Hice перевод на турецкий
850 параллельный перевод
Such blatant disregard for money.
Parayı böylece hiçe saymak...
They think nothing of abandoning us when it suits them.
Canları ne zaman isterlerse bizi hiçe sayıp, terk ediyorlar.
How many men would give their eyeteeth for a practice you're throwing away?
Sizin hiçe saydığınız şu pozisyon için nelerini feda edecek insanlar var biliyor musunuz?
I call this a desertion of duty!
Ben buna görevi hiçe saymak derim!
You shamed her and destroyed my happiness for no reason
Ondan utandığınız için benim mutluluğumu hiçe saydınız.
Your selfish disregard of other people's feelings made me dislike you from the first!
Başkalarının duygularını bencilce hiçe saymanız... sizden nefret etmeme yetti!
And if on account ofhis or her moral turpitude or other criminal acts... if any, thejury regard him or her as untrustworthy ofbelief.'... they are at liberty to disregard and reject the whole of such testimony... although a part ofhis other testimony... may be corroborated by other evidence in the case.
Eğer jüri, tanığın ahlâksızlık veya diğer cezai eylemleri nedeniyle... Şimdi jüri bölümünde oturma sırası bende. ... güvenilmez biri olduğuna kanaat getirirse kişinin ifadesinin tamamını veya bu davadaki diğer kanıtlarla desteklenmiş olması muhtemel bölümlerini dahi hiçe sayıp reddetmek özgürlüğüne sahiptir.
You're thinking it is easy to throw away your life.
Hayatını hiçe saymayı kolay sanıyorsun.
Why, in defiance of every precept and principle of this establishment... is this young person permitted to wear her hair in curls?
Bu kurumun tüm prensiplerini hiçe sayarak... niçin bu kızın saçını kıvırcık yapmasına izin verildi?
"Despite intense pain, shock and loss of blood, with complete disregard of his personal safety, Captain Derry crawled back to his bombsight, guided his formation on a perfect run over the objective and released his bombs with great accuracy."
"Yüzbaşı Derry, şiddetli ağrı, şok ve kan kaybına rağmen kişisel güvenliğini hiçe sayarak bombardıman vizörüne sürünerek geri dönmüş hedef üzerinde filosuna mükemmel şekilde yol göstermiş ve tam bir isabetle bombaları bırakmıştır."
Why he treats me so poorly
Neden hiçe sayıyor beni
For example, this final stage of training to overcome any obstacle which may cut off the path of their motorbike.
Büyük bir ustalıkla motosiklet kullanan Amerikalı Postacılar yaşamlarını hiçe sayarak antrenmanlarını sürdürmekteler.
Mine host, you've slighted me.
Sevgili ev sahibim, beni hiçe sayıyorsun.
Letting him step all over us, ordering us around.
Bizi hiçe sayıp emirler yağdırıyorlar.
Don't discount your enemies.
Düşmanınızı hiçe saymayın.
Why don't you take my feelings seriously?
Neden duygularımı hiçe sayıyorsun?
And Herodias is equally guilty, for she lives in adultery, scorns our God-given law.
Herodias da aynı şekilde suçlu. Çünkü zina içinde yaşıyor, Tanrı buyruklarını hiçe sayıyor.
She scorns the law that was given to us.
Bize verilen kanunu hiçe sayıyor.
"to the prejudice of good order and military discipline, " and in a way to bring discredit upon the military service. " Further, that the accused,
"hiçe sayarak, kendini ordunun üstünde sayan, harp divanını küçümseyen, ordu mensuplarını hedef alan küçük düşürücü ve saygısız, açıklamalarda bulunmakla suçlanmaktadır."
- Oh, then you still insist upon... your right to break an army rule.
- Hayır değişmedim. - O zaman hala... ordu kurallarını hiçe saymakta ısrar ediyorsunuz.
Under the oak that was arose by miracle in the wasteland, the kid felt first defiance of destiny.
Meşe ağacının altından çıkması çorak arazide bir mucizeydi, çocuğun kaderi hiçe saydığını hissettim.
I was 14 when I split on my old lady.
Annemi hiçe sayıp, giderken daha 14 yaşımdaydım.
- That's big talk coming from a nobody.
- Bir hiçe göre büyük konuşuyorsun.
You were seen in public with her tonight, violating orders.
Bu gece onunla toplum içinde görünmüşsün, kuralları hiçe sayarak.
Too well brought up to say anything when you denied them their conjugal rights.
Kocalık haklarını hiçe saydığında hiç ses çıkarmayacak kadar iyi.
"For gallantry, risk of life, upon his own decision and with total disregard for his own life Lieutenant Fowler, acting in the highest tradition of the service displayed courage."
"Teğmen Fowler kahramanca davranıp, tehlikeye göğüs gerip kendi kararıyla ve hayatını hiçe sayarak şerefli bir asker davranarak büyük bir cesaret sergilemiştir."
I gave up my life for this final moment of happiness.
Mutluluğun bu son demleri için canımı hiçe saydım.
RUINED A GIRL'S LIFE, THIS ONE.
Annesini hiçe saydı.
When we face these fears they sometimes turn into nothing.
Korktuğumuz duygular bazen bir hiçe dönüşürler. Deanie.
I can either ignore you or call your bluff.
Sizi hiçe sayabilirim veya blöfünüzü görürüm.
at the expense of the Church.
Hem de kiliseyi hiçe sayarcasına.
Besides, they downgrade property values.
Mülkiyet değerlerini de hiçe sayıyorlar.
Miss Davis, do you have any comment on the Academy snubbing your costar, Joan Crawford?
Bayan Davis Akademi'nin, başrolü paylaştığınız Joan Crawford'u hiçe sayması hakkında bir yorumunuz olacak mı?
- Define "snub." - Next question.
- "Hiçe saymak" derken?
And understandably, Joan was hurt, because she was snubbed.
Joan hiçe sayıldığı için haliyle incinmişti.
Stolen by the Christian armies when they plundered their way across our cities to the dishonour and humiliation of our ancestors.
Hristiyan orduları tarafından çalınmış, önlerine gelen şehirleri yağmaladıkları sırada hem de atalarımız hiçe sayılarak.
Why throw lives away just to prove a principle?
Prensiplerini kanıtlama uğruna neden hayatını hiçe saysın ki?
If Dortmun hadn't thrown his life away, we would all be dead.
Eğer Dortmun hayatını hiçe saymasaydı, şu anda hepimiz ölüydük.
Your old man's got some roughshod ways.
Babanız insanları hiçe sayıyor.
I see who cares about people and who doesn't.
İnsanlara değer verenlerle, onları hiçe sayanların kim olduğunu biliyorum.
Rock, you just threw the book away.
Rock, bakıyorum kuralları hiçe sayıyorsun.
That's where the boys really let down their hair and pride, isn't it?
Orası gerçekten erkeklerin kendilerini saldıkları ve... gururlarını hiçe saydıkları bir yer, değil mi?
Must you run stallion-mad and trample all our lives to pieces?
Demek hayatımızı hiçe sayıyorsun ha..
Wei Huaire ignored the court orders, collected... provisions on his own and killed wrong fully He needs to be executed.
Wei Huaire kanunları hiçe saydın... kendi çıkarın için insanlara eziyet ettin cezan ölümdür!
If we let shysters like Gingrich ride roughshod over the laws of this land...
Gingrich gibi hilebaz avukatların yasaları hiçe saymalarına izin verirsek, bu ülke...
Undoubtedly, the planning of the Paris region will favour the government's policy of class discrimination and allow the monopolies to shape the economy without reference to the needs of its eight million inhabitants
Hiç kuşkusuz, Paris'in planları, hükümetin politikası, sınıf farklılıklarını doğurup, tekelcilerin, sekiz milyon şehir sakininin isteklerini hiçe sayıp ekonomiyi kafalarına göre yontmalarına neden olacaktı.
You don't give a damn about our customs.
Bizim geleneklerimizi hiçe sayıyorsun.
You mustn't play with feelings, Henry.
Duyguları hiçe sayma, Henry.
Then you are a man without moral principles
Demek ahlak kurallarını hiçe sayıyorsun!
But with honesty, resolution and dedication, regardless of personal danger, James Flagg has tamed this town and made it the prospering community we all enjoy today!
James Flagg dürüstlük, azim ve kararlılıkla kendi canını hiçe sayarak kasabamızı yaşanır bir hale getirdi ve bugün hepimizin gıpta ettiği gelişmiş bir toplum yarattı.
It makes a mockery of all trust and standards of decency.
Bu ; nezaket kuralları ve güveni hiçe sayan bir davranış.