Hut перевод на турецкий
2,533 параллельный перевод
Hut!
Hut!
Hut!
Başla!
Pizza the Hut.
Pizza Hut.
Why don't you head down to the hut, help Gibbs.
Sen kulübeye gidip Gibbs'e yardım etsene.
That places him at the warming hut where Captain Jennings was killed.
Bu, Albay Jennings'in öldürüldüğü kulübede olduğunu kanıtlar.
Fingerprints matched a partial found in the warming hut.
Parmak izleri, kulübede bulunan kısmi izlerle uyuştu.
We'll hide him in a hut, and he'll be our secret.
Onu bir kulübede saklayalım ve gizlice büyütelim.
You want the Nicolas's baby brother to live in a hut in the jungle... and you're going to make him eat a cat.
Pıtırcık'ın bebeğini ormandaki bir kulübeye saklayıp kedi maması vereceksiniz.
Looks like a Scout hut.
Tek göz oda bir yere benziyor.
Ten-hut!
Selam dur!
You want charliecelebrating his 8th birthday in a hut in nicaragua?
8. yaş gününü, Nikaragua'da bir kulübe de mi kutlasın istiyorsun?
That south american hut's starting to lookbetter and better.
O Güney Amerika kulübesi, hiç yoktan, iyi görünmeye başladı.
At Pizza Hut, are looking for couriers.
Pizza Hut'ta kurye arıyorlardı.
I tell you what.Is jabba the hut gonna hang you on his wall?
Bak ne diyeceğim. Jabba the Hutt seni duvarına asacak mı? Bu konuda ciddiyim.
A hut?
Baraka mı?
And your brand new hut?
Peki ya yepyeni barakan?
And your hut?
Peki ya barakan?
What do you think ofyour hut?
Kulüben hakkında ne düşünüyorsun?
Yeah, have her do it near the Burger Hut down the street.
Evet, caddenin aşağısında Burger Hut'ın orada bıraksın.
The idea had come to Wallace as he lay in his hut semi-delirious in a malarial fever.
Bu fikir Wallace'ın aklına, kulübesinde bir sıtma humması sırasında... yarı hezeyan hâlindeyken gelmişti.
Y'all been scavenging food and living out in a hut?
Yani etraftan yemek eşeleyip... -... tek başınıza barakada mı yaşadınız?
Stuck out in a little hut in the middle of the jungle, he also began to ask why some die and some live. And he came to the conclusion that those animals capable of adapting to the changing conditions around them would survive, while unmodified creatures would die out and disappear.
Ormanın ortasında küçük bir kulübeye sıkışmış can çekişirken, bir yandan da neden bazıları yaşarken bazıları ölür diye sormaya başlayıp, çevrelerindeki değişen koşullara uyum sağlama yeteneğine sahip hayvanların yaşadığı, modifiye olamamış canlıların öldüğü ve ortadan kaybolduğu sonucuna vardı.
I know I don't possess the tools of leadership, but I don't understand why we can't assemble the equipment inside the hut and then take it outside.
Bekleyin biraz, liderlik vasıflarına sahip olamayabilirim ama neden ekipmanları kulübede hazırlayıp daha sonra dışarıda kullanmadığımızı anlayamıyorum.
This low-rent Bonnie to Hickey's half-wit Clyde has a rap sheet with crimes ranging from impersonating the handicapped, huffing stolen paint, and robbing the Afro Hut.
Clyde özentisi Hickey'nin Bonnie çakması eşi olan bu kadının... sürekli kabaran bir suç dosyası var. Her türlü suçu işliyor. Boya çalmaktan, Afro kulubesi soymaya kadar.
Hut one, two! Three!
1, 2, 3.
People who hut down at the first hint of confrontation.
Meydan okunduğunu hissedenler konuşmazlar.
Next to Molly's Pet Depot, where I got my first dog, Scraggles across from The Surfside Pancake Hut, you guys wanna sell drugs?
Diyorsunuz ki ; ilk köpeğim Scraggles'i aldığım Molly's Pet'in yanında Pancake Hut'ın karşısında mal satmak istiyorsunuz?
Into the dilapidated house at noon, on the banks of lake, river, into the street, and lonely place, into the groves, farms, into the grass hut near onion farm,
Gölün kıyısına, nehrin kıyısına, caddeye, yalnız yerlere gel, bahçeye, tarlaya, Tarlanın yanındaki klübeye gel,
Yeah, that hut you're living in seems harrowing.
Evet, içinde yaşadığınız kulübe yürek parçalayıcı görünüyor.
Hut.
Elbette adı var. Başla!
Hut.
Başla!
The main structure on this site was a very long hut, 20 metres long.
Bu alandaki ana yapı 20 metre uzunluğunda çok uzun bir kulübeydi.
But you can imagine how far this hut extended.
Ama bu kulübenin, ne kadar uzadığını hayal edebilirsiniz.
And amazingly, we know how this hut was built, because the remains of the wooden stakes and the animal hides that covered it were preserved in the waterlogged ground.
Ve şaşırtıcı biçimde, bu kulübenin nasıl inşa edildiğini biliyoruz, çünkü ahşap kazık kalıntıları ve onu kaplayan hayvan postları, sulu zeminde muhafazalı kalmıştır.
And inside this long hut the archaeologists found hearths, and in them the remains of nuts and berries and seeds that people had been eating.
Ve arkeologlar bu uzun kulübenin içinde ocaklar ; insanların yemiş oldukları fındık, çilek ve tohum kalıntıları buldular.
About 30 metres away was this strange outline of what was, perhaps, another much smaller hut.
Yaklaşık 30 metre uzaklıkta olan şey, bu garip taslak, belki de çok daha küçük olan başka bir kulübenin.
Set, hut! Go!
Hazır, başla!
Set, hut!
Hazır, başla!
Respect, haircut hut.
Farklı saç kesimlilere saygı duyun.
That dumpy catcher from the haircut hut got them.
Saç kesimlilerden kısa boylu tutucu araklamış.
Hut!
Hücum!
I'm in line for Pizza Hut vouchers.
Pizza Hut için sıradayım.
I remember, growing up in stone mountain, my whole family would go down to the chuckle hut.
Hatırlıyorum da Stone Mountain'da büyürken ailecek kıkırdama kulübesine giderdik.
It's a chuckle hut.
O bir kıkırdama kulübesi.
But at night, the chuckle hut becomes the laugh factory, and that's a comedy club.
Ama geceleri kıkırdama kulübesi, Kahkaha Fabrikası haline gelir ve işte o bir komedi kulübüdür.
Excuse me, Mr.Hut?
Afedersiniz Bay Hut?
I hooked Billie up with Mr.Hut.
Billie'yi Bay Hut'a teslim ettim.
It was Bock Box Chicken Hut.
Bock Box Chicken Hut restoranıydı.
And you know to which hut...
Kulübeyi biliyorsun.
A hut.
Bir barakaya.
Ten-hut.
Dikkat!