I told you to go перевод на турецкий
1,201 параллельный перевод
I told you to go away, whore.
Git başımdan dedim sana, pis fahişe!
I told you to go away!
- Sana gitmeni söylemiştim.
And I told you to go.
Sana git dediysem git.
I told you to go.
Gitmeni ben söyledim.
I told you to go to the doctor.
Sana doktora gitmeni söylemiştim.
[Groaning] I thought I told you to go to bed.
Sana yatağa git demiştim.
I told you to go before you came over.
Buraya gelmeden önce gitmeni söylemiştim.
I told you to go home.
Sana eve gitmeni söylemiştim.
I thought I told you to go home.
Sana, eve gitmeni söylediğimi düşünmüştüm.
Last time we spoke I told you to go fuck yourself.
Geçen sefer sana defolup gitmeni söylemiştim.
I told you to go.
Gidelim.
I told you to go.
Sana gitmeni söyledim.
I told you not to go to karaoke that often
söyledim sık sık karaoke'ye gitmemelisin.
"... would I have told you that I go to prepare a place for you?
" size yer hazırlamaya gidiyorum der miydim?
I'm Annie's friend. You told Annie to go and see that judge.
Annie'ye gidip hakimi görmesini söylemişsin.
I told you they was going to let me go.
Beni bırakacaklarını söylemiştim.
No, sexist would be if you told me I had a tight butt, then said if I didn't go to bed with you, I'd be fired.
Sıkı bir kıçım olduğunu ve sizle yatmazsam beni kovacağınızı söyleseydiniz cinsiyet ayrımı olurdu.
Look, Newman, I told you to let this thing go.
Bak, Newman, sana söylemiştim. Bırak bu işin peşini.
I told you they were too young to go borrowing.
Onlar aşırıcılık için çok küçükler, söylemiştim sana.
What if I told you I was the kind of guy who would fly across the universe just to see you smiIe- - just smiIe- - and then I'd turn and go home?
Peki ya sana, sadece bana gülümsediğini görmek için evreni uçarak geçebilecek biri olduğumu söylersem. Gülümseyeceksin ve ben evime geri döneceğim!
I told him he should make you best man but he had to go with his brother.
Ona seni Sağdıç yapmasını söyledim ama o kardeşini tercih etti.
See, I told you it would pay off... to go to those clubs every night.
Gördün mü, her akşam klüplere gitmemizin... karşılığını alacağımızı söylemiştim sana.
Like I told you, I go to America to be millionaire.
Daha önce dediğim gibi, Amerika'ya milyoner olmak için gidiyorum.
We were originally gonna go straight to Venice, but I told Milly I can't come to Europe without visiting you.
Aslında direkt olarak Venedik'e gidecektik fakat Milly'e seni görmeden Avrupa'yı dolaşamayacağımı söyledim.
I told you once not to go! That's final!
Bir seferinde gitmen için sana söylemiştim!
This is like the time you told me I could go to Bernie's bachelor party.
Bana Bernie'nin bekarlığa veda partisine gidebileceğimi söylediğin gibi.
- I told you not to go down there.
- Sana oraya gitme demiştim.
I knew that if I told you, you'd make me go and I knew you needed someone to be with you tonight.
Eğer söyleseydim, beni gitmeye zorlayacağını biliyordum ve senin birisine ihtiyacın olduğunu da biliyordum. Haydi.
- I told you I didn't wanna go to trial.
Duruşma istemiyorum demiştim.
" I got a telephone call from my divisional commander in Cegled. He told me,'You've got to go to Budapest - it's urgent! '
"Cegled'deki tümen komutanından bir telefon geldi bana" Budapeşte'ye gitmen gerek durum acil! " dedi.
I once told you not to go. So, you're not going.
sana gitmemeni söylemiştim, o yüzden gitmiyorsun.
I'm shouting, because I told you not to go to the Summer camp once.
bağırıyorum çünki sana bir kez gitmemeni söylemiştim.
Did you ever go to that butcher's I told you about?
Sana bahsettiğim o kasapa uğrandın mı hiç?
I told you I didn't want to be setup, but you had to go ahead and do it anyway, huh?
Bir buluşma istemiyorum demiştim ama sen yine de bildiğini okumak zorundasın değil mi?
You told me what to say, what to order, what base I could go to.
Ne diyeceğimi söyledin, Ne sipariş vereceğimi, nasıl yaklaşmamı...
I'll go in there alone, just like you told me to.
Bana söylediğin şekilde oraya yalnız gireceğim.
Someone told me I'd meet you and you'd take me someplace I was supposed to go.
Birileri bana sizinle tanışacağımı ve beni gitmem gereken yere götüreceğinizi söyledi.
I told you, if it's real you should go to the cops.
Sana demiştim, gerçekse polislere gitmelisin.
If they've told you they were from the army I suggest you go to the commando.
Size ordudan olduklarını söylemişlerse Komandoya başvurmanızı tavsiye ederim.
I told you, sister Cute called in sick. When she comes back, I'll tell her to clean up for you. I'll go...
Söylemiştim, Şirin abla bugün hasta gelirse söylerim gidiyorum.... ne?
I'm going to go where you told me to go.
Bana gitmemi söylediğin yere gideceğim.
I told him, after you I could never go back to kissing him. Oh. But it was just a dream.
Ona senden sonra bir daha asla onunla öpüşemeyeceğimi söyledim.
You told me how much you missed it, and you told me it was more creased than ever before, and I, I let you, I let you go to it!
Bana onu ne kadar özlediğinden bahsettin. Hiç olmadığı kadar buruşuk olduğunu söyledin. Ben de dokunmana izin verdim.
I probably should have told you, too... that Noel and I... well, we used to go out.
Herhalde sana daha önce söylemeliydim Noel'la bir zamanlar çıktık.
I probably should have told you too... that Noel and I... well, we used to go out.
Muhtemelen ben de sana söylemeliydim Noel'la ben daha önce çıkmıştık.
I already told you that I can't go to Communion...'cause before I go to Communion, I gotta go to confession... and I can't confess.
Sana komünyona katılamayacağımı söylemiştim... komünyona gitmeden önce günah çıkartmam gerekiyor... ve bunu yapamam.
I told you not to go over 80.
80'den yukarıya çıkmamanı söyledim.
He told me to go home, said he'd finish up. You know, I...
Eve gitmemi, kendisinin bitireceğini söyledi.
If I told you about people who can get us to Mexico........ away from the war, would you go?
Eğer sana, savaştan çok uzaklara, Meksika'ya... g * türebilecek insanlar olduğunu söylesem, gider miydin?
After you left, I told Shawnee it was time to go... drove her ass straight home.
Sen gittikten sonra, Shawnee'ye kıçını doğruca eve götürme... vakti olduğunu söyledim.
Right? I told you it was time to go into the league, huh?
Haklısın, artık büyükler ligine girmememizin zamanı geldi, ha?