Impatient перевод на турецкий
1,086 параллельный перевод
- Oh, don't be so impatient, Christian. Wait till you see her.
- Böyle sabırsız olma, Christian.
But some of your other old friends are impatient.
Eski dostun, oldukça sabırlıymış.
Well, the resentful, the impatient.
Kırgın ve sabırsız olanlar.
When ready for sleep, they get impatient and jealous.
Uyku öncesi sabırsız ve kıskançtırlar.
Your spirit does you credit, but do not be impatient.
Coşkunuza hayranım, ama sabırlı olun.
Don't be impatient, I'm almost finished.
Sabırsızlanma, neredeyse bitti.
Mr. Dussel is impatient to get in.
Bay Dussel içeri girmek için sabırsızlanıyor.
I'm impatient to enter Jerusalem.
Kudüs'e girmek için sabırsızlanıyorum.
But the press is getting impatient.
Fakat basın acele ediyor.
For someone who is so impatient the man seems very slow in waking up.
Bu kadar sabırsız biri için adam oldukça yavaş uyanıyor.
Ad-lib like you're impatient. " Where is my girl?
Çok sabırsızsınız. " Nerede bu kız?
You are impatient to see your old friend.
Eski dostunu görmek için sabırsızlanıyorsun.
I can't wait much longer, he's getting impatient.
Daha fazla bekleyemem, sabırsızlanmaya başladı.
I am rather impatient by nature
Sonra da olabildiğince çabuk olsun diye ekledim.
Zaren sir, wait impatient.
Lord Zaren derhal sizi görmek istiyor.
My boy, the impatient blade is about to descend... on your red hick's neck.
- Evlat, sabırsız kılıcım o kızarmış hödük boynuna inmek üzere!
Don't get impatient, Mr Smith.
Sabırlı olun, Mr. Smith.
I got impatient.
Ben bir yerde duramıyorum.
Becoming too impatient in seeking employment is a danger we must all take care to avoid.
İş ararken bu kadar tez canlı olmak hepimizin sakınması gereken bir tehlike.
I am quite sure that they too are impatient and itching to go.
Eminim onlar da sabırsızdır ve gitmeye can atıyordur.
I meant really ieb boards. Not-so impatient.
Sabırsızlanmayın lütfen.
I began to get impatient.
Ben ise sabırsızlanmaya başlamıştım.
I'd be happy to, doctor, but my friends grow impatient.
Memnuniyetle doktor, ama arkadaşlarım sabırsızlanıyor.
I know how impatient you are but there's nothing to do now but wait.
Ne kadar sabırsızlandığınızı biliyorum ama şimdi beklemekten başka çare yok.
You may not believe it, Doctor, but I am really not impatient.
İnanamazsınız doktor, ama aslında sabırsız değilim.
But Udono was impatient
Ne var ki Udono san tez canlılık etti.
Kate, I'm as impatient as you, but...
Kate, ben de senin kadar sabırsızlanıyorum ama - -
Impatient man.
Aceleci adam.
You're so impatient.
Çok sabırsızsın.
You're an impatient generation.
Sabırsız bir nesilsiniz.
Don't be too impatient, Comrade Engineer.
Sabırsız olma yoldaş.
Don't be so impatient.
Bu kadar sabırsızlanma.
Our friend Dorfmann's a bit impatient.
Dostumuz Dorfmann biraz sabırsız
Sir, Captain Mueller is here to see you, and he's impatient.
Kaptan Mueller sizi görmek için sabırsızlanıyor efendim.
The average Nazi would get impatient while you were doing it.
Vasat bir Nazi sen o işi yaparken sabırsızlanır.
He's so impatient.
Çok sabırsız biridir.
The princess was furious and impatient with all this talk.
Prenses bu sözleri duyunca sinirlendi ve sabrını yitirdi.
- What are you so impatient about?
- Acelen ne?
Willi must be getting impatient.
Willi sabırsızlanıyor olmalı.
I warn you, my clients are impatient men. 30 percent.
Sizi uyarıyorum, müşterilerim hiç de sabırlı değildir..
You're very impatient for people engaged in revolution.
Devrim faaliyetlerinde bulunanlara göre çok sabırsızsınız.
With regards to this case, the King is becoming impatient.
Artık Kralın sabrı tasmaya başladı.
He is impatient.
Memnun değil.
"I'm hot" or rather, "I'm impatient"
"Seksiyim" veya "Sabırsızım" diyebilirim.
You only know the present system is awful and you're impatient to end it.
Bence sadece şu andaki düzenin berbat olduğunu biliyorsunuz. Bence bu düzene son vermekte de felaket derecede sabırsız davranıyorsunuz.
I get cranky and impatient and...
Huysuz ve sabırsız oluyorum ve...
We wouldn't want him to be impatient, and hire somebody else.
Sabırsızlanıp başka birini almasın.
They're getting impatient outside
Dışarıda bekleyenler bastırıyor
How about an impatient voice?
Sabırsız bir ses tonuna ne dersiniz?
Impatient to come out in the open.
Ortaya çıkmak için sabırsız. Sabırsızlık hiçbir şey için iyi bir iddia değildir.
That impatient lion.
Şu sabırsız aslan.