It's so pretty перевод на турецкий
954 параллельный перевод
It's so pretty.
Bu çok güzel.
It's what I wanted to do originally, too, is, you know, be by myself, take care of myself, do my own thing, and I got that, so pretty content.
Aslen olmak istediğim de böyle kendi başıma olmak, kendime bakmak, kendi işlerimi görmek ve bunları yapıyorum da yani hâlimden oldukça memnunum.
Well, you know, they're pretty, but it's kind of odd, the whole idea of someone giving someone a flower'cause it's like, "Oh, you know, I like you, so let me give you something that's dying."
Güzeller ama biraz tuhaf tüm bu birine çiçek verme fikri şey demek gibi çünkü "senden hoşlanıyorum hadi bana ölen bir şey ver."
It came out so pretty. You know how dense Lee Eun Seol is.
Lee Eun Seol'un hiç anlayışı yok.
It's so pretty.
Çok güzel.
It's so pretty!
Çok güzel!
But it's so pretty.
Ama çok güzel.
It's so pretty.
O kadar sevimli ki.
It's so pretty.
Sana bir tane alacağım diye söz vermiştim... Çok güzel.
It's so pretty here.
Burası çok güzel.
It's so pretty.
Çok güzel. Al bak.
I can't help it. It's so pretty and ample
Ona yardım edemem.
It's so shady and pretty.
Bol gölgeli, güzel bir ağaç.
It's all so pretty here, just the way I imagined it.
Hepsi neredeyse burada, tıpkı düşlediğim gibi.
If she was only ugly, it wouldn't be so bad, but pretty like she is, it's an out and out waste.
Eğer çirkin olsaydı, farketmezdi. ama güzel kadın doğrusu Bu bir sıkıntı.
So I guess it's pretty lucky neither of us is rich, huh?
Sanırım ikimizin de zengin olmaması şans, değil mi? Evet.
Well, if so, it's pretty startling that at the impact site there is not a piece, not the tiniest transistor of a crashed spacecraft.
Eh, eğer öyleyse çarpışma alanında, düşen uzay gemisine ait hiçbir parça küçücük bir transistör bile bulunamaması oldukça ilginç.
I hope so, but it's a pretty severe attack.
Umuyorum, ama şiddetli bir krizdi geçirdiği.
It was also early in the morning around the first of this month. It was still pretty dark, so he couldn't see very well, but he says he saw an older man and a young yakuza type having a very heated exchange by a pond outside the village.
O sabahın erken saatlerinde, hava henüz karanlıkken, köyün dışındaki gölün yanında serseri bir genç ile yaşlı bir adam tartışıyorlarmış.
When a woman's so pretty, men can find it hard to approach her.
Ne zaman bir kadın çok güzel olsa, erkekler ona yaklaşmanın çok zor olduğunu düşünür.
The odd thing is it's so ugly, yet it makes such pretty daughters.
Babaları çok çirkin ama, ne kadar da güzel kızları var.
But that's what we've got, and I guess it's worked pretty well so far.
Ama evet, sahip olduğumuz şey bu, ve şimdiye kadar da gayet güzel işledi.
How about a nice drive in the country? It's so pretty.
Buralar çok güzeldir.
The rest of the book'll be pretty violent, so I think it's best to end it like that.
Kitap şiddet dolu olacak. Sonuna da huzur dolu bir şey koyalım.
Look, Trumbull, I know you pretty well, and you ain't the least bit concerned with my health, so what's on your mind, and how much is it going to cost me?
Bak Trumbull, Seni yeterince iyi tanıyorum. ve senin yapacağın son şey benim sağlığımla ilgilenmektir. Kafandan geçen nedir ve Bana neye mal olacak?
So I say to him, "Listen... if this is a joke, it's sick. A pretty bad joke."
Ben de ona, "Bana bak eğer bu bir şakaysa, çok iğrenç, kötü bir şakaydı" dedim.
It's been a pretty uneventful drive so far.
Şu ana kadar oldukça olaysız bir yolculuk oldu.
- Neither do I. It's bad luck to be superstitious, but the cards are so pretty.
Batıl inançlar kötü şans getirir ama kartlar çok güzel.
If General Nobile is transmitting, is it not a fact... that his signals could be lofting up and coming down pretty well anywhere... that they could be picked up by anyone... - who happened to be in the right place? - I believe so, yes.
General Nobile telsizle bağlanmaya çalışıyorsa,... gidip gelen sinyaller doğru yerde bulunan herkes tarafından alınabilir, değil mi?
Men, we've got a pretty difficult cat to confuse today so let's get straight on it.
Arkadaşlar, bugün şaşırtacağımız kedi çok zorlu. O yüzden hemen işe koyulun.
And every night when it got dark, his wife would put his 3 pretty little girls to bed real early, so he wouldn't grump at em'when he got home.
Ve her gece, hava karardığında karısı üç güzel kızını erkenden yatağa yatırırmış, ki çiftçi eve geldiğinde onlara huysuzluk yapmasın.
It's so pretty!
Çok güzelmiş!
"It's so pretty..."
"Çok güzel."
It's so pretty, Woody.
Çok güzel Woody.
Now that don't seem right somehow, it being so pretty out here and all.
Dışarısı bu kadar güzelken bu dediğin bana pek doğru gelmedi.
Yeah, it's really so pretty when the light starts to come up.
Evet, günün başladığı bu saatler gerçekten harika.
It's so pretty.
Cok nefis. .
It's pretty nice if you're living up here, but... not so great down in the valley...
Burada, yukarı tarafta oturmak çok güzel, ama vadi tarafı o kadar iyi değil.
- It's so pretty.
- Çok güzel.
It doesn't bother you none this guy comes to town with his pretty wife... and we roll up with this key so he can turn it down, make me look like a jerk?
Bu adamın güzel karısıyla kasabaya gelmesi, ona sunduğum anahtarı geri çevirerek beni bir sefil gibi göstermesi senin canını sıkmadı mı?
Oh, it's so pretty.
Oh, çok güzel.
It's so pretty!
Çok güzel bir yer.
It's gonna be a pretty so-so night for you here in Chicago.
Chicago'daki geceler seni idare edecektir.
It's so pretty.
Çok şık.
So far... it's pretty nice.
Şimdiye dek...
So he had taken pretty good care of it, even though he did put it under water.
Suyun içine atmış olsa da, silaha çok iyi bakmıştı.
So, all in all, and what with one thing and another, it's been a pretty tiring 48 hours.
Zaten öyle ya da böyle çok yorucu bir 48 saatti bu.
So far the only really good suspect in Amanda's death was me... and I was pretty sure that I didn't do it.
Şu ana kadar Amandanın ölümünde tek suçlu bendim ve bunu benim yapmadığıma da gayet emindim.
It sounds pretty far-fetched, but you seem honest so I believe some of what you say.
Çok sıradışı bir hikaye ama dürüst birine benziyorsun bu yüzden söylediklerinin bir kısmına inanıyorum.
It's just so pretty I can't bring myself to cut it.
O kadar şirin ki kesmeye elim gitmiyor.
I wouldn't want to change anything, it's so pretty.
Bir şey değiştirmek istemiyorum, böyle çok sevimli.
it's so cute 87
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135
it's so good 224
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135
it's so good 224