I'm happy to do it перевод на турецкий
215 параллельный перевод
I'm happy to do it.
Benim için bir zevk.
I only have to keep you happy, and I'll work hard to do it.
Sadece seni mutlu etmek için çok çalışacağım.
I'm not entitled to anything for interpreting. I was happy to do it.
Çevirmenlik yaptığım için para hak etmedim.
I would be happy to do it.
Bundan mutluluk duyarım.
I'll tell you, I would be happy to teach you how to do it.
İnan bana sana da öğretmekten büyük zevk duyarım.
Why don't you send a letter to us... and we will be happy to, as I say, take it under advisement... just as we do all requests to see the chairman.
Bu sefer talebinizi bize gönderin. Yönetim kurulu başkanımıza yapılan tüm görüşme talepleriyle birlikte sizinkini de değerlendirmekten mutluluk duyarız.
I'm happy to do it.
Bunu yapmaktan memnunum.
I was so happy, I wanted to add sex to it. Don't you do that?
İşin içine seksi de ekledim diye çok mutluydum, siz de öyle yapmaz mısınız?
If being there when he checks into his hotel makes him feel better, then I'm more than happy to do it.
Eğer adam otele giriş yaparken yanında biri olmasını istiyorsa, seve seve yaparım.
Any time you feel you want to celebrate your birthday by me giving you 42 of anything, I'd be more than happy to do it.
sana bişeyden 42 kez yapmamı isteyerek doğumgününü kutlama kafasına gelirsen, bunu yapmaktan acayip mutlu olacağım.
I'm happy to do it today before you all You never told me how you managed to tear me away from my abductors
Beni kaçıranlardan nasıl kurtardığınızdan hiç bahsetmediniz.
I'm not happy. People with a chance at it, lying to themselves, make me impatient. And I do know a lot about running, Billy.
Ve bunu yakalama şansları olan insanların kendilerine yalan söylediklerini gördüğümde sabırsızlanıyorum.
I'd be more than happy to do it.
Seve seve yaparım.
I'm happy to do it.
Bunu çok isterim.
And maybe I am, but if someone in my family needs me and wants me to take care of him, I'm there for him. And I'm happy to do it.
Ama eğer ailemden birinin, bana ihtiyacı varsa ve onunla ilgilenmemi istiyorsa onun yanında olurum ve bunu seve seve yaparım.
And I'm happy to do it.
Ve bunu seve seve yapıyorum.
Jackie, I do love you, and I'll do whatever it takes to make you happy with me.
Jackie, seni çok seviyorum ve benimleyken mutlu olman için ne gerekirse yapacağım.
It's fine. I'm happy to do it.
Yapacağımıza mutluyum.
I'm happy to do it for you.
- Benim için zevkti.
I'm happy to do it.
Bunu zevkle yapıyorum.
Ok, look, I'm not happy about this, either but Jack asked us to do it and he's important to both of us so I think we should at least try
Bu konudan da hoşnut değilim ama Jack bunu yapmamızı istedi ve o ikimiz için de önemli biri bari en azından deneyelim.
It doesn't frighten me at all I'm happy to do it.
Bir kadın, bu kadar tehlikeli bir görev yapmak zorunda olduğu için üzgünüm. Beni pek korkutmuyor.
Hey, look, I'm happy to do it.
Yapmaktan memnunum.
I'm happy to do it.
Bunu yaptığıma memnunum.
Oh, I'm happy to do it.
Aman Tanrım. Memnuniyetle aldım.
I'M SERIOUS. WE CAN DO IT FROM 5 : 00 TO 7 : 00 DURING HAPPY HOUR,
Ciddiyim. 17 : 00-19 : 00 arası Happy Hours saatlerinde yapabiliriz.
And I'm happy to do it, so stop making a fuss.
Ben bundan hoşnudum, sızlanmayı bırak.
If calling Mr. Brancato and scheduling surgery is too distasteful for you... I'm happy to do it.
Eğer Bay Brancato'yu arayıp ona ameliyat için gün vermek sana çok tatsız geliyorsa ben bunu yapmaktan mutlu olurum.
Then why do you say it? It seems to make people happy, and that's what I'm all about.
İnsanları mutlu ediyor ve benim hayattaki amacım da bu.
What do you want me to say, that I'm happy that you deceived me, that it's okay to spend money that isn't ours?
Beni kandırdığın için mutluyum mu? Bizim olmayan parayı harcamak sorun olmaz mı diyeyim?
And I'm so happy that you're doing it, but you're gonna have a million things to do.
Bunu yaptığın için de o kadar mutluyum ki... yapacak milyonlarca şeyin var senin.
I always do whatever it takes to make you happy.
Seni mutlu etmek için her zaman elimden geleni yaparım.
The Chief asked that I personally take you down to view the body... which I'm more than happy to do... but I don't know if it's actually necessary.
Şef benden sizi bizzat cesedin yanına götürmemi istedi... ki bunu yapmaktan mutlu olurum... fakat gerçekten de gerekli olup olmadığını bilmiyorum.
I was happy to do it.
Severek aldım.
- I like dogs, I'm very happy to do it.
Köpekleri severim. Bakacağım için çok mutluyum.
I'll take the boys to the Happy Zone, and I'll take care of their haircuts and I'll do it all without you!
Çocukları oyun parkına ben götüreceğim saçlarıyla ben ilgileneceğim ve bunların hepsini sensiz yapacağım!
I'm happy to do it.
- Gerek yok.
- Thank you. I was happy to do it.
Ben de memnuniyetle yaptım.
So now the plan is either find ourselves a new counselor, stick it out with the old one, but go more often, or resign ourselves to the fact that she's never gonna be happy... no matter what I do, so let's take the money we're wasting and put it towards a membership at Lakeview.
... kendimiz yapacağız, ya da onu asla mutlu edemeyeceğim gerçeğini kabul edip avukata harcadığımız parayı Lakeview'da bir kooperatife yatıracağız.
And if it were me, I'd be more than happy to have you do my hair.
Ve eğer ben olsaydım saçımı yaptığın için çok mutlu olurdum.
If something that made me happy, I'm sure you'd want me to do it.
Bir şey beni mutlu edecek olsa eminim, sen de benim onu yapmamı isterdin.
I mean, I'm happy to do it, it's just 40 minutes
Demek istediğim ona yaptığım her işte mutluyum ben,
I was happy to do it.
Bunu isteyerek yaptım.
Usually I delegate it to somebody else, but I would be happy to do this for you.
Genelde başkasını görevlendiririm, ama bunu sizin için yapmaktan mutluluk duyarım.
Well, john says that You can't exactly afford A gardener right now, And i told him I'd be happy to do it...
John dedi ki, şu anda bir bahçivan tutmaya gücünüz yetmiyormuş, ve ona dedim ki, ben yapmaktan çok mutuluk duyarım.
- I'm happy to do it.
- Memnuniyetle yaparım bunu.
No, no it's no trouble at all, I'm happy to do it.
Hayır, hayır, hiç de sorun değil. Memnuniyetle.
I'm happy to do it, Doctor.
Bunu yapmaktan memnunum, Doktor.
And I'm happy to do it.
Zevkle haber veririm.
Yes not that I was happy to do it, but I did it.
"Evet. Birini öldürmekten zevk aldığımdan değil, ama yaptım."
And I'm happy now, and it was the right thing to do.
Şimdi mutluyum, yapılması gereken şey buydu.