I'm here to tell you перевод на турецкий
1,559 параллельный перевод
Did you tell him that I'm trying to save a man's life here?
Ona, burada bir adamin hayatini kurtarmaya çalistigimi söyledin mi?
To tell you the truth, I don't know what it was, and I'm not really sure what to do here.
Bu... doğruyu söylemek gerekirse neydi bilmiyorum, - ve burda da ne yaptığımdan emin değilim.
I came here to tell you that I can't do this.
Buraya bunu yapamayacağımı söylemeye geldim.
I came in here to ask your permission to tell Stephen about the secret we kept from the family only to find you sneaking out of the house?
Aileden sakladığımız sırrı Stephen'a anlatmak için iznini istemeye gelmiştim. Ama gördüğüm gizlice gittiğin oldu.
I feel hurt and angry and, at the moment, a little drunk, so I'm here to tell you that you suck.
İncinmiş ve kızgın hissediyorum ve şu an biraz sarhoşum ve boktan davrandığını söylemek için buradayım.
If you make it, tell my folks I'm here. Ask them to come save me.
Eğer başarırsan, bizimkilere burada olduğumu, gelip beni kurtarmalarını söyle.
So, you want to tell me why I'm here?
Niye getirildiğimi söyleyecek misin?
And I'm here to tell you that you can, too... if you start every day with a hearty breakfast from McDonald's.
Ve bunu, sizin de yapabileceğinizi söylemek için buradayım.
you know, people say that men take all the risks. i'm here to tell you it isn't true.
Bütün erkekler risk alır derler ben de sana bunun doğru olmadığını söyleme geldim.
I need to make an arrest here, sir, and i need you to tell me who it's gonna be... you or your son.
Burada bir tutuklamam yapmam gerekiyor, bayım. Bunun kim olacağı söyleyeceklerinize bağlı. Siz mi yoksa oğlunuz mu?
I'm sorry to ask you both here and tell you this...
İkinizi de buraya çağırdığım için özür dilerim...
I'M HERE TO TELL YOU THAT ONE DAY YOU MIGHT WAKE UP AND REALIZE THAT WHILE YOU SLEPT, THE GROUND SHIFTED, AND EVERYTHING YOU THOUGHT WAS SO FIRM AND SO SOLID - -
Ama birgün uyandığınızda, siz uyurken temelin alttan değiştiğinin ve emin olduğunuz tüm o şeylerin artık olmadığını farkedeceğinizi söylemek için buradayım.
Because I'm Here To Tell You What's Wrong.
Çünkü neyin yanlış olduğunu sana söylemek için buradayım.
I just came here to tell you that you don't have to worry about me in, you know, coming here, and I'm very, very sorry for what I've put you through, but trust me.
Artık benden korkmana gerek kalmadığını ; söylemek için geldim. Yani buradayım ve..
I got to tell you, though, when I busted into Mike's place I didn't know if I was gonna find anything and then I find this document here in a hidey-hole under the sink.
Size itiraf etmeliyim ki, Mike'ın mekanına daldığımda,... bir şey bulacağımı sanmıyordum,... sonra lavabonun altında bulduğum bu belge karşıma çıktı.
I'm just here to tell you don't worry about your body image.
Buraya vücut şeklini çok kafaya takma demek için geldim.
I'm here to tell you the truth.
Size gerçeği anlatmak için buradayım.
Well, you tell that sumbitch, he thinks he's gonna come over here and get my recipes... well, I got a double-barreled answer to his query right inside.
Söyleyin o orospu çocuğuna buraya uğrayıp yemek tariflerimi alacağını düşünüyor ama benim, onun kuşkularına vereceğim bir çifte cevabım var.
And I just want to tell you that I'd like to... now that I'm here and you're here and too many fucking years have gone by to...
Ve sana şu an şunu söylemek isterim ki sen de, ben de burada olduğumuza göre ve çok uzun kahrolası yıllar geçmiş olduğuna göre...
I'm here to tell you what the movement needs, and right now, it needs for you to be strong, because the next thing you have to do, trust me, it's not gonna be easy for you.
Sana Hareket'in neye ihtiyacı olduğunu söylemek için buradayım, ve şu anda senin güçlü olmana ihtiyacı var, çünkü bundan sonra yapman gereken şey, inan bana, senin için kolay olmayacak.
You going to tell me what i'm doing here?
- Burada ne işim var söyler misin?
Listen, I'm not here to tell you about Jesus.
Bakın, size İsa'yı anlatmak için burada değilim ben.
You know, I have to tell you I've worked here for four years and I've never had anyone come in and, like, cruise the list of patient names for any reason.
Biliyor musunuz, söylemek zorundayım burada dört yıldır çalışıyorum ve herhangi bir nedenle isim listesine bakan biriyle hiç karşılaşmadım.
listen, i know we're only here to screw over my client, who quite frankly deserves it... but i gotta be able to tell the guys upstairs i gave you the spiel, okay?
Dinle, sadece müşterilerimi sömürmek için burada olduğumuzu biliyorum, ki bazıları gerçekten de hakediyorlar... Ama yukarıdaki adamlara sana söz verdiğimi söyleyeceğim, tamam mı?
To tell you the truth, I thought I'd never see you back here.
Doğruyu söylemek gerekirse, seni burada bir daha hiç görmeyeceğimi sanmıştım.
Why are you here? I'm here to tell the truth.
Gerçeği söylemek için buradayım.
I'm going to check in with the agent and tell her you're here.
Ajansa geldiğini söyleyeceğim.
Well, I'm here now. You want to tell me why?
Sebebini anlatacak mısın?
Because I'm going to tell you that... It was professor Suthee who brought her here.
Çünkü size söyleyeceğim şey onu buraya getiren kişi Profesör Suthee'miş.
I'm here to tell you thatI'm going to the director to lay out my caseagainst your pal philby.
Buraya hazırladığım, dostun philby'nin dosyasını müdüre vermeye gittiğimi söylemek için geldim.
I mean, here you are, as nice as can be, and all I wanna do is tell you to bite me. I'm sure it's me.
Karşıma geçmiş kibarlıktan kopuyorsun ama içimden sana "Yemezler" demek geliyor.
I'm here to tell you to do your best today!
Bugün sana iyi şanslar dilemek için geldim!
I'm really here to tell you that this isn't the time to be asleep.
Buraya sana uyuya kalmanın sırası değil demeye gelmiştim aslında.
But there was a tragedy, and he's never been the same since, and I'm here to tell you that who's worked for him these 40 years.
Ama bir trajedi yaşandı ve... o zamandan sonra asla aynı adam olmadı. Ve ben tam 40 yıldır onun için çalışıyorum.
I'm gonna have to tell them you were here.
Onlara burada olduğunu söylemek zorundayım.
You know why I didn't tell you we were going to stay here?
Neden burada kalacağımızı sana söylemediğimi biliyor musun?
That's all right. When you get sick, you gonna have to come here... and I'm gonna cut you down to size. I tell you that.
Bir kurbağayı soğuk su dolu bir tencereye koyup ocağı yakarsın.
So I'm here to tell you about the dirty work of managed care.
Buraya harcama kontrollü sağlık hizmetlerinin karanlık yüzünü göstermek için geldim.
- I'm gonna tell you the answer... to this one, because you'll never guess and we'll be standing here all day.
- Evet, sana bu sorunun cevabını vereceğim. Çünkü bütün gün burada dursak bile tahmin edemezsin.
I know I haven't been here in a few months, but I just wanted to... come by and see how you're doing and... tell you I was doing okay.
Birkaç aydır gelmediğimin farkındayım. Ama yine de bir uğrayıp durumunu görmek ve iyi olduğumu söylemek istedim.
I've been staying here to tell you.
Sana söylemek için kaldım.
Don't tell Mommy, but it was the smartest thing I ever did, listening to her,'cause now you're here.
Annene söyleme, ama anneni dinlemekle hayatımın en doğru hareketini yapmışım, çünkü sen geldin.
Look, you know, the kid... he seems harmless, but... I'm here to tell you he's not.
Bak o çocuk zararsız görünüyor ama öyle değil.
I'm here to tell you that I won't be working here.
Burada çalışmayacağımı söylemeye geldim.
I'm here to tell you I love you.
Seni sevdiğimi söylemek için geldim buraya.
I'm here to tell you that the - the future is rosy.
Size geleceğinizin umut dolu olduğunu söylemek için buradayım.
I'm here to tell you that they aren't.
Buraya size onların öyle olmadığını söylemeye geldim.
I'm surprised Eddie didn't tell you, but I'm going to be the new sheriff around here at 178.
Eddie'nin sana söylememesine şaşırdım ama 80 kiloda buraların yeni patronu ben olacağım.
Now, I don't care who put you up to it, but, God help me, I'm not leaving here until you tell me where I find Forbes! Right now!
Bunu kimin yaptırdığı umurumda değil, ama, tanrı şahidim, Forbes'un nerede olduğunu söylemeden buradan gitmiyorum.
You tell me if I'm overstepping my bounds here, but I'd like to suggest an old home remedy that did wonders for my Aunt Dolores.
Sınırlarımı aşarsam söyleyin ama size teyzem Dolores'in kocakarı ilacını öneriyorum.
If I'd have stolen the wine, Danny, why would I come down here to tell you it wasn't the'78?
Eğer şarabı ben çalmış olsaydım, Danny neden buraya gelip sana 1978 yılına ait olmadığını söylemek isteyeyim ki?