Insulting перевод на турецкий
1,487 параллельный перевод
Apparently, you find that insulting. Look, I just don't want- - l just don't want whatever happens between us to be detrimental to either of us. No, no.
Ama anlaşılan sen bunu hakaret gibi görüyorsun.
- The word "yawn" is insulting.
Uyku getiren, aşağılayıcı bir tabirdir.
So please, stop insulting us.
Lütfen, bizi aşağılamayı bırak.
Not as insulting as being here with you.
Burada seninle olmak kadar garip değil.
Oh, so insulting him counts as conversation.
Ne zamandan beri hakaret etmek sohbetten sayılıyor?
Wait, this is insulting, right?
Bekle, bu aşağılayıcı değil mi?
YA MIND NOT INSULTING ME IN FRONT OF THE...
Erkek arkadaşımın önünde beni rezil etmeyi keser misiniz?
That thing where she pretends to be nice, but she's really insulting you.
Şu iyiymiş gibi davranıp da, seni aşağılaması olayı mı?
And we wouldn't be standing here, insulting each other like this.
Zamanın bol nasıl olsa dostum.
Isn't that insulting for women?
Bu kadınları aşağılamak değil mi?
That moniker is insulting.
Bu takma ad aşağılayıcı.
Now, this is is insulting.
Buna hakaret denir.
Can't you be polite and accept an invitation without insulting me?
Bir davetimi olsun, kibar olup bana sataşmadan kabul edemez misin?
My God. Please, that's insulting.
Tanrım, lütfen hakaret etme.
Insulting the Axe Gang! We'll show them.
Hepsini öldürüp burayı bir geneleve çevirelim.
lnsult my people, you're insulting me I may have my doubts but now when I see an animal like you I'd rather be of any faith than be of none
Benim de şüphelerim var, ama senin gibi bir hayvanın karşısında inançsız olmaktansa, herhangi bir inanca sahip olmak yeğdir.
I don't know what etiquette book you referenced before your homecoming but I don't think they advise insulting people you left behind.
Eve gelme fikrini nereden aldın bilmiyorum. Ama insanları küçük düşürmen hiç hoş değil.
By insulting me, Alma, you show you care about me.
Beni aşağılayarak Alma beni önemsediğini gösteriyorsun.
Are you insulting me?
Bana karşı mı geliyorsun?
Stop insulting me, man.
Beni aşağılama dostum.
That's insulting.
Bu bir hakaret!
You realize you're insulting he king of dangerous missions in Vietnam?
Vietnam'daki en tehlikeli görevlerin kralını aşağıladığının farkında mısın?
You are insulting me.
Beni küçük düşürüyorsun.
I am insulting him.
Küçük düşürüyorum ha?
- Raj, you are insulting me.
- Raj, beni küçük düşürüyorsun.
It's insulting to this court, to you, and especially to that woman and her two children.
Bu laflar bu mahkemeyi aşağılıyor, sizleri. Özellikle de şu kadını ve onun iki çocuğunu.
It was shocking, outrageous, insulting, and I loved every minute of it.
Şok edici, acımasız ve küçük düşürücüydü. - Her dakikasına bayıldım.
So what with this coincidence and turn of events staring me in the face and five other things I'm supposed to be paying attention to, I still make you a sensible proposal and you answer by insulting me in my own joint.
Bir yandan bu lanet tesadüf, bu olayların gelişimi... diğer yandan ilgilenmem gereken... beş diğer lanet şey varken... size mantıklı bir teklif yapıyorum... sen ise kendi yerimde bana hakaret ediyorsun.
You know, she has this way of appearing to give a compliment when actually she's insulting you.
Size iltifat ediyormuş gibi görünse de aslında size hakaret ediyor.
- She's insulting you.
Deli gibi davranıyorsun. - Seni aşağılıyor.
And it's a little insulting.
Ve bu biraz küçük düşürücü.
Now, that's just insulting.
İşte bu çok aşağılayıcı.
- It's a little insulting.
- Bu biraz küçük düşürücü.
Insulting his company commander.
Komutanına hakaret ettiği için.
You're insulting my wife.
Bizim evimizde yaşıyorsun.
It's insulting.
Aşağılayıcı bir durum.
Having a thankless job's bad enough, getting shot for it's just insulting.
Zaten nankör bir iş, bir de vuruyorlar.
This is insulting to both of us.
Bu ikimize de hakaret.
You are insulting me.
Bana hakaret ediyorsun.
It's insulting.
Bu bir hakaret.
The bunch of you were insulting me weren't you?
Bana hakaret ediyordunuz, değil mi?
Y'all don't want us thinking... that you're insulting our heritage, now, do you?
Geleneklerimize hakaret ettiğinizi düşünmemizi istemezsiniz değil mi?
For insulting me I should get some free gift certificates and a key chain and a hat.
Hakarete uğradığım için, bedava hediye kuponları ve bir anahtarlık ve bir şapka verilmeli.
insulting a customer like that?
Bir müşteriye öyle hakaret etmek?
Mutinous, insulting, underhanded and, in the end, fruitless... since I renegotiated the rental fee for the Wadsworth Mansion... so that we can have the prom... and give the school a respectable senior gift in the form of a telescope.
Hakarettir. Hile yapmaktır. Wadsworth Malikânesi'nin kirasını yeniden görüştüm.
How insulting!
Ne kadar aşağılayıcı!
This is insulting!
Üçüncü raund sona erdi!
Fuckin'insulting.
Bu hakaret.
That's insulting.
Bu çok aşağılayıcı.
Stop insulting me. What the hell are you talking about?
Bana hakaret etmeyi kes.
No need to be insulting.
- Aşağılamana gerek yok.