Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I've got to say

I've got to say перевод на турецкий

1,262 параллельный перевод
We've got a lot of work to do, so... I'd like to say a few words if I may.
Yapmak zorunda olduğumuz çok iş var öyleyse... Eğer yapabilirsem, birkaç kelime söylemek istiyorum.
And that's all I've got to say.
Size söyleyeceklerim bu kadar.
I'd say I've got a good business here and I'm not going back to jail.
Burada işler iyi gidiyor ve yeniden hapsi boylamak istemem derim.
I've got a few things I'd like to say to her, and to him, too.
Onlara söyleyeceklerim var.
I'm just kidding. Say, I've got some errands to run.
Şey bak yapmam gereken bir iki işim var.
- I've got nothing to say, Joe.
- Söyleyecek sözüm yok Joe
There's something I've got to say to you.
Sana söylemem gereken bir şey var.
You've got to be kidding. Well, I could hardly say no. It's her house too.
şaka yapıyorsun hayır demekte zorlanıyorum bu onunda evi.
Grams, I really didn't want to get into this since I only just got here and I'm kind of prone to headaches and all but I don't do well with the church and the Bible and this prayer stuff.
Büyükanne, buraya geldiğimden beri bunun içine girmeyi istemiyordum ama baş ağrısı ve o tarz şeylere eğilimli sayılırım. Kilise, İncil, dua ve o tür şeylerle aram iyi değildir.
She's gonna come by to say goodbye and then I've got a special evening planned.
Önce bir elveda etmeye gelecek sonra onun için özel bir gece planladım.
Doug, I've got to say, I'm very impressed.
Doug, söylemem gerekir ki oldukça etkilendim.
I got plenty to say and plenty time to say it.
Söyleyebileceğim birçok şey ve söylemek için bir sürü zamanım var.
Elaine, I've got something I wanna say to you.
Elaine, benim de sana.
- No, Howard you go ahead. - I've got something to say. - Ah weak.
Hayır Howard sen git benim söylemem gereken bir şey var.
I've got five to beam back.
Geriye ışınlanacak kişi sayısı beş.
I'VE GOT NOTHING TO SAY.
Söyleyecek hiçbir şeyim yok.
I figure if you've got something special to say... you have to share it with the world.
Eğer söyleyebileceğin özel bir şey varsa dünyayla paylaşmalısın diye düşünürüm.
I've got nothing to say!
Söyleyecek birşeyim yok!
We've got to find her and say, " We're sorry. I know we've done bad,
Mağazada X-men satışları var da...
I say, when I talk to him, I've got to thank him for the day,'cause I live day by day.
Ben de ona şöyle diyorum Tanrı'ya her gün ayrıca şükretmem gerekiyor çünkü yaşamama müsaade ediyor.
I've still got time to learn... time to say good-bye to the people I love... and time to teach my final course.
Sevdiklerime veda edecek zamanım olacak. - Ve son dersimi öğretebileceğim.
Ally, I know we've only known each other for a day, but after this I've got to ask you something, and you can not, can not say no!
Ally, sadece bir gündür tanıştığımızı biliyorum, ama olanlardan sonra, senden bir şey istemeliyim. Kesinlikle ve kesinlikle hayır diyemezsin.
Dawson, I've only known you for 48 hours but I think it's safe to say, you have got to stop living from the neck up.
Dawson, seni yalnızca 48 saattir tanıyorum.. ... ama söylememde sakınca olmadığını düşünüyorum. Kafana takarak yaşamaya bir son vermelisin.
Look, I know you've got your Captain to consider, and High Command's going to have plenty to say on the subject.
Bak, Yüzbaşını düşünmen gerektiğini biliyorum ve Yüksek Komutanlığın bu konuda söylecek pek çok şeyi olacak.
That's why I've got to say something.
İşte o yüzden bir şeyler söylemem lazım.
I've got so much to say, I don't know where to begin.
Söyleyecek çok şeyim var. Nereden başlayacağımı bilmiyorum.
I've got to interrupt you'cause there's something I want to say.
Söylemek istediğim bir şey var.
Well, if you're going to tell me that he, uh, stopped by the side of the road to raise the dead, which I hope you're not, I've got two things to say to you.
Eğer adamın yolun kenarında durup ölü dirilttiğini söyleyeceksen ki umarım söylemezsin, sana söyleyecek iki sözüm var.
Why? You've got nothing to say I want to hear.
Duymak istediğim hiçbir şey söyleyemezsin.
Well, he better not hurt her, that's all I've got to say.
Onu incitmemesi daha iyi, tüm söyleyeceğim bu kadar.
Which really made me crazy, because it got me thinking... like, if I was, you know, getting the boys ready to put them on the bus, and Donna would say, " Oh, I'm going down there.
Ve bu beni delirtmişti. Yani düşünüyorum da ben sanki, bilirsin çocukları bir yere gitmeleri için otobüse bindirirken Donna'nın "ben de o tarafa doğru gidiyorum, istersen onları gelirken alabilirim dediği zaman."
So we got a task force together, and went down there thousands of miles away, freezing cold, outnumbered I think, six to one I think it was, did the business.
Özel kuvvetlerlerimiz vardı, ve burdan binlerce kilometre uzağa gittik, dondurucu soğukta, sayıca üstündük bana göre, altıya birdi bence, ticaretini yap.
I've got a word to say to you.
Sana söyleyeceklerim var.
I've got to say I find it a little unnerving walking past 300 German POWs carrying pickaxes.
Kazma taşıyan 300 savaş esirinin yanından geçerken biraz dehşete düştüğümü söylemeliyim.
I've got to say this
Bunu söylemek zorundayım.
That's where faith comes in, because you've got to say... even though I'm afraid this person is gonna hurt me, is going to reject me... I'm going to make a leap of faith and love this person, but he couldn't do that.
Burada inanç devreye girer ve karşındakinin canını yakacağını, reddedeceğini bile bile şansımı deneyip aşık olacağım dersin ya, o bunu yapamamış.
I've got just one thing to say :
Söyleyecek tek bir şeyim var :
I've got more to say!
Daha söyleyeceklerim var!
I've got something to say to your captain-san
Komutan-Bey'inizle konuşmalıyım!
- I've got something to say - -
- Birşey söyleyeceğim...
I tried to get America involved and wrote to a lot of the senators and got a lot of answers saying how concerned they were and all the reasons why they couldn't do anything.
Amerika'nın da katılmasını sağlamaya çalıştım ve çok sayıda senatöre yazdım. Aldığım pek çok yanıtta ne kadar endişeli oldukları ve neden bir şey yapamadıkları yazılmıştı.
When they built a mosque like the Süleymaniye, they were doing it to say, "Yeah, I've got the power and money."
Süleymaniye gibi bir camiyi bitirmekle, şunu söylemiş olabilirler, "Evet, güç de bende para da."
Want to say ti all again while I've got the camera running? [Chuckles ] [ Popping noises]
Hepsini kamera çalışırken tekrar söylemek ister misin? Terry!
And I've got lots more to say.
Ve söyleyecek daha çok şeyim var.
Well, I've got the list narrowed down to just under infinity.
Listedekilerin sayısı sonsuza kadar indirdin.
They say I've got to let you go.
Seni göndermem gerektiğini söylüyorlar.
I've got nothing to say.
Söyleyecek bir şeyim yok.
I ask them, and you've got nothing to say?
Sonunda soruyorum ve söyleyecek hiçbir şeyiniz yok, öyle mi?
And you guys, I've got to say, I'm sorry if I was a little weird after the last time we went out. I guess I was just nervous or something.
Geçen sefer tuhaf davrandıysam üzgünüm, sanırım biraz gergindim.
- He overheard me talking, and he thought I was inviting him, and then he got so excited, I just didn't want to say no.
Beni konuşurken duydu ve onu davet ettiğimi sandı. O kadar heyecanlandı ki hayır demek istemedim.
I had to get something out, something I never got to say to Zan, and now it's too late, and I was thinking about how maybe if I tell you, I can get it outta my head, you know?
Birşeyler söylemeliyim, Zan'e asla söylememem gereken birşey, ve şimdi çok geç ve bunu düşünüyordum. Belki sana anlatırsam bunu kafamdan atabilirim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]