I need you to believe me перевод на турецкий
152 параллельный перевод
But I need you to believe me right now.
Fakat şu anda bana inanmana ihtiyacım var.
But... I travelled through time. And I need you to believe me.
ancak gerçekten zamanda yolculuktu ve bana inanmana ihtiyacım var.
Please, I need you to believe me.
Lütfen! Bana inanmak gerek.
I need you to believe me.
Bana inanman lazım.
maybe the truth. i issued a press release denouncing the attack and offered a reward for any information leading to the assailants'capture. i need you to believe me.
Belki gerçeğe. Saldırıyı kınadığımı belirten bir haber yayınlattım ve saldırganların yakalanmasını sağlayacak her türlü bilgi için ödül koydum. Bana inanman gerek.
I need you to believe me.
Bana inanmalısın.
But I need you to believe me.
Ama bana inanman gerek.
Now I need you to believe me.
Bana inanmalısın.
And I need you to believe me, because nobody else does.
Ve bana inanmanı istiyorum, çünkü kimse inanmıyor.
Something has happened to me and I don't know what it is and I need you to believe me because it's true.
Bana bir şeyler oldu ve ben bunun ne olduğunu bilmiyorum. Bana inanman gerek çünkü gerçek bu.
What oath do I need to make up, so that you would believe me?
Seni ikna etmek için ne gerekiyor, böylece bana inanırsın?
If I said, even though we can't believe in love anymore, you and I, if I said let's try to create something for each other, I need you, you can help me, would you refuse?
İkimizin bir daha asla aşka inanmayacağını, birbirimiz için bir şey yaratmaya çalışmamızı, sana ihtiyacım olduğunu ve bana yardım edebileceğini söyleseydim, beni reddeder miydin?
I respect you Mr. Neal, believe me. I don't want to make your stay in Rome a nightmare, but we're going to need your help.
Size saygım sonsuz Bay Neal, Roma'daki tatilinizi zehir etmek istemeyiz ama yardımınıza ihtiyacımız var.
You go ahead and play it like you need to, but I know you believe me.
Devam et ve nasıl istiyorsan ona göre oyna ama bana inandığını biliyorum.
But I don't need you to believe in me, Dr. Stipler. - And I'm not interested in any of your tests.
Kendimi size inandırmaya ihtiyacım yok Doktor Stipler, ve testlerinizin hiçbirisi ile de ilgilenmiyorum.
What do you need me to say? That I believe that Modell is guilty of murder?
Ne dememi bekliyorsun, Mulder, Modell'in cinayetten sorumlu olduğunu mu?
I don't need you to believe or even like me.
Bana inanmanıza hatta benden hoşlanmanıza ihtiyacım yok.
- The promo meeting ran long and after that there was traffic all the way up I-95 and I know that Ann Landers said... that you're never supposed to give more than one excuse when you're explaining yourself to somebody, but that is the truth Mitch, and I really need you to believe me.
- Promo toplantısı uzun sürdü ve ondan sonra trafik vardı bütün I-95 yolu boyunca ve Biliyorum Ann Landers... hiçbir zaman kendinizi anlatırken hiçbir zaman birden fazla özür belirtmeyin dedi, ama bunlar doğrular Mitch, ve gerçekten bana inanmana ihtiyacım var.
I need you to believe in me, even though I can't...
Bana inanmana ihtiyacım var, Üstelik sana...
I need you to believe in me, even if you think it's fucking stupid.
Aptalca bir şey olduğunu düşünsen bile bana inanmana ihtiyacım var.
Believe me, Reg, the crew and I are grateful for everything you've done, but we need to take every precaution.
İnan bana, Reg, mürettebat ve ben yaptın için her şey için müteşekkiriz, ama önlem almak zorundayız.
Believe what you want. \ NAlguien trying to kill me... and I need to find out who is
Neye istiyorsan ona inan. Birisi beni öldürmeye çalıştı. Onun kim olduğunu bulmam gerekiyor.
But now maybe you'll believe me when I say that we need to be teaching even younger than 4th grade.
Fakat şimdi dördüncü sınıftan da küçüklere cinsel eğitim vermemiz gerekiyor.
You need to believe me when I tell you that.
Bunu söylediğimde bana inanmalısın.
Believe me when I tell you, Eric you got some serious issues to deal with, and you need some serious help.
Sana bunu söylediğimde inan bana Eric, çok ciddi sorunların var ve yardım alman gerekiyor.
Believe me, I didn't need a blood test to know that you were my granddaughter.
İnan bana senin torunum olduğunu anlamam için DNA testine falan gerek yok.
You know, I want to believe that this is a conspiracy... just as much as you do, believe me... but I think we need to start preparing ourselves... for the possibility that Lex really is losing his mind.
Bunu bir komplo olduğuna ben de inanmak istiyorum hem de fazlasıyla inan bana ama sanırım Lex'in aklını kaçırdığı ihtimaline kendimizi hazırlamalıyız.
Harrison, I don't need you to believe me.
Harrison, bana inanman gerekmiyor.
I really need you to believe me.
Bana inanmana ihtiyacım var.
- Mike, I just need you to believe in me.
- Hayır.
But you need to talk to me and tell me how am I supposed to believe in you... when you don't trust me enough to tell me the truth?
Ama bana söylemen lazım, bu durumda sana nasıl inanabilirim bana doğruyu söylemem konusunda güvenmiyorsun ki.
- I need you to believe in me!
- Bana inanmana ihtiyacım var!
I just need you to look me in the eye and make me believe that you understand everything we talked about.
Gözlerime bak... ve konuştuğumuz her şeyi anladığına dair beni ikna et.
Well, I can empathize Sir, believe me. I think you need to take a look at the bigger picture.
İnanın bana anlıyorum, efendim, ama genele bakmanız gerektiğini düşünüyorum.
I can't explain. I just need to you believe me.
Açıklayamam, bana inanmalısın.
I just... I need you to trust me, and believe me when I tell you that my heart is with you.
Kalbim seninle diyorsam buna inanmanı ve bana güvenmeni istiyorum, hepsi bu.
And I need you to believe that I have a daughter named Maia, and that she's been taken from me.
Ve Maia adında bir kızım olduğuna ve benden alındığına inanman gerek.
Shawn, I need you to believe in me.
Shawn... Bana inanman gerek.
I need you to believe me.
Bana inanmanı istiyorum.
You tell me this guy deserves to be locked up and I'll believe you, but I need more than your word.
Bana bu adamın hapse atılmayı hak ettiğini söylersen sana inanırım, ama senin sözünden daha fazlasına ihtiyacım var.
But you need to believe me when I tell you, you're the girl I love.
Ama sana, sevdiğim kız sensin diyorsam bana inanmalısın.
If we're going anywhere, I need you to tell me you believe in crystal skulls.
Eğer bir gelecek varsa bizim için kristal kurukafalara inandığını söylemen gerek.
I know you have no reason to help me, or even to believe me, but I need to know about Wyatt.
Bana yardım etmek için, yâda inanmak için bir sebebin yok, fakat Wyatt hakkında bir şeyler öğrenmeliyim.
I, I just know that - - you, you, you run a company, and, uh... which will lead me to believe that you're in charge of a lot of people who, I'm sure, need all kinds of things from you.
Bir şirket idare ediyorsunuz ve her tür ihtiyaç için size başvuran birçok insanın sorumluluğunun sizin üzerinizde olduğuna inanıyorum.
I need you to look at me and tell me if you would believe that I'm married.
Bana bir bak ve söyle. Benim evli olduğuma inanır mıydın?
I will, believe me, because the pupil tells you everything you need to know.
İnan bana edeceğim çünkü göz bebekleri bilmek istediğin her şeyi gösteriyor.
You're the one person I need to believe me and you think I'm lying.
Sen, bana inanmasına ihtiyacım olan tek kişisin ve yalan söylediğimi düşünüyorsun.
I need you to believe in me, e... especially now.
Bana inanmana ihtiyacım var... Özellikle şimdi.
And I just need to be able to turn to you and know that you believe in me
Ve senin yanında olup, sana baktığımda bana inandığını görmek istiyorum.
Dad, I know you don't believe in me, but I need them to.
Baba, bana inanmadığını biliyorum ama onların inanmasını istiyorum.
When you say you'll never leave me, I need to be able to believe it.
Benden asla ayrılmayacağını söylediğinde, buna inanabilmem gerek.