I've got to talk to you перевод на турецкий
370 параллельный перевод
- Mr Bis-on-ay, I've got to talk to you.
Git, hazırla. - Bay Bissonette, sizinle konuşmam lazım.
I've simply got to talk to you.
Seninle konuşmak zorundayım.
Gabrielle, I've got to talk to you.
Gabrielle, konuşmamız gerek.
I've got to talk to you, it's about something very important.
Seninle konuşmalıyız, çok öenmli bir konu
I've got to talk to you more this.
Bunu daha uzun konuşmalıyız.
I've got a lot to talk to you about.
Konuşacak çok şeyimiz var.
I've got to talk to you.
Seninle konuşmak zorundayım.
I've got to talk to you.
Seninle konuşmam gerekiyor.
That's why I've got to talk to you.
İşte bu sebeple seninle konuşmak zorundayım.
- Pete, I want to talk to you. I've got so much to do.
- Seninle konuşmak istiyorum.
- Mr. Tomkins, I've got to talk to you.
- Sizinle konuşmaya geldim.
Nicky, I've got to talk to you.
Nicky, konuşmalıyız.
Nicky, I've got to talk to you.
Nicky, seninle konuşmam gerek.
- Doctor, I've got to talk to you.
Akıl hastalığından başka bir şey bulamayabiliriz ama bu tuzak işi ilginç olabilir. Sana yardım edeyim. - Doktor, sizinle konuşmalıyım.
Smithy, I've got to talk to you.
Smithy, senle konuşmalıyız.
- I've got to talk to you
- Seninle konuşmam lazım.
- l've got to talk to you. I've got to explain.
Açıklamalıyım.
You and I have got to talk business.
Sen ve ben iş konuşmalıyız.
- I've got to talk to you. - Come in.
- Seninle konuşmalıyım.
I've got to talk to you.
Seninle konuşmam gerek.
I've got to talk to you.
Sizinle konuşmam lazım.
Ms. Thayar, this is an unusual time to come visiting but I've got to talk to you.
Bayan Thayar, bu saatte rahatsızlık verdik, ama sizinle konuşmalıyım.
And no back talk! I've got just two words to say to you.
- Sana söyleyecek iki şeyim var.
Mr. Payne, I've got to talk to you right away.
Bay Payne, hemen sizinle konuşmalıyım.
- I've got to talk to you.
- Sizinle konuşmam gerek.
- I've got to talk to you.
- Seninle konuşmalıyım.
Listen, I've got to talk to you.
Dinle, seninle konuşmam gerek.
I've got a million things to talk to you about.
Sizinle konuşmam gereken milyonlarca şey var.
I've got to talk to you now.
Şimdi konuşmalıyız.
My man, I've got no desire to talk to you.
Sizinle konuşmak istemiyorum.
I've got to talk to you about my husband and myself.
Ama peder, sizinle kocam ve kendimle ilgili konuşmak istiyorum.
I've got to see you and talk to you!
Seni görmeye geleceğim ve oturup konuşacağız.
I've got a couple of things I want to talk to you about.
Senin için söyleyecek bir kaç lafım olacak.
I've got to talk to you. - Let's have breakfast tomorrow.
- Yarın kahvaltı yapalım.
Matt, I've got to talk to you.
Matt, seninle konuşmam lazım.
No, I can't talk to you now - But I've got to see you.
- Hayır, şu anda konuşamam... - Ama seni görmem gerek.
I've got to talk to you.
- Seninle konuşmam gerek.
Tim, I've got to talk to you.
Tim, seninle konuşmalıyım.
I've got to talk to you, Mr. Endicott.
- Sizinle konuşmam lazım Bay Endicott.
I've got some serious talk to make with you.
Seninle konuşacağım ciddi bir mesele var.
I gather from the way you talk and think you're like a lot of the tough guys we got coming in here. I guess we're gonna have to knock some of that out of you, fella.
Konuşmana ve kendini buradaki sert çocuklardan biri sanmana bakılırsa, seni yola getirmemiz gerekecek.
You've got to make him talk to me, I- -
Onu benimle konuşmaya ikna etmelisin -
Your Majesty, I've just got to talk to you.
Majeste, sizinle konuşmalıyım.
I've got some newsmen who wanna talk to you.
Seninle konuşmak isteyen haberciler var.
- I've got to talk to you.
- Seninle konuşmam lazım.
If you've got a minute, I'd like to talk to you about last night.
Biraz vaktiniz varsa dün gece hakkında konuşmak istiyorum.
Listen, Maciek, I've got to talk to you seriously.
Dinle, Maciek, seninle ciddi bir şey konuşmalıyım.
We've got a lot to talk over, you and I.
Konuşacağımız çok şey var, senle ben.
MARTI N, I'VE GOT TO TALK TO YOU.
Martin!
Phil, I've got to talk to you now.
Phil, şimdi de seninle konuşmam gerekiyor.
Johnny, I'll give her this tea, then you've got to talk to her.
Johnny... Bu çayı ona vereceğim, sonra onunla konuşmalısın.