Is that so bad перевод на турецкий
438 параллельный перевод
Is that so bad?
Bu, o kadar kötü bir şey mi?
Is that so bad?
O kadar kötü mü?
Is that so bad?
- Bir sürü var böyle.
Is that so bad?
O kadar kötümüydü?
See, now is that so bad?
O kadar da kötü müymüş?
Is that so bad?
Bu o kadar kötü bir şey mi?
Is that so bad?
Bu kötü mü?
Derek knows much more than Scott how bad things can get. So the idea of eliminating a threat quickly, even if it means, you know, someone getting hurt, I think his mentality is that that's better than letting something spiral out of control to where you can't contain it anymore.
Derek, ne kadar kötü şeyler olabileceğini Scott'tan daha iyi biliyor bu yüzden birine zarar vereceğini bilse bile tehlikeyi hızlıca yok etme düşüncesi, daha büyük, artık kontrol edemeyeceği bir şeye dönüşmesine izin vermekten daha iyidir.
So... This is that bad thing Tang Jun completely
Daha kötüsü de Tang Jun bana âşık.
That's not so bad, is it?
O kadar da kötü değil, değil mi?
I figure when we get out there and get work and maybe get us a piece of growing land near water, it might not be so bad at that.
Oraya gidip iş bulunca, belki kendimize su yakınında, çalışacak topraklar alabiliriz, fena olmayabilir.
If it should come and I have not as yet returned... it is not wise, perhaps, to speak so far in the future but the world goes bad and who knows how long that will last.
O zaman geldiğinde ben hala geri dönmemişsem Gelecek için konuşmak pek mantıklı değil, belki de ama dünya giderek kötüye doğru gidiyor ve bunun ne kadar süreceğini kimse bilmiyor.
That so? You mean doing good for others... is good for a bad heart?
Başkalarına iyilik etmenin kötü kalbe iyi geldiğini mi söylüyorsunuz?
But that picture of mine is so bad that anything they see after it will seem great.
Ama benim filmim o kadar kötü ki, ondan sonra gördükleri her şeyi harika bulacaklar.
The world is grown so bad... that wrens may prey where eagles dare not perch.
Dünya o kadar bozuldu ki bakıyorsun, kartalın konamadığı yerde çalıkuşu avlanıyor.
Oh, so this is the man that appears to have the bad memory.
Oh, demek, görünürde kötü belleği olan adam bu.
Is that why things went so bad for us?
Bu yüzden mi her şey bizim için bu kadar kötü gitti?
- That's not so bad, is it?
- Ne yapmış böyle? - O kadar önemli değil.
To you this is so much bad land, rock, scrub desert, and then more rock, a hard land that the sun has sucked all the good out of.
Burası çok berbat bir arazidir. Kayalık, ardından çöl ve tekrar kayalık. Arazinin durumu hiçbir şey için elverişli değildir.
You try that sometime in February in 1934, then see if this is so bad.
Şubat 1934'de deneseydin bunun o kadar da kötü olmadığını anlardın.
Because we are twins and today is our birthday... and she can come visit me but she know that she have to go back.... and so- - and so she feel very bad.
Çünkü biz ikiziz ve bugün bizim doğum günümüz ve benim ziyaretime gelebilir ama geri dönmesi gerektiğini biliyor ve bu yüzden çok kötü hissediyor.
The inhuman thing about American TV is not so much that they hack everything up with commercials, though that's bad enough, but in the end all programmes become commercials.
Amerika televizyonlarının zalim yönü, her ne kadar bu da oldukça kötü olsa da, her şeyi reklamlarla kesmesi değil, eninde sonunda bütün programların reklama dönüşmesidir.
MAN : ( ON RADIO ) All right. That is so bad, super smash number three with a bullet to slow the pace to taste. Here's a bit of mellow funk.
İşte 3 numaralı hitimiz... biraz ağır, sakinleşmek için.
Whether it's good or bad, that's what is so.
İyi de olsa kötü de olsa, gerçekleşen budur.
Maybe that's why business is so bad.
Belki de işlerimiz, bu yüzden bu kadar kötü durumda.
That's why I feel so bad... That I made it harder for you than it is.
Olayları senin için şimdi olduğundan daha fazla zorlaştırdığım için kendimi kötü hissediyorum.
So it's him, that's bad, Qi Qi is in danger
Demek buraya gelmiş. Qi Qi tehlikede olmalı
That's not so bad, is it?
Çok kötü değil, değil mi?
It's rare that anyone accepts though, the pay is so bad.
Bana teklif etti, ben de kabul ettim. Herkes kabul etmez aslında, maaşı çok kötü.
So much so that the buildings surrounding them and sometimes the entire neighborhood smell bad because of them. This is the first key to unlock their secret.
Üç evin, üzerine inşa edildiği arazi, en nihayetinde o kadar çok ölümcül olacak ve bela istilasına uğrayacak ki çevreye iğrenç kötü kokular yayılacak.
Nothing is so bad for a woman getting on in years than the thought that she's missed.
Bir kadın için, yıllarını, kaçırdığı fırsatları düşünerek geçirmekten kötüsü yoktur.
That old fisherman is not so bad after all.
Ayrıca o yaşlı balıkcı da o kadar kötü biri değildi.
So, in case your maths is bad, that makes six.
Matematiğiniz kötü olabilir diye diyorum, böylece altı ediyor.
You have this belief that you are better than us, that this country is so very good, and we are so very bad.
Bizden iyi olduğunuza inanıyorsunuz, bu ülkenin çok güzel, bizimse çok kötü olduğumuzu düşünüyorsunuz.
What is so dangerous about him is that he gives good kids bad ideas
Yarattığı tehlike şu ki, iyi çocuklara kötü örnek oluyor.
That show is so bad.
Bu program çok kötü.
Is that so bad?
Bu o kadar kötü mü?
It's getting so bad that any day now
Gün be gün, daha kötü bir hal alıyor bu iş.
I heard that the New York economy is so bad that the Mafia has laid off 5 judges.
New York'ta ekonomi öyle kötüymüş ki... Mafya 5 hakimi işten çıkarmış.
Bust that plane up so bad all he's got left is the Ioan on it!
Bu uçağı öyle bir parçalayalım ki elinde kalan tek şey borçları olsun!
Why is it that I'm starting to shake so bad... ... and there's this deep fear in me... ... thinking about Mr. Krill and the horrible things he'll do to me?
Bay Krill'i ve bana yapacaklarını düşündükçe neden içimi böyle derin bir korku kaplıyor ve titriyorum, anlamıyorum?
It's a shame that's secondary smoke that stinks so bad,'cause the stuff we're sucking up is fucking great man ;
Sigara dumanının bu kadar berbat kokması çok kötü. Çünkü nefes çektiğimiz şu zımbırtı oldukça harika.
That is so interesting, but don't worry, dear. It's not nearly as bad as it sounds.
Bu çok ilginç ama endişelenme tatlım göründüğü kadar kötü değil.
It won't be so bad. I've heard that Bajor is a beautiful world.
O kadar kötü olmayacak. Bajor'un harika bir gezegen olduğunu duydum.
That's not so bad, is it?
Bu o kadar kötü değil, değil mi?
You'd never think to look at us... that the bad things that we did... that were so good. Mother, open this door this minute! God, that woman is a pest.
Tazminat davama gelince, bizzat ifadem alınana kadar şu anki borcum üçe katlanırmış.
But sometimes, something so bad happens... that a terrible sadness is carried with it and the soul can't rest.
Ama kimi zaman, çok kötü bir şey olduğunda ölü korkunç bir kederi beraberinde getirir ve ruhu huzura kavuşamazdı.
That's not so bad, is it?
O kadar kötü değil, değil mi?
Now, that's not so bad, is it?
O kadar da kötü değilmiş, değil mi?
Is that so bad?
- Bu o kadar kötü bir şey mi?
Is it so bad to be that selfish?
Bu kadar bencil olmak o kadar da kötü mü?
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that understood 245
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that all you got 152
is that a threat 163
is that what you want 740
is that all 744
is that a 177
is that clear 774
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that all you got 152
is that a threat 163
is that what you want 740
is that all 744
is that a 177
is that clear 774