Is that your mother перевод на турецкий
732 параллельный перевод
The important thing is that your mother is in a safe place.
Önemli olan şey annenin güvenli ve emin bir yerde olması.
That beautiful lady in the kitchen, is that your mother?
Mutfaktaki güzel bayan kim, annen mi?
- Is that your mother there?
- Oradaki annen mi?
- Is that your mother?
- O senin annen mi?
Didn't you see for yourself that your mother is still in this body?
Annenin hâlâ bu bedende olduğunu görmedin mi?
Kim Eun Oh, the child that is inside your mother... she's my sister.
Kim Eun Oh. Annenin içindeki kişi benim kardeşim.
That your mother is dead.
Annenin öldüğünü.
- Is that woman your mother?
- O kadın senin annen mi?
One of your friends is that mother of Charlie Johnson's across the way.
- Baksana sen. Yolun karşısında oturan Charlie Johnson'un annesi, en iyi arkadaşlarından biri.
- Is that the kind your mother made?
- Annenin yaptığından mı?
You know very well you're not supposed to bounce that ball until your mother is up.
Annen uyanana kadar o topu yere vurmaman gerektiğini gayet iyi biliyorsun.
Is that your father along with your mother? Yes, sir, him, too.
- Annenin yanında yatan baban mı?
You see, you must remember that the keynote to your attitude is... defiance toward your mother.
Şunu unutmamalısın ki, tavrının esas nedeni... annene karşı koyman.
By the way, I don't suppose you and your mother are interested in tea with a detective, that is.
Bu arada, annenizle siz çay içmek ister misiniz acaba yani bir müfettişle?
Is that your mother?
Annen mi?
To become a geisha like your mother, is very difficult, you know that?
Annen gibi bir geyşa olmak çok zordur, biliyor musun?
Is it true that your mother is?
Annenin geleceği doğru mu?
You hate the fact that your mother is in this business?
Annen bu işte olduğu için rahatsız mısın?
Please, little lad, won't you look yonder and tell the court... if that is the man that killed your mother?
Lütfen, ufaklık, şu tarafa bak ve anneni öldüren adam bu mu, söyle bize.
Philip has said to all Greece that his wife, your mother, is unfaithful.
Philip tüm Yunanistan'a karısının, senin annenin sadakatsiz olduğunu söyledi.
I've been thinking it over... and I've decided that your mother is right.
Tekrar düşündüm... bence annen haklı.
The point is, I detest my mother-in-law so much, I have to make sure that I'm joining your movement out of idealism, and not through personal pleasure.
- Sorun şu, kaynanamdan öyle nefret ediyorum ki, hareketinize kişisel zevkimden ötürü değil, idealist nedenlerle katıldığımdan emin olmam gerekiyor.
I see that your one thought is to save your mother and sister.
Görüyorum ki tek düşüncen, anneni ve kardeşini kurtarmak.
I'm saying that if your mother is senile it's up to you to make her understand she has to leave.
Şunu söylüyorum ki, eğer anneniz bir bunaksa buradan ayrılmak zorunda olduğunu ona anlatmak sizin işiniz.
In the decision that came from Stuttgart, it is stated that your mother suffered from hereditary feeble-mindedness.
Stuttgart'tan gelen kararda,...... annenizde kalıtsal zeka geriliği hastalığı olduğu yazıyor.
Is that why you didn't come home after your mother died?
Annen éldiikten sonra bu yiizden mi eve gelmedin?
I can't do that. Your mother is looking for you.
Annen seni arıyor.
Jenny, does your mother know that you're almost always late for school, and that your homework is seldom done?
Jenny, annen okula her zaman geç geldiğini ve ödevlerini nadiren yaptığını biliyor mu?
That's still a long way off, is your mother sure?
Mahsulün kalkmasına da daha çok var. Ananın fikri kati mi?
If you think your father is a thief, an opportunist, a hypocrite, 'That your mother is stupid.
Babanın bir hırsız, bir fırsatçı, bir ikiyüzlü ; annenin de bir aptal olduğunu düşünüyorsan...
Becket is my enemy but in the human balance traitor that he is and naked as his mother made him, he's worth 100 of you madam, with your crown and your jewels and your august uncle the emperor into the bargain.
Becket benim düşmanım... Bu beşeri dünyada... bir hain ama... aynı annesinin ona öğrettiği gibi çırılçıplak, yalın bir adam. Senin gibi yüzlercesi eder madam, tacın ve mücehverlerin gibi yüzlercesi!
His problem is that he must ask your permission, as she is your mother.
Onun sorunu şu ki ; madem annenle evlenecek bunun için senden müsaade istemeli.
All I know is that I'm tied to this idea here... that your mother gave me, and I'm just bound to go through with it.
Bütün bildiğim bu fikre burada bana annen verdi, and I'm just bound to go through with it.
Mother, you fed me in that stalactites cave which is your womb, you became aware of me.
Anne,... beni mağaraya benzeyen rahminde besledin,... benim farkıma vardın.
That is your mother's chair.
O, annenizin sandalyesi.
Do you, Pamela Piggott... swear that you are Pamela Piggott... and this is the body of your mother, Catherine Piggott?
Bayan Pamela Piggott, bu şahsın anneniz Catherine Piggott olduğuna yemin eder misiniz?
Be assured that what happened to your revered mother is of her world, and not yours.
Saygıdeğer annenize olanların size olmayacağından emin olabilirsiniz.
Oh, there, there, there, there. I'm sure that God will forgive you, Miss Ohlsson, and perhaps, which is more important, so will your father and mother.
Tanrı affedecektir, bundan eminim hatta daha önemlisi aşkta.
I am your mother and it is through me that you came to be.
Ben senin annenim ve seni ben meydana getirdim.
And that your mother is a fool.
Ve annenin aptal olduğunu.
Your mother is so ill that we keep your letters from her... in order not to aggravate her condition.
Annen o kadar hasta ki, durumunu daha da kötüleştirmemek için mektuplarını ondan gizliyoruz.
Your mother told me that the installation is almost completed.
Annenle konuştum, kurulumu neredeyse bitmek üzere.
Your mother is gone. There's nobody in that house.
Anneniz uzaklara gittiği için artık o evde kimse kalmıyor.
The burden is on us to prove that your ex-wife is an unfit mother.
Eski karının uygun bir anne olmadığını kanıtlamalıyız.
Well, if that's how you treat your poor, old mother in the autumn years of her life, all I can say is :
Eğer zavallı, yaşlı annene, son senelerinde böyle davranacaksan, tek diyeceğim sana :
The information in the brains, the learned information involves such things as who's your mother or what the meaning is of that song we're hearing just now.
Beyinlerindeki öğrenilmiş bilgiler annesini tanımaya ve iletişim seslerinin anlamlarını çözmeye yarıyor.
Is it your intention to agree to this marriage and to join your consent to that of her mother who leaves her at liberty to do as she likes?
Evlenmemizi onaylarsanız siz de annesi gibi razı olursunuz. İkimiz arasında seçim yapma özgürlüğünü kızına vermiş.
Your business friends consider it an honour... to eat that grub your awful old mother prepares.
Senin iş arkadaşların korkunç yaşlı annenin hazırladığı o yemeği yemeyi onur olarak görüyorlar.
You had your mother for that.
Bu iş için bir annen vardı!
And your mother is like that. In her work. She's lucky.
Annen de aynı şekilde işi gelecek vaat ediyor.
Your mother said that if you only took a close look in the mirror... you would understand who your father is.
Annen sana, ancak aynaya iyice bakarsan babanın kim olduğunu... -... anlayacağını söylemişti.
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that understood 245
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that a threat 163
is that all you got 152
is that what you want 740
is that a 177
is that all 744
is that clear 774
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that a threat 163
is that all you got 152
is that what you want 740
is that a 177
is that all 744
is that clear 774