Insufficient перевод на турецкий
426 параллельный перевод
We have insufficient crew and limited resources.
Kaynak ve insan gücü olarak yetersiziz.
What if my importance is insufficient to force the Chinese government to make this exchange?
Peki ya bana verilen önem Çin hükümetini bu değiş tokuşu yapmaya zorlayacak kadar büyük değilse?
Kurt Haas, has ordered instant retaliation... for the insufficient cooperation of the civilian population.
Kurt Haas, yeterli iş birliği yapmayan... sivil halka anında misilleme... yapılması emri verdi.
But no one of us can do much if each of us perhaps can catch some glimpse knowledge which modestly insufficient itself may add to man's dream of truth.
Daha fazlasını yapamasak da belki herbirimiz bir parça bilgi parıltısı yakalayabilirsek insanlığın gerçek hakkındaki rüyasına mütavazi ve yetersiz olan birşeyler katabiliriz.
We'll drop the case later for insufficient evidence.
Hayır hayır. daha sonra delil yetersizliğinden davayı düşüreceğiz.
This island has been taken over by the government for insufficient payment of inheritance taxes.
Bu adaya hükümet veraset vergisi yüzünden el koydu.
Insufficient evidence.
Delil yetersizliğinden.
It is when the hastily adopted beliefs of youth are insufficient...
Gençliğin alelacele benimsenmiş inançları yetersiz kaldığında...
provisional liberty based upon insufficient evidence.
Yetersiz kanıttan şartlı tahliye.
When the crematoria prove insufficient, pyres are set up.
Krematoryum'in yetersiz kaldığı zamanlarda ise, ölüleri yakmak için dışarda büyük odun ateşi hazırlandı.
From the bodies - Words are insufficient.
Gövdelerden - Kelimeler yetersiz.
Likely lost a little weight due to an insufficient diet but...
Biraz kilo kaybı kifayetsiz gıda almak neticesiyledir.
There was insufficient evidence, sir.
Kanıt yetersizliği, efendim.
The usual way, insufficient poison.
Her zamanki gibi. Yetersiz zehirle.
( death ) Insufficient, mr. Bookman.
Bu yeterli değil, Bay Bookman.
Unfortunately, you went as far as you could go, which was insufficient.
Siz de gidebildiğiniz kadar gitmişsiniz ama ne yazık ki yeterli olmamış.
You can say it's enough or you can say it's insufficient.
Yeterli de diyebiliriz, yetersiz de diyebiliriz efendim.
A simple instruction is usually insufficient to put into execution a task set by Alpha 60
Alfa 60 tarafından düzenlenmiş bir görevin işleme konması için basit bir eğitim genellikle yetersiz kalır.
Twice arrested since then, but released for insufficient evidence.
O zamandan beri iki kez tutuklanmış, ama yeterli kanıt olmadığı için salıverilmiş.
It is therefore insufficient in law... to charge any Christian to obey it.
O halde bir Hıristiyan'ı buna riayet ettiği için... suçlamak kanuna sığmaz.
- However? - An insufficient mass, sir.
- Bununla beraber?
Information gathered from Hanu... War Chief of the Arapaho war party... captured with his followers, November 23, 1876... reveals that plans... for the attack had been under consideration for several months... and was motivated by lack of food... and insufficient equipment and supplies... for the Arapahos to care for themselves.
Hanu'dan alınan istihbaratta Kızılderililer, Araphao şeflerinin öncülüğünde diğer savaşçılarında katılımıyla, 1876 Kasımının 23 ünde, savaş planlarını gerçekleştirmiş kaleyi ele geçirmiştir... bu saldırı süresince ve aylarca... susuz, yiyeceksiz ve yeterli erzak ve malzemeden yoksun bir şekilde...
In fact, we just dropped the charges for insufficient evidence.
Aslına bakarsanız, delil yetersizliğinden suçlamayı düşürdük.
1960 : manslaughter charge, insufficient evidence.
1960 : taammüden adam öldürmekle suçlandı, delil yetersizliği.
Insufficient time to stop off at Vulcan.
Vulcan'da durmak için yeterli zamanımız yok.
Insufficient facts always invites danger, captain.
Yetersiz kanıt, her zaman tehlikeye davettir, Kaptan.
Insufficient response.
Yeterli bir cevap değil. Her şeyin orijin kaynağı vardır.
Insufficient response.
- Yetersiz cevap. - Gücünün kaynağı nedir?
- He's dead. - Insufficient response.
- Yetersiz cevap.
Insufficient safeguards built in.
Yeterli güvenlik desteği konulmamış.
Their reaction to your defiance was remarkably similar to the reaction of a computer, when fed insufficient or contradictory data.
Senin muhalefetine tepkileri, yetersiz verisi olan ya da çelişik veriye sahip bir bilgisayarın tepkisi gibiydi.
Insufficient data.
Yetersiz veri.
Insufficient data for further analysis.
- Amacı nedir? Daha fazla analiz için yetersiz bilgi var.
Although his mind generates insufficient energy for him to speak from there as I do. - Doctor.
Beyni oradan benim gibi konuşabilmek için yeterli enerji üretemiyor.
Perhaps the Melkotians have insufficient data about this era.
Belki Melkotluların dönemle ilgili yeterli bilgileri yok.
Computer probability projections are useless due to insufficient data.
Yeterli veri olmaması nedeniyle, bilgisayarların olasılık tahminleri yararsız.
No analysis due to insufficient information.
Yetersiz bilgi.
"Insufficient data" is not sufficient, Mr. Spock.
"Yetersiz veri" yeterli değil, Mr. Spock.
- Data insufficient.
- Yetersiz veri.
Data insufficient for determination of end purpose.
Nihai amacın nedenleri için veri yetersiz.
With the resources we have at hand... it might be insufficient
O engelleri ortadan kaldırmak için daha fazla adama ihtiyacımız var.
Management is now proposing 2 % for all categories next month... and, later, a progressive recovery... that would cover our demands in only 7 months... we think these proposals are insufficient... and we will discuss them.
... yönetim ise gelecek ay için tüm kategori baskılar için % 2'lik bir zam teklifi sundu. Yani zararına çalışacağız ancak 7 ay sonra kâra geçebilir duruma geleceğiz. Bu teklif oldukça yetersiz bunu müzakere etmemiz lazım.
Insufficient laughter - grounds for divorce.
Yetersiz gülme - boşanma nedeni.
That is, a general statement... that a complaint is insufficient... and a demerit which argues that the specific allegations... of a plaintiff are without foundation.
Genel bir deyişle şikayet yetersizdir... ve bir davranışın suç oluşturduğuna dair... davacının iddiaları sağlam bir temele dayanmamaktadır...
Insufficient data received.
Edindiğimiz veriler yetersiz.
Now, if that second minor shock doesn't occur, it proves my computations are based on insufficient evidence.
Doğal olarak eğer bu ikinci ufak şok meydana gelmezse hesaplamalarımın yetersiz kanıtlara dayandığını ispatlar.
And it came back because of insufficient postage.
Adresi eksik yazdığım için geri geldi.
It's insufficient.
Yetmez ki!
The victims, were not only the result of the war alone, since a large nomadic population unable to find refuge, was herded into improvised concentration camps, in which there was insufficient food or water.
Mağdurlar sadece savaştan kaynaklanmıyorlardı, barınak bulamayan yüksek miktardaki göçmen nüfus, yiyecek veya su sıkıntısı çektikleri toplama kamplarına sürüldüler.
If the precaution are insufficient we'll adopt more.
Tedbirler yetersiz kalırsa daha fazlasına sarılacağız.
After hearing both parties, the commissioners pass the verdict that for Dirx'claim as to Van Rijn's wedding vows insufficient proof has been produced but that nevertheless Van Rijn is fined to pay 160 guilders at once and 200 guilders annually for the rest of her life provided that claimant maintains her testament fully in favour of Titus.
# Her iki tarafı da dinledikten sonra, yargıçlar şu karara varmıştır : # Dirx'in, Van Rijn'ın kendisine evlilik vaadinde bulunduğu iddiasına... #... yeterli kanıt bulunamamıştır ancak, davacı Dirx'in, Titus'ı mirasçısı olarak kabul etmeye devam etmesi koşuluyla, Van Rijn kendisine derhal 160 Florin, Dirx hayatta kaldığı sürece de her yıl 200 Florin aylık ödeyecektir.