I have to go back перевод на турецкий
2,012 параллельный перевод
And now I have to go back out there and tell him he'll never see his child.
Şimdi geri dönüp ona çocuğunu asla göremeyeceğini söylemeliyim.
Listen, guys, I'm really grateful for what you did, getting me out of the casino, but I have to go back.
Dinleyin çocuklar, beni Gazino'dan kurtardığınız için minnettarım ama geri dönmek zorundayım.
I have to grow up. I have to go back to school.
Benim büyümem, okula gitmem lazım.
I have to go back.
- Döneceğim.
I have to go back to Korea.
Kore'ye dönmeliyim.
I have to go back to Korea for my father's surgery.
Babamın ameliyatı için Kore'ye geri dönmeliyim.
I have to go back.
Geri dönmeliyim.
I have to go back.
Benim geri dönmem gerek.
I have to go back to work.
İşe geri dönmeliyim.
I have to go back to Germany.
Almanya'ya dönmek zorundayım.
I have to go back, they're my responsibility.
Geri dönmeliyim, onlar benim sorumluluğumdalar.
I have to go back...
- Geri dönüp- -
I have to go back up there.
Yukarı geri dönmeliyim.
I have to go back to the souk.
- Pazara geri dönmeliyim.
- I have to go back.
- Dönmem gerekiyor.
- I have to go back to Rome.
Roma'ya dönmem gerek.
I have to go back
yıllar öncesine gitmem lazım
I have to go back.
Dönmek zorundayım.
- I have to go back.
- Dönmek zorundayım.
Cant drink anymore, I have to go back to the hotel
Daha fazla içemem, otele gitmeliyim.
I have to go back to my desk.
- Masama dönmem gerek.
I have to go back to my desk.
Masama dönmem gerek.
I have to go back.
Geri gitmem gerek.
I have to go back.
Dönmek zorundayız.
I have to go back to the hotel.
Otele geri dönmem lazım.
I'd hate for you to have to go back to Canada.
Kanada'ya dönmen fikrinden nefret ediyorum.
Don't go behind my back again, though, or I'll have you deported to Tazbekstan.
- Bir daha arkamdan iş çevirme, aksi halde seni Tazbekistan'a sürmek zorunda kalırım.
I'll have to go back to Ashok.
Ashok'u geri göndermek zorundayım.
I have to go back into space, liz.
Uzaya geri dönmek zorundayım, Liz.
Now that I have extra mouth to feed, I had to go back to the steel mill.
Artık doyuracak bir boğaz daha olduğundan, çelik fabrikasına dönmek zorunda kaldım.
I want everybody to go back to the hotel and try to get some rest. We're gonna have to pick this up again in the morning.
Herkesin otele dönüp dinlenmesini istiyorum.
Then I will have to go back to Nizhni.
Nizhni'ye geri dönmek zorunda kalırım.
I can go back to the child they have taken away from me.
Benden alınan çocuğuma geri dönebilirim.
At Oma, I'll have to go back to being a princess. Since we met,
Ay Adası'ndan sonra prenses hayatıma geri dönmem gerek.
Now I don't have to go back to Phoenix.
Phoenix'e geri dönmek zorunda değilim artık.
I've already had to let half my staff go and... you're going to have to cut back as well.
Kazancımın yarısını, yol parası yapmam gerekiyor kalanını da sen harcayacaksın, nasılsa.
I have to get to my ship and go back up in space.
Gemime ulaşıp, uzaya dönmem lazım.
I don't want to see you have to go back to that school again.
Okuluna geri dönmek zorunda kaldığını görmek istemem.
Yeah. I have to go right back to Headquarters, though.
Karargah'dan çıkışta direkt buraya geldim.
I knew that, sooner or later, we would have to go back, but we were postponing it.
Er ya da geç geri dönmemiz gerektiğini biliyor, ama sürekli erteliyorduk.
You'll have to go back up, ma'am, or I'll have to treat you as a threat.
Geri dönmelisiniz bayan yoksa sizi güvenlik tehdidi olarak bildireceğim.
I'll have to go back to jail.
Hapise geri dönmem gerek sanırım.
Matty, I just might have to go back on what I said about finally seeing your place tonight.
Matty, evini görmek istememle ilgili sözlerimi geri alabilirim.
It's just that most of the girls I play with, you know, when they're done playing meet,... their plan is meet a guy, love, have a baby go back to grad school and get a job.
Birlikte oynadığım kızların çoğunun spor hayatından sonraki planı biriyle tanışmak, aşık olmak, çocuk yapmak üniversiteye gitmek, bir iş bulmak falan.
Go back to your sister, I have to return to work.
kizkardesine geri dön, ise geri dönmeliyim.
Go back to your machines and you have my word I will push forward with your fight.
Makinelerinizin başına dönün ben de size mücadelenizi devam ettireceğim sözünü vereyim.
I don't have to go back to the hospital or to school, because I'm going to die.
Hastaneye de okula da geri dönmeyeceğim çünkü öleceğim.
I'm going to go and have a look and then I'll come back for you.
Gidip etrafa bir göz atacağım, daha sonra gelip seni alırım.
I have to go. I'll come back when I have time
Gitmeliyim, zamanım olduğunda gelirim
Using this replica clothing, I'm going to have this chance to go back and see what it was like for Mallory to try climbing Everest in 1924.
Mallory'nin kıyafetlerinin kopyalarını giyerek Mallory için 1924'te Everest'e çıkmanın nasıl bir his olduğunu anlama şansım olacak.
He would have gone wherever Mallory would have wanted him to go, and I'm quite sure that he had every intention of coming back from the mountain with both feet, both legs, both arms intact.
Mallory'nin istediği yere gitmiş olmalıydı ve dağdan iki kollu, iki bacaklı olarak tek parça halinde dönmek gibi bir niyeti olduğundan da eminim.