I won't let you go перевод на турецкий
444 параллельный перевод
- No, I won't let you go.
- Hayır, gidemezsin.
- I won't let you go.
- Bırakmam.
- I won't let you go!
- Gitmene izin vermeyeceğim!
I won't let you go.
Gitmene izin vermem.
I won't let you go.
Gitmene izin vermeyeceğim.
I won't let you go, Alexei.
Gitmene izin vermeyeceğim, Alexei.
I won't let you go.
Vermeyeceğim.
- I won't let you go back to her.
- Ona dönmene izin vermeyeceğim.
Oh, how can I learn to be a cowboy... - if you won't let me go out and gamble?
Dışarı çıkıp kumar oynamama izin vermezsen kovboy olmayı nasıl öğrenirim ki?
- I won't... I won't let you go.
- Seni... bırakmayacağım.
I won't let you go.
- Bırakmıyorum.
- You let go. - I won't.
- Bırakmayacağım!
I won't let you go back.
Seni bırakmam.
I won't let you go, my child, rest assured of that.
Gitmene izin vermeyeceğim evladım, bundan emin ol.
I won't let either of you go.
İkinizin de gitmesine izin veremem.
I won't let you go anywhere.
Senin bir yere gitmene izin vermem.
I won't let you go!
Gitmene izin vermem!
I won't let you go until you tell me.
Cevap verene kadar çekilmeyeceğim.
I won't let you go without me!
Bensiz gitmene izin vermeyeceğim!
- I won't let you go.
- Buna izin veremem.
I can't let you go now, I won't!
Gitmene izin veremem!
I won't let you go.
Bırakmıyorum.
Let them do what they want - I won't let you go.
Onlar canlarının istediklerini yapsınlar - Gitmene izin vermeyeceğim.
I'll slap you, if you won't let me go.
Gitmeme izin vermezsen tokat atarım.
I won't let you go
Gitmene izin veremem.
I know the story. You wanna go straight. The gang won't let you.
- Çete dürüst olmanıza izin vermiyor mu?
I won't let you go.
Gitmene izin vermeyeceğim!
I won't let you go.
Gitmene izin veremem.
If you won't go back to Boston, at least let me call Dr. Willet.
Eğer Boston'a dönmeyeceksen, en azından Dr. Willet'i çağırayım.
I won't let you go!
Uzaklaş benden.
I won't let you go alone.
Seni yalnız bırakmayacağım.
But I won't let you go, you can believe that.
Ama gitmene izin vermeyeceğim bunu bilesin.
Abigail... But if you'll just let me say it, then I'll go away and won't bother you any more.
Abigail... ama eğer söylememe izin verirsen,
You see, the Daleks want the drugs, too, and they won't let us go until I bring them back to them.
Anlayacağın dalekler de ilaçları istiyor ve bunları onlara götürene kadar bizi serbest bırakmayacaklar.
At any case, I won't let you go to school and anyone else who refuses to wet one's feet.
NasıI olsa seni okula almayacağım. Ayacıklarını ıslatmaktan korkan kimseyi almayacağım.
I won't let you go!
Gitmene izin vermeyeceğim!
I won't let you go
Seni bırakmam bir daha
The Colonel won't let the stage go through... and I guess he wants you to spend the night here in his quarters.
Albay arabanın bu gece ayrılmasına izin vermiyor... sanırım geceyi kendi odasında geçirmenizi istiyor.
I won't let go of it again! Thank you!
Teşekkür ederim, Christian'cığım!
I won't let you go to no Dr Hill nobody ever heard of.
Kimsenin adını falan duymadığı Dr. Hill'e gitmene izin veremem.
You let us go down in the car, and we won't kill Schaffer.
Teleferiğe binmemize izin ver, Schaffer'i öldürmeyelim.
I won't let you go until you agree.
Kabul edene kadar gitmene izin vermeyeceğim.
I won't let you go.
Seni bırakmam.
Now I can go on holiday. I won't let you ruin it.
Artık tatile çıkabilirim.
I won't let you go with nothing in your hands
Seni ellerin boş göndermem.
I won't let you go near that child.
O çocuğun yanına gitmene izin vermem!
I won't let you go.
Gitmene izin vermiyorum.
I won't let you go
Gitmene müsade etmeyeceğim.
Mr. Lütfü, no way, I won't let you go.
Lütfü Bey, imkanı yok bırakmam.
but now I'm holding you in a cage and I won't let you go!
ama şimdi sizi bir kafeste tutuyorum ve gitmenize izin vermeyeceğim!
I won't let you go even if you are a skeleton, okay?
Bir iskelete de dönsen gitmene izin vermeyeceğim, tamam mı?