Inscription перевод на турецкий
421 параллельный перевод
Read the inscription.
Mezar taşını oku.
Inside the ring is an engraved inscription, reading...
İçinde bir yazı var, okuyorum...
- There's an inscription in it.
- İçinde yazı var. - Nerede? Nerede?
Let's see what the inscription says.
Kime ithaf edildiğine bakalım.
He's written an inscription in it, bless his heart,
Bir ithaf yazısı yazmış, sağolsun,
For instance, inside your wedding ring there's an inscription :
Mesela, nikah yüzüğünüzün içinde şu yazar :
Yes, read the inscription.
- Evet, üzerindeki yazıya bakın.
Oh, there is an inscription.
- Üzerinde yazı var, öyle mi?
Well, there's a story connected with this inscription.
Bu yazının bir hikayesi vardır.
I showed you the inscription, didn't I?
- Üzerindeki yazıyı göstermiştim, değil mi?
Not according to the inscription.
- İçinde yazılanlara göre öyle değil.
Why, I can see our little friend at this very moment, reading the tender inscription.
Ah, küçük dostumuzu şu duygusal yazıyı okurken görür gibiyim.
The inscription of the new Pharaoh!
Bu sembol yeni firavunun.
Perhaps you can tell me what the inscription means.
Belki yazıların ne anlama geldiğini bana söyleyebilirsiniz.
Well, it will cost you... one picture of yourself in your soccer uniform... with the inscription :
Bunun size bedeli futbol formasıyla çekilmiş bir fotoğrafınıza şöyle yazarsanız anlaşabiliriz :
Well. There's an inscription to me on the inside.
İçinde bana atfen bir yazı var.
You could light it from that inscription, couldn't you?
O yazının ateşiyle yakabilirsin, ne dersin?
Look at the architecture and that inscription.
Heykellere bak, şu yazıt!
The musical ones didn't have this inscription on it.
Müzikal olanlarının üzerinde bu yazı olmazdı.
And now, in conclusion, I will read to you the exact words of the inscription which appears on the plaque.
Ve şimdi, sonuç olarak, plakada yer alan yazıtın tam sözcüklerini size okuyacağım :
Will you write an inscription in it while it's still damp?
Henüz ıslakken üzerine bir yazı yazar mısın?
An inscription.
Bir yazıt.
It's an inscription, a message, perhaps.
Bir çeşit yazı, belki de bir mesaj.
I was trying to decipher the inscription.
Yazıtın anlamını çözmeye çalışıyordum.
The inscription on the icon indicates the only way.
İkon üzerindeki yazıt tek yolu gösteriyor.
Isn't that what the inscription means?
Bu işaret o demek değil mi?
Above the entrance there was an inscription and a coat of arms.
Girişin üstünde bir kitabe ile arma vardı.
- And the inscription?
- Peki ya kitabe?
- There was also an inscription.
- Orada bir de kitabe vardı.
As you can see, this inscription, these symbols, they all contradict Willy Brandt, as well as this revenge-seeker, who shows us his tongue, or his Scandinavian associate.
Burada Willy Brandt'ı yalanlayan yazıları ve gamalı haç sembollerni görüyoruz. Mesela bize dilini gösteren şu öç arayıcı veya onun şu iskandinav ortağı.
I must get a closer look at the inscription
Ne yazdıklarına daha yakından bakmak istiyorum.
They were trying to identify them from the inscription inside the ring.
Cesetleri yüzüklerin içindeki yazılardan teşhis etmeye çalışıyorlardı.
Only, it has no inscription on it.
Ama çelenge herhangi bir şey yazmamışsın.
It's a copy of a Hittite inscription.
Bir Hitit yazıtının kopyası.
I want to know what that inscription means.
Bu yazıtın ne manaya geldiğini bilmek istiyorum.
He needs me to decipher the inscription.
Yazıtın şifresini çözmem için bana ihtiyacı var.
Why is Mr. Pollock working on that inscription?
Bay Pollock neden o yazıt üzerinde çalışıyor?
- Do you have the inscription?
- Yazıt sizde mi?
Try and find the inscription if you can.
Mümkünse yazıtı bulmaya çalışın.
Both must know what's in that inscription.
İkisi de o yazıtta ne yazdığını bilmek zorunda!
If you can translate the inscription and we can get it to my embassy, we'll both be safe.
Şimdi, yazıtın çevirisini yapabilirsen ve bizim elçiliğe götürebilirsek ikimiz de güvende oluruz.
- The inscription.
- Yazıtı.
He's handing the inscription to Sloane at 3 : 30 by the winning post.
Yazıtı, 3 : 30'da varış direğinin orada Sloane'a verecek.
He was killed for a Hittite inscription.
Bir Hitit yazıtı yüzünden öldürüldü.
Mrs. Ragheeb, I know this is a terrible time to trouble you, but I've got to know what that inscription means.
Bayan Ragheeb, sizi rahatsız etmek için korkunç bir zaman olduğunu biliyorum ama yazıtın ne manaya geldiğini öğrenmek zorundayım!
- A Hittite inscription, you say?
- Hitit yazıyı mı dediniz?
Where is the inscription?
Yazıt nerede?
The inscription inside reads, "With love, Myra,"
İç tarafında yazan ise "Myra'ya sevgilerle."
I've written a little inscription on the inside.
İçine bir şeyler yazdιm.
( Inscription on the envelope :
( Zarfın üzerinde yazan :
A memorial in Snow Hill had the following inscription :
Kar Tepesi'ne dikilen bir anıtta bu olay şu sözlerle anıldı :