Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / It's like you're

It's like you're перевод на турецкий

4,776 параллельный перевод
It's like you're trying to make bad decisions.
Kötü kararlar vermeye çalışıyorsunuz gibi.
Not that you're a dad. It's like you're a totally - different pers...
Baba oldun diye değil, resmen bambaşka biri ol...
It's kind of like having an impacted bowel and you're forced to stick your finger up your ass and pry the shit out one dry, flaky chunk at a time, except with words.
Sıçman gereken bir dünya bokun varmış ve çıkması için götüne parmak atıp tek seferde hepsini çıkartmak için dua eder gibi. Tek farkı kelimelerle oluyor.
It's like you're the Hulk but only your balls got angry.
Hulk gibisin, ama sadece taşakların sinirleniyor.
It's like the other time, you're just more stressed.
Sadece artık daha deneyimlisin.
You know, I wouldn't necessarily drink beer like this at a bar, but if you're just chilling at home watching tube, it's pretty sweet.
Biliyor musunuz? Barda, hayatta bu şekilde bira içmem. Ama evde takılıp televizyon izlerken oldukça tatlı.
And it's not like you're always on time, Sarah.
Her zaman vaktinde gelmiyorsun, Sarah.
You're going to act like an idiot and say "Okay got it", to the shameless woman that made a request from the man she rejected in the past as if nothing happened, and make a cake?
Aptal gibi davranıp her şeye "Tamam" diyorsun. Eskiden seni reddetmiş bu utanmaz kadın hiçbir şey olmamış gibi senden düğün pastasını yapmanı istiyor.
It's like you're asking to be captured.
Bu halinle yakalanmak istiyor gibisin.
It's starting to sound an awful lot like you're all on her side.
Hepiniz onun tarafındaymış gibiyken her şey korkunç görünmeye başladı.
It's like you're not even trying to confess!
Sanki itiraf etmeye uğraşmıyormuşsun gibi.
I'm gonna actually grab that from you, and I'm gonna give it back to you'cause I'm afraid you're gonna waste your wish on a guy that looks like a mannequin from the "it's a small world" ride.
Ve tekrar sana vereceğim. Çünkü dileğini Minik Dünya'daki vitrin mankenlerine benzeyen biriyle harcamandan korkuyorum.
It's just, y-you seem like you're...
Sadece, görünüşe göre sen...
So it's like I'm a witch and you're a Smurf.
Ben cadıyım sen de Şirinsin.
When you dance, it's like you're... you're dying to cut loose, but then just before you do, you chicken out.
Sen dans ederken sanki özgür olmak için ölüyorsun ancak bunu yapmadan önce çekiniyorsun.
Don't forget we're popular now, so it's really important to pretend like you care.
Popüler olduğumuzu unutma. İlgileniyormuş gibi yapman çok önemli.
It was like... you know when you're outside on a sunny spring day, and you see a butterfly, and you go "Ah," and then the world stops for a second, and then it's gone?
Güneşli bir bahar gününde dışarı çıkıp bir kelebek görmüşsün ve sonra dünya bir anlığına durmuş gibiydi. Ve sonra geçti?
What's wrong with it? Look, Audrey, I don't know what you're talking about, but, like, what are you trying to do?
Audrey, neden bahsettiğini bilmiyorum.
You're all looking at me like I'm crazy, but it's only because I used to have a drinking problem that people don't believe me!
Hepiniz bana deliymişim gibi bakıyorsunuz ama kimsenin bana inanmamasının sebebi geçmişte bir alkolik olmam.
It's got nothing to do with what you look like. And if you're telling yourself that, you're selling yourself short.
Dış görünüşünle bir ilgisi yok ve eğer buna inanmıyorsan kendini hafife alıyorsun.
It's not like you're gonna wear this every day.
Sanki her gün mü giyeceksin bunu?
Well, it's not like you're over there fighting for her.
Uğruna savaşmadın ki.
- like, from the union? - You're within your rights, but I think it's best if we keep this unofficial.
Senin zaten kendi hakların var, ama bence en iyisi bunun gizli kalması.
You're 50. " It's so old, like, ancient to have an ear piercing.
Kulak deldirme zamanı geçeli asırlar oldu.
I mean, whatever, the fact that you're blowing me off, but it's like she's just always around.
Yani, neyse ne de onun yüzünden beni ektin sanki her zaman burada olacakmış gibi.
It's just like you're reciting something you memorized.
Ezberlediğin şeyleri hafızadan söylüyor gibisin.
You know, I just feel like I don't want to start something and get in over our head, and it's a huge- we're always in over our heads.
Boyumuzu aşacak bir şeylere kalkışmak istemiyorum ve bu büyük bir şey... Biz her zaman boyumuzu aşmışızdır.
And it's probably not a big deal, and you're probably gonna be, like, insulted that I even implied that you would care, but...
Ve muhtemelen çok büyük bir şey değil, ve sen de muhtemelen kendini aşağılanmış hissedeceksin ilgilendiğini düşündüğüm için, ama...
He's fucking sexy, but if he hasn't realized it yet, he's going to soon that you're just, like, a sad, pathetic mess.
Çok seksi, ama henüz fark etmediyse, yakında edecek yani senin üzgün, zavallı bir karmaşa olduğunu.
I-I know what you're gonna say. It's not like I haven't been thinking about it nonstop.
Her an düşünmediğimden değil.
You can't just go spilling your blood Like it's 1955 and you're king of the world!
Öylece kan tükürüp dünyanın kralı gibi davranamazsın!
YOU'RE WATCHING THAT THING LIKE YOU'RE WORRIED IT'S GONNA RUN AWAY.
Endişeli görünüyorsun, kaçacak gibisin sanki.
Hey, I can see it. You're out drunk on St. Patrick's day, And it seems like a good idea to bang a Leprechaun.
Aziz Patrick gününde sarhoş oldun ve bir leprikon ile yatmak iyi bir fikir gibi görünüyor.
There's just... like this cirlce of trust. And you're way on the outside of it.
Burada bir güven çemberi var ve sen bunun oldukça dışındasın.
You're all making it seem like me, the one who's done...
- Hepiniz bunu, benim hatammış gibi davranıyorsunuz- - - Bunu yapan biri varsa- -
You feel like you're lost All alone But just when it seems It's hard to believe
Şaşkın ve yapayalnız kaldın Ama inanmak zor geldiğinde
Sometimes it's like you're a second... dad.
Bazen üvey baba gibisin...
Well, it's not like we secretly planned it, if that's what you're thinking.
Gizlice plân yapmadık. Eğer bunu düşünüyorsan tabi.
If he's as great as you say, it feels like I should re-meet my future cuñado.
Eğer söylediğin kadar harika olsaydı geleceğin eniştesiyle tekrar görüşme isteği uyandırırdı.
No, you're not, because you kind of like it when I get us into these jams... Jess : that's kind of your thing.
Değilsin, çünkü bir nevi içine girdiğimiz bu durumun senin yüzünden olduğunu biliyorsun.
You're trying to hide the fact that you like where it dumped you out.
Sen savaşın seni getirdiği noktadan hoşlandığın gerçeğini saklamaya çalışıyorsun.
I hope you like deep-dish pizza, because there's gonna be a lot more of it in Chicago, where we're all gonna be moving.
Umarım kalın hamurlu pizza seviyorsunuzdur....... çünkü Şikago'da bundan çok olacak. Hepimiz oraya taşınıyoruz.
I know, but it's not like you're picking a shirt here.
Biliyorum ama sonuçta üzerini değiştirmiyorsun.
But honestly, like, I don't know, we just knew that they were there and that's where we're going, and, you know, it was a shithole and, you know, we were there to deal with it.
Bilmem ama dürüst olmak gerekirse, orada olduklarını biliyorduk, ve biz de oraya gidiyorduk, orası tam bir bok çukuruydu ve bununla baş etmemiz gerekiyordu.
It's like, I'd be laying there on my cot, and all of a sudden you'd just hear the cracks flying by and RPGs going by, blowing up, right on the HESCOs, on the other side of where you're sleeping, you know?
Kulübemde uzanıyor olurdum ve aniden kıvılcımlar uçuşmaya başlardı, roketler gelip mevzinin duvarlarında uyuduğum yerin karşısında patlardı.
Thorough the mountains, through draws, over these monster rocks, and its like, we move, you know, one of our 50-cals and the tripod, you know, we move it 50 feet, and we're like, "oh, man, that's a smoker."
Dağlardan, düzlüklerden, canavar kayaların üzerinden, biz, bizim 50 kalibreyi ve tripodunu alıp 15 metre taşısak "Oturup biraz dinlenelim." oluyoruz.
It was just a combination of being stressed out here and not wanting to get shot and never seeing your family and everything and then, you get home, and it's just like... you know, you're like, "yes!"
Buradaki stresin ve vurulmak istememenin ve aileni bir görememenin bir karışımıydı, sonra eve döndüm ve sanki, "İşte bu!" demek gibiydi.
And then, after every single day of them trying to kill you and then finally you know that you fucked one of them up, you're like... it almost makes... It makes you cheer a little bit.
Onlar sizi her bir gün öldürmeye çalıştıktan sonra, sonunda birinin ağzına sıçıyorsunuz ve bu neredeyse size sevinç çığlığı attırıyor.
Like, you notice it when you're coming off the LZ in blessing, kind of going in to blessing, there's a little guard post, a little itty-bity room.
İniş bölgesinden gelirken fark ediyorsunuz âdeta bir lütuf, küçük bir nöbetçi kulübesi, ufacık bir oda.
It's not like you're gonna get into college anyway.
Zaten üniversiteye giremeyeceksin.
" You're so much like your namesake, it's almost haunting.
" O kadar adaşına benziyorsun ki insan neredeyse ürperiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]