Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / I told him not to

I told him not to перевод на турецкий

774 параллельный перевод
But when I saw he'd become a hoodlum like you, I told him not to bother.
Fakat onun da sizin gibi sokak serserisi olduğunu görünce daha fazla gelmemesini söyledim.
I TOLD HIM NOT TO DO IT. I BEGGED HIM.
Joe'ya bu işi yapmayın dedim.
He's suffering from stomach cancer. I told him not to drink whisky.
"Sigara hariç bana her şeyi yasaklayabilirsin" demişti.
I told him not to come.
Ona gitmemesini söylemiştim.
I told him not to expect me to pull the Caine into shape overnight.
Gemiyi bir gecede şekle sokmamı beklememelerini söyledim.
I told him not to wait for you.
Seni beklememesini söyledim ona.
I told him not to come.
Gelmemesini söyledim.
I told him not to get upset.
Ona üzülmemesini söyledim.
- I told him not to.
- Bunu ben söyledim.
I told him not to go through the woods. He just wouldn't listen.
Ağaçların arasından gitmemesini söyledim.
I told him not to be surprised if I'm a complete nervous wreck when he gets here.
Buraya geldiğinde beni sinirleri harap bir halde bulursa şaşırmamasını söyledim.
I told him not to come in, Master Harvey.
İçeri girmemesini söyledim, Efendi Harvey.
- I told him not to worry and that I wasn't seeing other men.
Sonra görüşürüz, hoşçakal.
I told him not to bark.
Ona havlamamasını söyledim.
I told him not to soak his feet in the kitchen but in the yard but he just won't listen.
Ona ayaklarını suya mutfakta değil de bahçede sokmasını söylemiştim ama dinlemez işte.
I told him not to have any kids.
Ona çocuk yapma demiştim.
So I told him not to judge on appearances.
Böylece.
I told him not to eat from other people's plates.
Ona başkalarının tabağından yememesini söyledim.
- I told him not to continue it.
- Artık yazmaması gerektiğini söyledim ona.
- I told him not to do that.
- Ona bunu yapmamasını söyledim.
I told him not to go, but he's faulty, malfunctioning.
Ona gitmemesini söyledim, ama artık iyi çalışmıyor.
I told him not to drink Coke afore he went to sleep.
Yatmadan önce kola içmemesini söylemiştim.
I told Mr. Nathan not to ride him.
Bay Nathan'a ona binmemesini söylemiştim.
I told you not to start him off.
Şunu başlatma dedim.
I've been told here that that picture was given to him by Mrs. Tarrel and its definitely not a Reynolds.
Burada bana söylendiğine göre o tablo... ona Bayan Tarrel tarafından verilmiş, kesinlikle Reynold diye biri tarafından değil.
I told Tony not to monkey with him.
Tony'ye ona bulaşmamasını söylemiştim.
I told him you're not to be blamed one bit for your failure.
İşin altından kalkamazsan seni suçlamamalı demiştim.
I told Alice not to bother him.
Alice'e rahatsız etmemesini söyledim. Misafirleri vardı.
I know you told me to try and get him out of my mind... but it's not that easy.
Onu kafamdan çıkarmamı söylediğini biliyorum... ama bu o kadar kolay değil.
I told you not to kill him. Not to kill him?
Sana onu öldürmemeni söylemiştim.
- I told you not to touch him.
- Size ona dokunmayın demiştim.
So I called Peterson and told him I'd not be home for dinner... but to leave some cold supper out for me in case I was hungry later on.
Peterson'ı aradım. Yemeğe eve gelmeyeceğimi, daha sonra acıkırsam diye, dışarıda yemek bırakmasını söyledim.
I've told him he's not supposed to be called on my telephone.
Ona benim telefonumdan aranmamasını söylemiştim.
- I told you not to worry about him, Charlie.
- Sana onu kafaya takma dedim, Charlie.
I'm sorry, Miss Yule, I've just never told him not to put a chair on his head.
Özür dilerim, Bayan Yule. Kafasına sandalye geçirmemesini hiç söylememiştim.
The last thing I told him was not to lose heart... that we'd ask for an appeal.
Ona son olarak umudunu kaybetmemesi gerektiğini... temyize gideceğimizi söylemiştim.
I told you I'm not going back to him!
Ona geri dönmeyeceğimi söyledim sana!
- No, I told you not to bother him.
Onu rahatsız etmeyin dedim. - Offf!
I told him not to do it.
- Neden?
I told you not to let him come.
Sana sakın gelmesin demiştim.
You see, Banjo, I told you not to worry about him.
Gördün mü Banjo? Onun için endişe etme demiştim sana.
If you'd told me, I'd have warned you not to bring him here
Bana söyleseydin, onu buraya getirmemen konusunda uyarırdım.
I tell you, Quincy, when I was 17 years old, I told my aunt not to marry him.
Biliyor musun Quincy, 17 yaşındayken teyzeme onunla evlenmemesini söylemiştim.
I told you not to let him eat any tripe.
Onun işkembe yemesine izin verme demiştim.
I've told him not to worry about those scandal sheets. They're not worth it.
Maystroya, belli konuların üzülmeye değmez olduklarını söyledim.
I told him not to slug it out with him. Catano is no amateur.
Yumruklaşma dedim ona.
My brother told me not to go into this business. Parking lots, he says. I told him he was crazy!
Kardeşim derdi ki, "Gelecek, otoparkcılıkta!" Ona aptal derdim.
I told him I wouldn't marry him unless he promised not to leave me any money.
Ona bana hiç para bırakmayacağına söz vermedikçe onunla evlenmeyeceğimi söyledim.
I've told you a hundred times not to give it to him.
Sana yüz defa vermemeni söyledim.
I had told him not to meet you again.
Yemin etmiştin onunla karşılaşmamk için
If I told the truth, they'd send me to a lunatic asylum, not him.
Gerçeği söylesem, beni akıl hastanesine gönderirler, onu değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]