Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / Inlet

Inlet перевод на турецкий

110 параллельный перевод
"you cannot draw up the ladder, so as to leave no inlet or clue."
Merdiveni geri çekemezsin. O yüzden ipucu bırakma.
- Any other boat in the inlet?
- Koyda başka tekne var mı?
We've got to clear this inlet.
Bu koyu temizlemeliyiz.
We're going to the inlet.
Hava girişine gidiyoruz.
The inlet...
Hava girişine.
We're going to the inlet.
Hava girişine geçiyoruz.
Here they are, in this inlet just south of the harbour.
Burada, limanın hemen güneyindeki şu koyda.
Then it seemed to come from the sea, an inlet among the rocks, many rocks that... she had never realized, looked like flesh.
Sonra denizden geliyor gibi geldi, sonra kayaların arasındaki bir koydan, bir sürü kaya vardı hiç fark etmemişti daha önce insana benziyorlardı.
The only way you can get in is through that inlet.
Buraya varmak için izleyebileceğin tek yol bu kayalıklardaki ağız.
Then you plug up the inlet to the test cup with chewing gum, sealing wax, anything just so that it shows a dribble, and then you open the tube and good night.
Sonra supabı test kabına sakız, balmumu ya da başka bir şeyle tutturursunuz ki böylece sadece birkaç damla gözükür, ve torpidonun kapısını açınca da her şeye elveda dersiniz.
Flight Control, I have a low-pressure reading on oxygen inlet number three.
Uçuş kontrol üç numaralı oksijen tankında basınçı düşük görüyorum.
I can feel drawn by an inlet.
Bir emme subabını hissedebiliyorum.
There was a little inlet.
Bir kenarında çıkıntı var.
- into this inlet here.
- buradan kanala girdiler.
I mean to take her to the North Inlet and beach her there.
Onu Kuzey Koyu'na götürüp orada karaya çekmeyi kastettim.
North Inlet, it is.
Kuzey Koyu o zaman.
North Inlet's just beyond.
Kuzey Koyu hemen arkasında.
I got her beached in the North Inlet, safe and sound.
Kuzey Koyu'na sağ salim çektim.
Are the fuel-inlet servos caught in cycle?
Yakıt giriş servoları döngüde mi kalmış?
The satellite caughtRed October in Polijarny Inlet this morning.
Uydu, Red October'ı bu sabah Polijarny Koyunda saptadı.
We could go to the houseboat you know, and get lost in any inlet.
Tekne eve gidebilir... bir koyda kayboluruz.
- Or an inlet.
- Ya da körfez.
We'll pull into this inlet and drop anchor.
Koya girip, gece için demirleyeceğiz.
It's a little inlet on the back side of Kuleshov Island.
Kuleshov Adası'nın arkasında ; küçük bir koy. Ne bu?
It's an inlet for gas lighting.
Aydınlatma için gaz çıkışı.
Calico inlet's 15 minutes out.
Calico Körfezi 15 dakika uzaklıkta.
Head towards the river, and just before the inlet, you'll find a red bridge.
Nehire doğru git, ve koyun hemen öncesinde, kırmızı bir köprü bulacaksın.
Melanzey Inlet.
Melanzey Inlet.
The Dragons would have killed you, me, and half the people on this inlet.
Ejderler seni beni ve buradaki halkın yarısını öldürürdü.
He must've been watching us from some inlet.
Bir yerden bizi izleyip geçmemizi beklemiş olmalı.
Hid in that inlet yonder.
Şu koya gizlenmiş.
Ike and I explored every cove and inlet of Lake Lachrymose, from Horrid Harbor, all the way over to Curdled Cave, way over there.
Ike ve ben, Ağlayan Göl'ün her koyunu araştırdık. ... Lanet Liman'dan başlayıp Donuk Mağara'ya kadar.
But this area here, there's an undersea inlet at the southern tip and it runs beneath the entire length of the island.
Ama buradaki bölgede bir su geçidi var. Adanın altından geçiyor. İçeri girmenin tek yolu bu.
- Joseph, there's the inlet. - I see it.
Joseph işte giriş Gördüm.
Ike and I explored every cove and inlet of Lake Lachrymose, from Horrid Harbor, all the Way over to Curdled Cave, Way over there.
Ike ve ben, Ağlayan Göl'ün her koyunu araştırdık. ... Lanet Liman'dan başlayıp Donuk Mağara'ya kadar.
Just the Buddha by the inlet and the city's lights.
Sadece girişteki Buddha ve şehrin ışıkları.
Primary inlet's choked.
Birinci hava supabı tıkanmış.
Tiffani - oh, I love your pastel paisley halter with the chiffon inlet overlay.
Tiffani - oh, pastel tonlarındaki dağınık taşlı şifonuna bayıldım.
Towards the inlet? Yeah, turn left and straight on. Hurry up.
Sadece yürüyüşe çıktık.
Oh, the inlet?
Ne yemek istersin?
Where's the main inlet?
Ana boru nerede?
Reducing the pelvic inlet, the orifice of life to a numerical abstract.
Pelvis girişini, dünyanın girişini sayısal verilere indirgemek...
So I'm out there in the middle of the woods and I took a left where I usually... anyways, there's this inlet road there, and off in the distance I heard this music, right?
Ormanın içinde koştum ve her zamanki yerde bıraktım. Herneyse, yolun girişinde, uzaktan bir müzik sesi duydum.
He said he spotted a truck up by the upper river inlet yesterday.
Dün nehrin yakınlarında bir kamyonet görmüş.
Sooting indicates the water heater inlet was unhooked during the fire.
İs lekeleri su ısıtıcısı girişinin yangın esnasında çıkık olduğunu gösteriyor.
THEY'RE FISHING OVER IN THE INLET NOW.
İlerdeki koyda balık avlıyorlar.
- Yonder, sir, through that inlet.
Şuradaki koyda efendim.
Make her fuckin'moan, man.
İnlet onu dostum.
- Make her moan.
- İnlet onu.
"Hold her down", "Stick it to her", "Make her moan".
"Tut onu", "Sok ona", "İnlet onu".
Heart-shaped pelvic inlet.
Kalp şeklindeki kalça kemiği yapısı göğüs kafesi kıkırdağına, kemiğin uzanıyor olması

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]