I have to go away перевод на турецкий
324 параллельный перевод
No, it's just I have to go away.
Hayır, sadece gidiyorum.
I have to go away soon.
Birazdan gitmem gerekiyor.
But now I have to go away.
Artık gitmeliyim.
- I don't know. I have to go away. I'm leaving.
Bilmiyorum, gitmeliyim, uzaklara.
I have to go away for a while.
İyi bir geziye çık.
But I have to go away soon, so I want to see him while I can.
Yakında uzaklara gitmem gerekecek. Bu yüzden fırsatım varken, onu görmek istiyorum.
I have to go away early tomo... tomorrow morning.
Yarın sabah erkenden gidiyorum.
I have to go away for two months
İki aylığına gitmek zorundayım.
I have to go away on a mission.
Bir görev için ayrılmak zorundayım.
Well, I have to go away for a minute.
Bir dakikalığına gitmeliyim.
Then I have to go away.
Sonra gitmem gerek.
I have to go away again.
Yine gitmem gerek.
See, it's unfortunate, but I have to go away for a couple of days.
Maalesef birkaç günlüğüne gitmem gerekiyor.
Now I have to go away. It isn't fair.
Şimdi gidiyorum.
I have to go away for a few days.
- Birkaç gün içinde gideceğim.
Does it mean I have to go away from you, grandpa?
Senden ayrılmam mı gerekecek dede?
I have to go away now.
Şimdi gitmem gerekiyor.
I have to go away.
bir müddet burdan gitmem gerekecek.
If I told you to go away, you would have stuck to me again, because you only go away after the third time.
Defol deseydim yine gitmeyecektin. Çünkü üç kez dedikten sonra gidersin.
I wish I didn't have to go away.
Keşke hiç gitmek zorunda kalmasaydım.
I must have money to go away.
Buralardan gidebilmek için para bulmalıyım.
If you don't go away, I'll have to send for the police!
Hemen uzaklaşmazsanız polisi çağırmak zorunda kalacağım.
I'll have to go far away to sell my vegetables.
Sebzelerimi satmak için çok uzaklara gitmeliyim.
I'll go straight to my lawyer... and have him make out the deeds right away.
Avukatımın işe koyulmasını sağlarım. Teşekkürler.
As a matter of fact, I may have to go away.
Aslında, benim gitmem gerekebilir.
I have to tell Zhichen to go away.
Zhichen'e, gitmesini söylemek durumundayım.
I have to go straight away.
Gitmek zorundayım.
Ohilì, I have to go far away! #
# Ohili, uzağa gidebilirim. #
I like to have at hand a means to go away.
Uzaklara giderken elimin altında olması hoşuma gidiyor.
I hated to see my shop go, but I'd have drunk it away anyway.
Dükkânımın elimden gitmesinden hiç hoşlanmadım ama nasılsa içki yüzünden kaybedecektim.
I can see that this is especially useful when you have a place you want to get away from, but no place you want to go to.
Görebildiğim kadarıyla uzaklaşmak istediğin bir yerin olup da gitmek istediğin bir yer yoksa, bu özellikle yararlı.
Most times I only have to get to the sixes and they get disgusted and go away. I can imagine.
Ve ben de sana aklında tek şey olan bir kız gösteririm
- No, I have to go right away.
- Hayır, hemen çıkmam gerekiyor.
I wasn't running away, I was escaping... from hypocrites like you, who have to get drunk before they can let go.
Kafayı bulmadan kendini koyveremeyen senin gibi ikiyüzlülerden kaçıyordum..
Look, why don't you just go away, somewhere, so I don't have to see you.
Bak, Neden herhangi bir yere çekip gitmiyorsun, böylece seni görmek zorunda kalmam.
I thought I'd stay away from there, but I guess I'll have to go back.
Oradan uzak durabileceğimi düşündüm, fakat kaderimde bu varmış demekki.
I have to get on that moon again. Don't go away, you hear?
O ayın üzerine tekrar çıkmam gerekiyor Bir yere kaybolma, duydun mu?
My beloved has written a letter that I should come to see her to Ruzomberok my beloved, you are calling me in vain, I have to stay in the army, I can't go away
# Sevdiceğim bir mektup yollamış, Onu görmeye,... # #... Ruzomberok'a gitmemi istiyor. # # Sevdiceğim beni boşuna çağırıyorsun. #
I have to go to the station and she's very nervous when I go away and she's alone.
Benim istasyona gitmem gerekiyor... o da yalnız kalınca epey kaygılanıyor.
I'm gonna go back to my bed, I'm gonna put away the best part of a bottle of Scotch and under normal circumstances, you being normally what I'd call attractive, I would have invited you back to share my little bed with me and you might have come.
Yatağıma gideceğim ve bir şişe viski içeceğim. Normal koşullarda senin, çekici olduğun söylenebilir. Seni, küçük yatağımı paylaşmaya davet edebilirdim ve belki de gelebilirdin.
- I have to talk to you. - I said go away.
Şu küçün beneği görüyor musun?
I may have to go away too before spring comes.
Bahar gelmeden ben de uzağa gitmek zorunda kalabilirim.
They won't have us in Canada I'll go to the edge of the ocean, and I'll walks on away from here.
Kanada'ya bizi almazlarsa okyanus kıyısına gideceğim, buradan uzaklaşacağım.
I know you could have me towed away, but why go to any trouble?
Utanmalısınız. Beni dışarı attırabileceğini biliyorum.
After this interminable night I don't have the courage to go see the cops right away.
# O bitmek bilmez geceden sonra... #... polislerle hemen görüşecek cesaretim yok.
Go away I have lots of work to do! - Really, go away!
# Hayırdır inşallah?
However, the pretty blonde... " whom I was following would have gotten away... if I hadn't decided to go up andtalk to her.
Ama takip ettiğim o güzel sarışın, ben gidip onunla konuşmaya karar vermeseydim gitmiş olacaktı.
And I'll move in to live with you Then Anjali won't have to go away
O zaman senin de onunla yaşamana izin veririm, dolayısıyla ayrılmazsınız.
When you finish your dinner, don't go away. I have to take your pictures.
Akşam yemeğine bitirdiğiniz zaman uzağa gitmeyin. Fotoğraflarınızı çekmek zorundayım.
If he ever suspects about you, I'd have to go away.
Eğer senden şüphelenirse, buradan uzaklaşmam gerekir.
Do I have to go right away?
Hemen gitmek zorunda mıyım?