Insensitive перевод на турецкий
962 параллельный перевод
The executioner often found insensitive areas on the back of the accused.
Cellatlar genellikle sanığın sırtındaki hissiz bölgeyi bulurlardı.
Darling... people think you're insensitive and inflexible.
Sevgilim insanlar senin duygusuz ve inatçı olduğunu düşünüyor.
I'm just ashamed of the way I talked to you... like a narrow-minded, insensitive small-town teetotaler.
Sadece seninle, dar görüşlü, duygusuz kasabalı tutucular gibi konuştuğum için kendimden utanıyorum.
- How can you be so insensitive?
Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyorsun?
He is insensitive man.
- Düşüncesiz bir herif.
Insensitive to your pain of having sacrificed your sister, she...
Prensesin, kızkardeşini feda etmenin sana verdiği acıya bile duygusuz kaldığı ortada.
You're being insensitive to nostalgia.
Nostaljiye çok duyarsızsınız Onbaşı Dudu?
She's not exactly insensitive.
14 yaşında o. O tam duyarsız değil.
As soon as someone speaks about the convent, she becomes... insensitive.
Birisi manastırlar hakkında konuşmaya başladığında... birdenbire duygusuzlaşıyor.
What i'm about to say might horrify the average person but to someone as insensitive as you it probably won't mean a thing.
Söyleyeceklerim sıradan bir insanı dehşete düşürebilir. Ama senin gibi duygusuz birine hiçbir şey ifade etmeyebilir de.
Boorish and dull as I am, I'm not entirely insensitive to your feelings for each other.
Hırbonun ve duygusuzun teki olsam da birbirinize karşı duyduğunuz hislere tamamen vurdumduymaz değilim.
"Unfortunately, my wounds they have become insensitive."
"Eyvah, yaralarım ruhumu hissizleştirdi".
How could you be insensitive to the beauty of the world?
Bu güzelliklere nasıl duyarsız kalabiliyorsun?
A deserter in a stolen car with a hyterical woman is a moron or a drug addict, but is not insensitive.
Histerik bir kadınla çalıntı bir arabayla gezen asker kaçağı biri ya salaktır ya da eroinman.
The keys have filled my mind for so long, I have become insensitive to anything else.
Anahtarlar o kadar uzun zamandır zihnimde ki diğer şeylere olan hassaslığımı yitirdim.
She's really quite insensitive for such a dear little thing.
Gerçekten de taş kalplinin teki.
You're so insensitive.
O kadar duyarsızsın ki.
Insensitive man!
Hissiz insan!
I am not insensitive.
Duygusuz biri değilim.
You're insensitive.
Duygusuzsun.
Insensitive and hateful.
Duyarlı ve nefret dolu.
If I seem insensitive to what you're going through, captain, understand, it's the way I am.
İçinizde bulunduğunuz durum hakkında hassas davranamıyorsam, beni anlayın - çünkü ben böyleyim.
Look at you insensitive mummies!
Kendinize bir bakın, sizi duyarsız mumyalar!
One shouldn't be insensitive when visiting a red light district, sir!
Genelev muhitine gelen biri bu kadar anlayışsız olmayacak!
Men become insensitive.
İnsan duyarsızlaşıyor.
Relatively insensitive to interior irritation.
İçten kurcalamaya nispeten duyarsız.
Les, for example, could hardly be called insensitive. [LESLIE GIGGLES]
Örneğin Les'e duyarsız demek imkânsız.
But insensitive, to send such a beautiful woman into exile.
Ama bu kadar güzel bir kadını sürgüne yollamak duyarsızlık.
- I am not insensitive to it, captain.
- Buna duyarsız değilim, Kaptan.
- You're insensitive!
Seninle konuşmak imkansız.
- I'm insensitive?
Sen duyarsızsın.
- And you're insensitive!
- Ben mi duyarsızım? - Sen de duyarsızsın.
- I'm insensitive? You're sensitive?
Ben duyarsızım ve sen duyarlı mısın?
Ever since they lost our luggage you have been sourcastic with me, and irritable, and insensitive and intolerant!
Bavulları kaybettiklerinden beri bana karşı alaycı, asabi, duyarsız ve toleranssızsın!
You don't think I'm so insensitive as to not see through that remark?
Bu lâfın arkasında ne olduğunu göremiyecek kadar sezgim yok mu?
I find the english argumentative... disdainfuI, insensitive... and unimaginative.
İngilizler bence çok tartışmacı kibirli, duyarsız ve hayal gücünden yoksun insanlar.
You're more insensitive than your beetles!
Böceklerinden başka bir şey düşündüğün yok senin.
Wagner's detractors are perhaps insensitive to questions of art, but they are not liars.
Belki Wagner aleyhinde konuşanlar sanata hassas değiller, ama yalancı da değiller.
I remembered nurses as hard, insensitive, totally unaffected by a suffering and misery, and I liked that hardness, that lack of compassion for human misery.
Hatırladığım kadarıyla hemşireler, sert, duygusuz acı ve sefalete karşı duyarsız insanlardı. Ve bu sertlikten, insanlara karşı şefkat eksikliklerinden hoşlanırdım.
When you grow up with my father, you get immune... or insensitive to certain kinds of things.
Babamın yanında büyürken bazı çeşit olaylara karşı... bağışıklık kazanır, taş kalpli olursun.
But insensitive, but neutral.
Duyarsız değil, nötr.
It is no use snuggling up against it. painting over it, the tilt remains insensitive to the friendship you feel, to the love which you seek, to the desire which torments you.
Ne kadar yanaşsan da ona yanaşsan da tilt, senin hissettiğin arkadaşlığa, aradığın aşka sana acı veren bu ihtirasa kayıtsız kalır.
Look... on the surface, she seems... cold and insensitive, but that's because she's got no roots.
Bak dışardan bakınca soğuk ve duygusuz görünse de bunun nedeni köklerinin olmaması.
Do you think it's insensitive of me to take a vocal lesson so soon after my husband passed away?
Acaba kocamın hemen ölümünden sonra ses dersleri almakla duygusuzluk etmiş olur muyum?
People like that are too insensitive to be desperate.
Onun gibi insanlar çaresiz olamayacak kadar duygusuzdur.
The Republic of South Africa is not insensitive to the criticism leveled against us by the world community, however uninformed it may be.
Güney Afrika Cumhuriyeti dünyanın geri kalanı tarafından kendisine yöneltilen eleştirilere karşı duyarsız değildir ancak bilgisiz olabilir.
Two brutal, insensitive officers from the Security Bureau beat a lovely Bantu patriarch?
Güvenlik bürosundan kaba ve duygusuz iki memur sevimli Bantu köylüsünü mü dövecek?
Indifferent to suffering, insensitive to joy.
Güçlüklere kayıtsız, mutluluğa duyarsız.
Make the hearts of these people insensitive.
Bu kullarının kalplerini taşlaştır.
I thought you were an insensitive bore.
Duygusuz bir baş belası olduğunu söylemiştim.
- She thinks I'm insensitive.
- Duyarsız olduğumu düşünüyor.