Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I saw everything

I saw everything перевод на турецкий

489 параллельный перевод
- Have you lost your mind? - I saw everything! I saw you laughing at the hospital!
Karının öldüğünü öğrendiğinde nasıl güldüğünü gördüm!
I saw everything in a great flash!
Odada büyük bir parıltı gördüm.
No, I saw everything the scissors and the man
- Eminim. Her şeyi gördüm. Makası ve adamı!
Hey, I saw everything.
Hey, herşeyi gördüm.
I saw everything.
Her şeyi gördüm.
I saw everything.
Her şeyi gördüm. Her şeyi.
- I saw everything.
- Gördüm.
- I saw everything!
- Her şeyi gördüm!
Suddenly I saw everything clearly for the first time.
Aniden, ilk defa her şeyi net olarak görüyordum.
I saw everything so clear.
Herşeyi çok iyi hatırlıyorum.
I saw everything.
Gözlerimle gördüm.
I saw everything clear and strangely blunt, and I understood that life had abandoned me.
Her şeyi net ve anlaşılamayacak derecede kabaca gördüm, ve anladım ki hayat benim içimden uzaklaşmıştı.
I saw everything!
Her şeyi gördüm!
I saw everything plain as day.
Her şeyi gün gibi gördüm.
I saw everything with my own eyes.
Herşeyi gözlerimle gördüm.
Yes, I had my hands like this, but I saw everything.
Evet, ellerim bu şekildeydi ve her şeyi gördüm.
I saw everything from the house
Evden herşeyi gördüm
I saw everything hiding behind the cabinet.
Dolaba saklanarak gördüm
Yes, I was watching. That night, like all the other nights. I saw everything.
Evet, her zamanki gibi uyanıktım ve her şeyi gördüm.
I saw a picture once, where a chap snatched the table cloth off the table and left everything standing on it.
Bir filmde adamın tekinin örtüyü masadan çektiğini ve her şeyin masanın üstünde kaldığını görmüştüm.
Everything Mrs. Redi said, it fits in with what I saw.
Bayan Redi'nin anlattığı her şey gördüklerimle uyuşuyor.
Everything I saw or felt or touched was Jenny, I wanted her so much.
Onu her gördüğümde ve ya ona her dokunduğumda, Jenny'i o kadar çok arzuluyordum ki.
I thought everything was fine until I saw you last night.
Dün gece seni görene kadar her şey yolundaydı.
Yeah. I saw it do everything.
Evet, yaptığı her şeyi gördüm.
He was stimulated by everything he saw... and he would write to me so that I would feel part of it.
Gördüğü her şey onu gayretlendiriyordu. Ben de kendimi bunun bir parçası gibi hissedeyim diye bana yazardı.
I... i got you out of a bad movie i saw once, just like everything else in this corny dream.
Ben... Seni eskiden izlediğim kötü bir filmden çıkarttım, bu bayat rüyada olan diğer her şey gibi.
He received a bottle of poison, and I happened to be nearby and saw everything.
- Onlarda zehir vardı. IOnu nereye sakladıklarını, gördüm
I saw it, the ambulance, and everything.
Gördüm... ambulansı ve her şeyi.
I heard and saw everything. That is honourable.
Her şeyi gördüm, işittim.
I want to know everything you saw and you heard.
Gördüğün ve duyduğun her şeyi bilmek istiyorum.
Everything I saw before and after should be on film.
Gördüğüm her şey filmde var.
I remember everything I saw...
Doğduğumdan itibaren gördüğüm her şeyi hatırlıyorum...
EVERYTHING WAS DROWSY. AND ALL OF A SUDDEN, I SAW ONE ANT
Güneş sırtımı yakıyordu, böcekler vızıldıyordu ve sanki her şey beni mayıştırıyordu.
I've just met Madame Fernand, who saw and heard everything!
- Yalan söyleme Momo! Madam Fernand'la karşılaştım, her şeyi görmüş.
I was warning you about how I saw through everything you were saying.
Anlattıklarını nasıl karşıladığım konusunda seni ikaz ediyordum.
Everything I saw told me that Kurtz had gone insane.
Gördüğüm herşey Albay Kurtz'un delirmiş olduğunu gösteriyordu.
Everything I did, everything you saw.
Her yaptığımı, her gördüğünü.
And I turned and saw the injustice of everything... that took place beneath the sun.
Dönüp baktığımda güneşin altındaki her şeyde adaletsizliğin olduğunu görüyorum.
everything I had cut in order to tidy up, and that said better than all the rest what I saw in that moment, why I held it at arms length, at zooms length, until its last twenty-fourth of a second.
derleyip toplamak için kestigim hersey ; ve o anda göze görünenler içinde en iyi duranlara yönelmek, son yirmidörtte bir saniyesine kadar, kol mesafesinde, zoom mesafesinde kalmak, nafile...
I want you to tell me everything you saw in the bathroom.
Tuvaletde gördüğün her şeyi bana anlatmanı istiyorum.
I saw the sign was shaking and everything.
Tabelanın ve herşeyin sallandığını gördüm.
Everything's fine. I saw the minister.
Herşey iyi.
I saw your mother naked, and... And everything went black.
Anneni çıplak gördüm ve her şey karardı.
That's just it. Since I saw you again... Everything's different.
Seni tekrar gördüğümden beri herşey daha farklı.
Everything I saw there drives me mad.
Orada gördüğüm her şey beni deli ediyor.
Why not bring him in if he saw everything? Oh, I will.
- Neden buraya getirmiyorsun?
I saw your light. Thought I'd come over to see everything's OK.
Her şey yolunda mı diye bakmaya geldim.
I saw your commercial and they said you have everything.
Reklamınızı gördüm de, her şeyin bulunduğunu söylediler.
Once, I saw a movie where wanted to fool a British spy... Day... with false and false stations, everything.
Bir defasında bir İngiliz ajanını aldatmak için sahte gazeteler ve radyo yayınları yapılan bir film görmüştüm.
In addition, Cmdr La Forge and Cmdr Riker, I want you to give the computer depositions of everything you saw, everything you heard, while you were on board.
Ayrıca, Komutan La Forge ve Komutan Riker, oradayken gördüğünüz, duyduğunuz her şeyi... bilgisayara girmenizi istiyorum.
And I saw myself in the bed and everything.
Sonra kendimi yatakta gördüm, diğer şeyleri de.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]