Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / It's not impossible

It's not impossible перевод на турецкий

424 параллельный перевод
I wish I could be not sorry but it's impossible when you live with a man you love so long.
Keşke üzülmesem ama sevdiğin adamla bu kadar uzun zaman yaşadıktan sonra imkansız.
It's not far but still it's impossible
Uzak değil Fakat halen daha imkansız
It's not only not impossible, but even totally...
Bu imkansız bile olmamasının dışında tamamen...
No, it's not impossible.
Hayır, imkansız değil.
Oh, it's not impossible except that afterwards I wouldn't have any money.
İmkansız değil. Sonradan hiç paramın kalmayacak olması dışında.
It's not impossible that I began to think of this and that, associated with places where I played as a child.
Çocukken oynadığım yerlerle ilgili, şunu bunu düşünmeye başlamam imkansız bir şey değil.
It's not impossible, is it?
İmkansız değil, değil mi?
It's not impossible.
İmkansız değil.
It's impossible to talk to somebody who's not allowed to remember.
Hatırlamanıza asla izin verilmeyen birisiyle konuşmak imkansız.
It's not impossible to find it in Paris.
Paris'te bulması o kadar zor değil.
I know it's practically impossible for anybody to realize they're not loved..... when in love with somebody they think they're in love with.
Birilerini severken aslında sevilmediklerini idrak edebilmelerinin pratikte mümkün olmadığını biliyorum. Ama gene de...
But it's impossible to learn not to learn.
Ancak, öğrenmemeyi öğrenmek imkansız.
It seems to have been quite impossible... to live beside this river... and not to have visions of eternity.
Bu nehrin dışında yaşam tamamen imkansız görünür ve sonsuzluk hayali yoktur.
- It's impossible to hide a whole planet. - Impossible for you, not for them.
- Bir gezegeni saklamak mümkün değil.
It's impossible not to be afraid of dying.
Ölmekten korkmamak mümkün değildir.
Therefore it's not impossible that it was put into the bottle.
Bu sebeple şişeye konulması imkansız değil.
It's absurd! Not only absurd-impossible!
Sadece tuhaf değil... imkansız!
It's not impossible.
Bu yapılabilir.
The trouble with your theory is not only is it very tenuous, but it's impossible to prove, isn't it?
Teorinizin yanlışlığı sadece sağlam temelli olmamasında değil, aynı zamanda kanıtlanması imkansız, değil mi?
It's not impossible that the Germans may reach the river tonight.
Almanların bu gece nehre ulaşmaları imkansız değil.
It's just dating, not like marrying him. It's impossible.
- Bu imkansız.
Well, on careful consideration... it's not easy... but it's not impossible.
Tabii, iyi düşünüldüğünde kolay değil ama olanaksız da değil.
Well, it might be difficult, but it's not impossible.
Zor olabilir, ama imkansız değil.
It's not such an impossible thing, I know you like her.
O kadar imkansız bir şey değil, Ondan hoşlandığını biliyorum.
– It's not impossible.
– Hiç de değil.
It's impossible for words... to describe... what is necessary... to those who do not know what horror means.
Dehşetin anlamını bilmeyen... birisine... yapılması gerekenleri... kelimelerin anlatması imkansız.
Thank you, Markus, but it's impossible. And not because of Bronski.
Teşşekkür ederim, Markus, ama bu imkansız,... ve bunun nedeni Bronski'den kaynaklanmıyor.
It's not impossible.
İmkânsız değil.
There are so many expectations, it's impossible to remain unchanged i'd like to live in a real world, not one of fiction and facades I live in Warsaw. I'm a sociologist I'm a person of some responsibility, and little sense of humour
Pek çok beklenti vardır. Ama imkansız hep orada durur. Gerçek bir dünyada yaşamak istiyorum.
Not that it's impossible, but it's unnecessary.
İmkansız olduğundan değil, gereksiz olduğundan.
It's not like I'm asking something impossible...
Sanki imkansız bir şey istiyorum da.
I mean, obviously, it's impossible, not that I thought it was all that hot an idea anyway.
Demek istediğim kesinlikle imkansız düşündüğüm kadar iyi bir fikir olmayabilir.
- It's not impossible.
- İmkansız değil.
It's impossible not to listen to what he says.
Onun söylediklerini dinlememek imkansız.
It's not impossible... since the biggest crimes often escape human justice.
İmkansız değil... büyük suçlar insan adaletinden kaçar.
( Jim ) It's not impossible.
Bu imkansız değil.
You told me, if it's not Wisely's help. It's impossible to make it.
Wisely'nin yardımı olmadan bu işi yapmak... imkansız dedin bana
I'm not against factories, but it's impossible here.
Fabrikalara karşı değilim, ama burada imkansız.
No, I don't know. It is not impossible. It's happening.
Evet, biliyorum ama imkânsız gibi gözükse de bu oluyor.
It's rare, but it's not impossible.
Bu nadir, ama imkansız değil.
- It's not impossible.
- İmkansız değil. - Gerçekten mi?
It's impossible not to like you.
Seni sevmemeleri imkansız.
- It's not impossible. - I want you out of my office.
- İmkansız falan değil.
It's not impossible
İmkansız değil
It's not impossible, Jake.
Bu imkansız değil, Jake.
It's not impossible...
İmkansız değil...
Is Lawyer Kisaki the criminal... or not? Well... It's impossible the excellent Lawyer Kisaki not to have someplace she could hide it quickly.
Garajdaki arabanın deposu delikti ve aküsü bitmişti.
It's not totally impossible.
Tamamen imkansız değil.
Strategically, the planet's location would make it difficult to maintain adequate supply lines but not impossible.
Stratejik olarak, gezegenin konumu yeterli besin tedarik hattını korumayı zorlaştıracak ama imkansız değil.
Well, but if it's impossible not to dance, let us dance, then.
Madem dans etmemek mümkün değilmiş, o zaman dans edelim.
It's not impossible to trace, but it'll take time.
Saptanması imkansız değildir, ama zaman alır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]