Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I've got to

I've got to перевод на турецкий

34,180 параллельный перевод
- The gypsy beast is hungry and I got to feed it fast.
Çingene canavar aç ve çabuk beslemem gerek.
But I got to go to a banquet and give a speech on why I want to practice law.
Ama bir yemeğe katılmalı ve neden hukuk okumak istediğimi anlatan bir konuşma yapmalıyım.
I got this letter by courier, just a little while ago, and the man who delivered it to me said that he stood by and watched your father write it.
Bir süre önce kuryeden bu mektubu aldım. Ve bunu bana getiren adam babanız bunu yazarken başında durup izlediğini söyledi.
Looks like I've got a date to plan for.
Anlaşılan plan yapmam gereken bir randevu var.
I've got stuff to do.
Yapmam gereken şeyler var.
Actually, look, I don't want to worry you because I know you've got a lot on your plate right now, but...
Aslında bak, seni endişelendirmek istemiyorum çünkü şu an uğraşman gereken bir sürü şey var ama...
I walked out of my apartment and got into the next taxi I could find to take me to the airport.
Dairemden çıktım ve bulabildiğim ilk taksiye binerek beni havalanına götürmesini istedim.
And I know it would be cheating if I got a Synth brain to help me do the work, only, if I keep getting fails, they're going to put me in a lower group.
Ve ödevimi yapmak için bir sentetik beynine ihtiyaç duysam bu hile olur mu bilmiyorum ama eğer başarısız olursam beni bir alt gruba yerleştirecekler.
I've got to be at the courthouse.
Mahkemede olmam gerek.
I've been stuck with processing some events, like the time we got pinned down outside of Tikrit, and we had to improvise body armor with tank shrapnel.
Bazı anıları tekrar tekrar yaşıyorum, Tikrit'in hemen dışında kumpasa düştüğümüz ve tank parçasından zırh yapmamız gerektiği zaman gibi.
I've got him to agree not to fire you.
Seni kovmamamayı kabul etmesini sağladım.
Only, I've got Mr Christie's tea to make.
Çünkü Bay Christie'nin çayını yapmam gerek.
My God, you're on fire. I've got to cool you down.
Tanrım, Yanıyorsun Seni serinletmeliyim.
I've got to go, for museum...
Zorundayım Müzeye gitmek...
I've got to get a whole new outfit now.
- Yep yeni bir stilim oldu şimdi.
Look, Chloe and her friends are not good people, and the only good thing that came out of this week is the time I got to spend with you.
Bak, Chloe ve arkadaşları iyi insanlar değil. Ve bu hafta yaşadığım tek iyi şey seninle geçirdiğim zamandı.
I didn't order a cake so just take it back to the bakery - and tell them they got it wrong. - Look, if I...
Ben pasta falan sipariş etmedim, yani al götür pastaneye geri ve onlara yanlış adres aldıklarını söyle.
I've got to help stop that shit. "
Gidip bu boku durdurmaya yardım etmem lazım. " dersin.
I've got to be somewhere.
Olmam gereken başka bir yer var.
And I've got family problems to solve.
Ayrıca çözmem gereken aile sorunlarım var.
I'm going to go upstairs and take a long nap, like Susie got to, and then I'm going to come downstairs, and all of this is going to be cleaned up.
Üst kata çıkıp güzel bir uyku çekeceğim. Tıpkı Susie gibi! Sonra aşağıya ineceğim ve buraları tertemiz göreceğim.
And so I've got to be very on the ball in case there's an earthquake.
Şimdi deprem olma ihtimaline karşın tetikte olmalıyım.
But unfortunately, you have admitted the use of an illegal substance to a superior, so I've got to fire you.
Ancak maalesef, müdürüne karşı yasadışı madde kullandığını itiraf ettin. Yani seni kovmak zorundayım.
It's just that I have things I do, Frankie, and now I've got to take you home.
Yapmam gereken şeyler var Frankie. Şimdi seni eve götürmem gerekiyor.
I've got a lot to do in here.
Yapmam gereken bir ton şey var.
Sit rep, the lights went green before the boost was ready, and I had the DRS button still pressed when I got to the end, which meant I had no downforce, which meant- - Well, poo came out.
Tekmil veriyorum, yeşil ışıklar yandığında güç artırımı hazır değildi ve sona geldiğimde hala DRS tuşuna basıyordum. Yani hiç downforce yoktu. Yani...
I got rid of several papers yesterday, and I've got a bag in the garage ready to donate.
Dün birkaç gazeteyi ayırdım. Garajdaki poşette bağışlanmaya hazırlar.
Now come with me because I want you to choose a watch and I've got so many, and I want you to have one.
Şimdi gel benimle çünkü bir saat seçmeni istiyorum. Elimde bir sürü var ve bir tanesini almanı istiyorum.
Somehow, my pod got loose, and I made the long journey to Earth.
Bir şekilde kapsülüm oradan kurtuldu ve Dünya'ya yolculuğum başlamış oldu.
- I've got it, but I'm not going to use it unless I have no choice.
- Yanımda ama sadece başka seçeneğim kalmadığında kullanacağım.
Why? - I've got to find the bullet.
O mermiyi bulmam lazım.
I've got my business to attend to.
- Yapacak işlerim var.
I don't know what happened here, and I don't want to, but we've got a lizard to save.
Burda ne oldu bilmiyorum. ve bilmek de istemiyorum ama bulmamız gereken bir kertenkele var
Well, we've got a world to save, and in some great cosmic irony, I actually need your help, so let's get this over with.
Kurtarmamız gereken bir dünya var ve çok ironik ama yardımına ihtiyacım var. Hadi oyalanmayalım.
I'm willing to turn myself in, but I need proof that you've got him.
Teslim olmaya hazırım ama babam elinizde mi emin olmak zorundayım.
I'm willing to turn myself in, but I need proof that you've got him.
Teslim olacağım ama babamın elinizde olduğuna dair kanıt istiyorum.
All right, I've got to get all the way back into the elevator, jam the key, and then get back out before it cuts me in half.
Asansöre girip bunu sıkıştırıp beni ikiye bölmeden geri dönmek zorundayım.
I'm trying to get this fence up and running, but I've got a pack of wolfish things outside the door, and it's not looking too good for me.
Şu çiti çalıştırmaya çalışıyorum ama kapımda kurdumsu şeyler cirit atıyor ve sonum çok da iyi görünmüyor.
We've got the aliens customizing an ingestible to get the most accurate read possible of the fetus lung and heart development. I like that.
Fetüsün akciğer ve kalp gelişimiyle ilgili kesin bilgiye ulaşabilmek için hazmedilebilir bir cihaz geliştirdik.
I've got to prove that I can do it.
Bunu yapabileceğimi kanıtlamam lazım.
I know you do, Debbie, but you've got to relax.
Biliyorsun, Debbie, ama rahatlamalısın.
Sis, I've got to go.
Sis, gitmeliyim.
I've got a lot of stuff to do, though.
Yine de yapmak zorunda olduğum çok şey var.
I've got to go, okay?
Gitmeliyim, tamam mı?
You know, I've got to say, if you ever decide you want to become a lawyer, you should give me a call.
Bilirsin, söylemeliyim ki, Bir avukat olmak istediğinize hiç karar verirseniz, Bana bir telefon etmelisin.
Look, Monica, my baby got stolen, and I have to go get her back.
Bak, Monica, bebeğim çalındı ve onu geri almalıyım.
- I've got to go.
- Gitmem gerekiyor.
Evie, I've got a very serious question to ask you :
Evie, sana sormam gereken ciddi bir soru var?
I was on fire with... an amount of energy that I think I've never had before... because I got a second chance and I didn't want to screw it up.
Yerimde duramıyordum... hiç olmadığı kadar enerjim vardı... çünkü ikinci bir şans yakalamıştım ve berbat etmek istemiyordum.
I have nothing to lose, all I've got is my dignity and I won't see it flushed down this toilet.
Kaybedecek bir şeyim yok. Elimde bir tek gururum kaldı ve klozette yıkandığını görmeyeceğim.
I got Noah to ping his phone, and we saw you were out here.
Telefonunu izlemesi için Noah'a ulaştım, ve burada olduğunu gördük.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]