In space перевод на турецкий
6,344 параллельный перевод
And with the biggest telescopes That we can create here on earth or in space, We can actually see the light from stars
Ve en büyük teleskoplarla bizim burada dünyada ya da uzayda yaptığımız gibi yıldızlardan gelen ışığı gerçekten görebiliriz.
So I'm lost in space for 23 months, And I'm rescued against all odds And I'm brought here...
Yani şimdi ben 23 aydır uzayda kayıp oldum bütün olasılıklara karşın yine de kurtarılıp buraya getirildim sırf bütün bunlar senin için miydi?
Then that means We're lost in space.
Bu demek oluyor ki, uzayda kaybolduk.
We're lost in space!
Uzayda kaybolduk. Tehlike!
Sounds like you're in Space Command.
Uzay Komutanlığındaymışsın gibi.
There's robots and tentacles in space.
Uzayda robotlar ve dokunaçlar.
It's a time machine, it also travels in space, and it usually contains a man who just wants to get on with his work of preventing the end of the world, but keeps being interrupted by boring little humans.
Bu bir zaman makinesi. Aynı zamanda uzayda da yolculuk yapar ve genelde içinde dünyanın sonunun gelmesine engel olmaya çalışan ama durmadan sıkıcı insanlar tarafından işi batırılan bir adam barındırır.
Can I go in space?
Uzaya gidebilir miyim?
BUT THERE'S AN INTRINSIC ENERGY IN SPACE AND TIME.
Ancak uzay-zamanın iç enerjisi vardır.
TO PINPOINT EXACTLY WHERE IT IS IN SPACE. SO FAR, THE TEAM HAS ACCURATELY MAPPED
Uzaydaki yeri tam olarak belirlendi.
Does the concept of surprise mean something different in space?
Sürprizin kelime anlamı uzayda farklı mı?
Because you were raised in space, Your circulatory systems developed the ability To filter radiation out of your blood.
Uzayda büyüdüğünüz için dolaşım sistemleriniz, kandaki radyasyonu süzebilme yetisine sahiptir.
IT REALLY IS LOST IN SPACE.
Gerçekten uzayda kaybolmuştu.
AMERICA WAS WORRIED THAT THE SOVIET UNION WOULD BE ABLE TO TEST NUCLEAR WEAPONS IN SPACE.
Amerika, Rusya'nın uzayda bir nükleer silah test etmesinden endişe duyuyordu.
Basically, it's Tommy by way of Cirque du Soleil set in space, with heavy erotic overtones, and the gripping psychodrama of a thriller with plenty of heart and more than a little humor.
Basitçe, Cirque du Soleil'in uzayda geçen haline yüksek derecede erotizm eklendiğini ve birçok duyguyla bir parça da mizah serpiştirilmiş bir gerilimin nefes kesen psikodramasının bir araya geldiğini düşünün.
Right now, it's set mostly in space, but we're not married to that.
Şu haliyle genel olarak uzayda geçiyor. Ama bu fikre çok da bağlı değiliz.
♪ In space ♪
Uzayda
Did you know that in Minsk the Germans allot each Jew one-and-a-half square meters of living space?
Almanların Minsk'te her bir yahudiye sadece bir metre kare yaşam alanı ayırdığını biliyor muydun?
♪ Look, I've got you in my space ♪
# Bak, boşluğumda sana sahibim... #
The impressions we make in two dimensional space.
İki boyutlu düzlemde bıraktığımız izlenimlerle.
Trust can't live in the same space as secrets and lies.
Sırlar ve yalanların olduğu yerde güven olmaz.
The skinny lamp that fit in the sliver of space between the window and the radiator.
Pencereyle radyatör arasındaki daracık yere sığdırdığın ince lamba.
There's no space in "Supernatural" "
Supernatural'de uzay yoktur.
In a space helmet, one time.
Bir keresinde uzay kaskın vardı.
Hundreds of people out there in space in a world that never knew the summer of love,
Uzayda 100'lerce insan.
"Too bad one of them went way overboard and got murdered in my storage space." Frowny face.
Bir tanesinin çok fazla ileriye gidip depolama alanımda öldürülmesi çok fena. " Asık surat.
The car's on the top floor of the parking structure by my office in space 712 covered by a tarp, so take that, asshole.
Buna ne diyeceksin, hergele?
There's a panel in the kitchen that leads to a crawl space?
Mutfakta, tesisat kanalına açılan bir panel olmalı.
Flagged me twice in the space of a week.
Beni bir hafta boyunca kırbaçladılar.
ALL ENERGY, ALL SPACE, AND ALL MATTER THE BUILDING BLOCKS OF THE UNIVERSE WE SEE TODAY, ARE CREATED AND SET IN MOTION.
Tüm enerji, tüm uzay ve tüm madde bugün evrende gördüğümüz her şeyin yapı taşı yaratıldı ve hareketleri ayarlandı.
IT'S GOING ON IN EVERY PART OF SPACE.
Bu durum uzayın her yerinde oluyor.
IF A VOLUME OF SPACE DOUBLES IN SIZE, DOES THE DARK ENERGY INSIDE IT DOUBLE, TOO?
Eğer bir parça uzay iki katına çıkarsa karanlık enerji de iki katına çıkar mı?
IN THE SPACE OF A FEW MINUTES, ALL THE STARS AND PLANETS IN THE UNIVERSE WILL BE DESTROYED,
Bir kaç dakikalık zamanda tüm yıldızlar, gezegenler ve evren yok olacak.
DARK MATTER, THE INVISIBLE BULK OF THE UNIVERSE, CAUSES SPACE TO FALL IN ON ITSELF.
Karanlık madde, evrenin görünmez harcı uzayın kendi içine çökmesine neden olacak.
IT COULD BE THAT THE ENERGY STORED IN EMPTY SPACE
Hiç bir şey dediğimiz bu şey aslında kararlı.
A SPONTANEOUS GLITCH IN THE FABRIC OF SPACE-TIME COULD TRIGGER A PHASE TRANSITION OF SPACE,
Uzay zamanın dokusunda meydana gelen kendiliğinden bir bozulma bir faz geçişini tetikleyebilir.
THE ENERGY THAT SPILLS OUT CREATES THE SPACE AND TIME THAT WE EXIST IN,
Dökülen enerji uzay ve zamanı meydana getiriyor.
PHYSICISTS BELIEVE THAT SOMEDAY IN THE FUTURE, A BRAND NEW GLITCH IN THE FABRIC OF SPACE-TIME MAY TRIGGER ANOTHER PHASE TRANSITION,
Fizikçiler inanıyorlar ki, gelecekte bir gün uzay zamanın dokusundaki yeni bir aksaklık yeni bir faz geçişini tetikleyebilir.
You know, Akley derived a new space-time geometry when he was still in college?
Akley'nin üniversitedeyken yeni bir uzay-zaman geometrisi geliştirdiğini biliyor muydun?
Well, my job was to design a space that Patrick loved, and you're changing that.
Benim işim de Patrick'in bayıldığı bir yer tasarlamaktı ve sen değiştiriyorsun onu.
Now, using this pattern, I can fill in the blank space with the only number of blocks left out, which is three, thus solving the puzzle, creating a sort of three-pronged arch.
Bu sablonu kullanarak bos olan yeri doldurabilirim disarida kalan tek blok sayisiyla, uc. Boylelikle bulmaca cozulmus olur. Bir cesit uc kollu bir kemer ortaya cikariyor.
Putting an extra-dimensional hole in a multi-dimensional space is a very good idea.
Çok boyutlu uzayın içine ekstra boyutlu bir delik açmak.
Protector of Earth... Guardian of the Soils of Foundation, be welcome in this sacred space.
Yeryüzünün Koruyucusu Temeldeki Toprağın Muhafızı bu kutsal yere buyur.
We thought that we should give Heather a little space to come around before we brought the police in.
Polisi işe karıştırmadan önce Heather'a biraz zaman tanımamız gerektiğini düşündük.
If you do good in school this year, next summer when you come back, we'll make sure we keep a space - open for you, how's that sound?
Bu sene okulunda başarılı olursan önümüzdeki yaz tekrar geldiğinde burda sana da bir yer açarız ne dersin?
We fell from space in a football stadium ; I think they already know we're here.
Bir futbol sahasıyla uzaydan düştük, bence burada olduğumuzu zaten biliyordurlar.
PERHAPS THE RUSSIANS ARE TESTING SUPER-GIGANTIC HYDROGEN BOMBS IN OUTER SPACE.
Ruslar belki de uzayda süper devasa hidrojen bombalarını test ediyorlardı.
THE AMOUNT OF ENERGY IN THE BEAM THAT TRAVELS ACROSS SPACE IS SO INTENSE IT WOULD BASICALLY LIGHT THE EARTH ON FIRE FROM THAT DISTANCE.
Uzay boyunca seyahat eden ışığın içindeki enerji miktarı öylesine yoğundur ki, bu mesafeden bile dünyayı yakıp kavururdu.
And guess who booked space in the cargo hold.
Tahmin et kim kargo bölümü kiralamış?
No, keeping it to two agents allows us to minimize detection in a small space.
- Hayır, işi iki ajana indirgemek bize küçük alanda minimum fark edilme sağlar.
Okay, this chip needs to go in this empty space.
Tamam, bu çipin şu boşluğa girmesi gerek. - Tamam.
space 435
spaceballs 17
spaceman 25
spaceship 50
in spanish 112
in spain 52
in spite of everything 54
in spirit 22
spaceballs 17
spaceman 25
spaceship 50
in spanish 112
in spain 52
in spite of everything 54
in spirit 22