I look forward to it перевод на турецкий
524 параллельный перевод
I look forward to it.
Merakla bekliyorum.
I enjoy it. I look forward to it.
Çok hoşuma gidiyor.
Can I look forward to it?
Siz ne dersiniz acaba?
- I look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim.
I look forward to it, proletarian skunk!
İple çekiyordum, seni proleter kokarca!
I look forward to it, sir.
Dört gözle bekliyorum efendim.
I look forward to it, though the dreams sometimes shake me up.
Bunu sabırsızlıkla bekliyorum, rüyalar bazen beni sarsar.
- I look forward to it.
- Dört gözle bekliyorum.
Well, okay. I look forward to it too.
Ben de sabırsızlıkla bekliyorum.
I look forward to it.
Bunu dört gözle bekliyorum. Afedersiniz.
- I look forward to it.
- Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
I look forward to it.
İple çekiyorum.
I shall look forward to it.
İzlemeye gelirim.
I'm just beginning to realize... It's better to have something to look forward to.
Şimdi anlıyorum ki... insanın ümit edecek bir şeyi olması lazımmış.
Well, I'll look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim.
I look forward to making it to this Marcus Brutus... when I catch up with him, but I doubt he has the stomach for an encounter.
Marcus Brutus'la buluştuğumda bunu ona söylemeyi dört gözle bekliyorum... fakat bu konuyla yüzleşmek için cesaretinin olup olmadığı hakkında şüphelerim var.
It's just that I always look forward to success.
Sadece, ben başarı için ileriyi görürüm.
It's no use. There was nothing for us to look forward to even if I weren't going away.
Buradan gitmeseydim bile ikimiz için bir gelecek yoktu.
Oh, I'll look forward to it so much.
Bunu dört gözle bekleyeceğim.
I'll look forward to it, doctor.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim, doktor.
They look forward to it as much as I do.
Onlarda bunu benim kadar istiyor.
- I'll look forward to it.
- Ben de bekliyor olacağım.
- I look forward to it.
- Sabırsızlanıyorum.
And in the end... I began to enjoy it to look forward to it.
En sonunda bundan hoşlanmaya ve sabırsızlıkla beklemeye başladım.
I'll look forward to it.
Sabırsızlıkla bekliyorum.
It's the one thing I look forward to.
Hatta hoşuma giden tek şey bu.
I'll look forward to it, ma'am.
- Sabırsızlıkla bekliyorum.
It seems you know little and are easily amused. I can look forward to a happy time.
Öyle az bilip, öyle kolay eğleniyorsunuz ki, anlaşılan, hoş vakit geçireceğim.
- I don't want my wife to hear it, but I would enjoy basking in the sun. He always does look forward to the trip.
- Gezileri her zaman dört gözle bekler.
I look forward to hearing about it. Thursday.
Dinlemek için sabırsızlanıyorum.
Yes, I shall look forward to it.
Evet, ben de iple çekiyorum.
We have a small if loyal congregation here, Mr Devlin. I look forward to your adding to it.
Burada ufak ama sadık bir cemaatimiz vardır Bay Devlin, umarım siz de aramıza katılırsınız.
- I look forward to hearing it on Sunday.
- Pazar bunu dinlemek için can atıyorum.
I'm beginning to realise it's better to have something to look forward to.
Bir şeylerin olmasını beklemek lazım, bunu anladım.
I wouldn't have made it through this crazy thing if I didn't have something to look forward to.
Dört gözle beklediğim bir şey olmasaydı bu delice şeyin üstesinden gelemezdim.
[groans] I get the feeling this isn't the only thing we have to look forward to out here, is it?
İçimden bir ses bizi burada bekleyen tek şeyin bu olmayacağını söylüyor, öyle değil mi?
I'll look forward to it.
İple çekiyorum.
I'll look forward to it.
- Şimdiden sabırsızlanıyorum.
I'll look forward to it.
Bunu dört gözle bekleyeceğim.
I look forward to it.
Sabırsızlanıyorum.
I think it's a splendid book, and I look forward to patronising it enormously.
Bence, muhteşem bir kitap, ve himaye etmeyi dört gözle bekliyorum.
- I look forward to it. Thank you.
Sağol.
I fear with the weather as it is, we can look forward to very few more of them.
Hava böyle giderse artık pek yürüyüşe çıkamayacağız demektir.
I look forward to reading it when I get back to my clinic.
Kliniğime döndüğüm zaman okumak için sabırsızlanıyorum.
Parthas a la Yuta. I look forward to tasting it.
Yuta'nın Partha'sı, onu tatmak için sabırsızlanıyorum.
So I don't really find it exactly cheerful... to be living in the middle of a totally exhausted decade... where's there's nothing to look forward to... and no one to look up to.
bu yüzden bu tamamen bitkin... döenmin ortasında yaşarken neşelenemiyorum... Hiçbir beklenti yokken... ve örnek alınacak kimse yokken.
I'll look forward to it.
Bunu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
"It was good to see Fort Sedgewick again... " and yet I look forward to another visit with my new neighbors.
Sedgewick Kalesi'ni yeniden görmek güzeldi ama yeni komşularımı bir kez daha ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
I look forward to it.
Dört gözle bekleyeceğim.
Thanks, I'll look forward to it.
Sağolun. Dört gözle bekleyeceğim.
I'll look forward to it.
Sabırsızlıkla bekleyeceğim.