't he? And, uh, he's got smell.
Aslında düşünürsen karanlık bir dünyası var.
And if he is, there's got to be a reason for it.
Söylüyorsa da bir nedeni olsa gerek.
We know why? One C.I. said that he wanted it for protection,'cause two weeks ago he got rolled during an ice deal.
Bir dedektife göre kendini korumak istiyormuş iki hafta önce bir uyuşturucu işine bulaşmış.
That Romero has... He's got it out for me.
O Romero hıncını aldı benden.
And, uh... and Shelby, when they searched the house, he found it, and he's got it, and he won't give it back.
Evi ararken kemeri bulmuş ve almış, bize geri vermedi.
He got 100 % on his written test- - first guy in history to do it- - but he failed his personality examination.
Yazılı testte yüzde yüz başarı göstererek şimdiye kadar bunu başaran tek kişi oldu ama kişilik incelemesinde başarısız oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]