It was meant to be перевод на турецкий
479 параллельный перевод
Maybe it was meant to be.
Belki öyle olması gerekiyordu.
Uh... Perhaps it was meant to be a thunderbolt and there was no thunder available, say.
Belki yıldırım gerekiyordu..
You get the feeling this is how it was meant to be.
İşin bu şekilde gitmesi gerektiğini hissediyorsun.
It was meant to be a comment on the short, unhappy life of paul carson.
Bu bir yorumdu Paul Carson'ın kısa, bedbaht yaşamı üzerine.
You're handling Pavlova and you want her to dance just for you? It's a God-given talent. It was meant to be shared with the public.
Bu Tanrı vergisi bir yetenek ve halkla paylaşılması gerekiyor.
I thought it was the way it was meant to be. I was happy.
Doğru olan buydu ve ben mutluydum.
As it was meant to be.
Olması gerektiği gibi.
So, dear, can't you see That it was meant to be
# Yani, tatlım kaderimizde olduğunu görmüyor musun?
I seen what it was meant to be like.
Nasıl olması gerektiğini anlıyorum.
That's exactly what it was meant to be.
Tam olarak öyle.
It was meant to be'us moving here.
Buraya gelmek kaderimizdi.
- It was meant to be.
- Bunun olması gerekiyordu.
- It was meant to be a joke!
- O şaka olsun diyeydi!
It was meant to be a speech
Bir konuşmanın yerine geçmesi için.
It was meant to be that way, though I don't know why
Eminim, hiç kuşkum yok işte nedenini bilmesem de
That's the way it was meant to be.
Olması gereken bu şekildedir.
I thought that's the way it was meant to be.
Öyle olmasi gerekiyordu saniyordum.
It was meant to be a fun kind of holiday, to sort out our marriage, but to be honest, it's been nothing but disaster since we set off.
Ama Diana ile evliliğimiz çözmek için. Eğlenceli bir tatil olması gerekiyordu. Ama dürüst olmak gerekirse, felakete dönüştü.
- It was meant to be an insult!
- Zaten aşağılıyoruz!
It was meant to be.
Olacağı varmış.
But it was meant to be.
ama bu kaderinde var.
THAT'S HOW IT WAS MEANT TO BE.
Olması gerektiği gibi.
You are lucky. It was meant to be used against you. Let's go.
sen şanslısın bunu sana karşı kullanmam gerekiyordu, gidelim.
Probably that's how it was meant to be.
Muhtemelen olması planlanan da buydu.
- It was meant to be after school today.
Bugün okuldan sonra olacaktı.
It was in paper last week, something about Lady Yardly having a diamond called "The Eatern Star", and how it was meant to be one eye of a Chinese God, and the "Western Star" was the other, and belonged to a film star.
Geçen hafta gazetelere çıkmıştı. Leydi Yardly'in "Doğu Yıldızı" adında bir elması varmış. Ve bir Çin tanrılarından birinin bir gözü olduğuna inanılıyormuş.
I know it was meant to be. - You think so, Bob?
Biliyorum, bunun olacağını anlamıştım.
Which is exactly how it was meant to be.
Bu da tam olarak olması gereken şey.
It was meant to be that way. You really believe that?
Gerçekten herşeyin yazılı olduğuna mı inanıyorsun?
This is Quark's the way Quark's should be the way it was meant to be.
Burası Quark'ın yeri, Quark'ın yerinin olması gerektiği gibi aynen olması gerektiği gibi.
It was meant to be A Day in the Life of Fernando Buttanda.
Fernando Buttanda'nın bir gününü çekecektik.
Now we can watch Green Acres the way it was meant to be seen.
Bundan böyle "Green Acres" i hakettiği şekilde seyredebiliriz.
It was only meant to be for a few hours.
Sadece birkaç saat içindi.
It was not meant to be crossed by us.
Onu aşmak bizlere göre değildir.
The way I see it, it's about time we got us a sheriff who can treat that jailhouse scum like they was meant to be.
Benim gördüğüm şekliyle, kendimize bir şerif bulmamızın tam zamanı o hapishane pisliklerine olması gerektiği davranacak birini.
What I meant was, whatever it takes to be a cop's wife I'm just not sure I'm making it.
İtiraf etmeli, bir polis eşi için gerekli niteliklerden eminim hiç biri yok bende.
Well, your little joke was not funny. It wasn't meant to be funny, sir.
Bu, fidye notu için sözcük ve harflerin kesildiği gazetenin aynı baskısı.
Beeblebrox stole the Improbability Drive Ship when he was meant to be launching it...
Beeblebrox çalıştırması gerekirken Olasılıksızlık Motorlu Gemi'yi çaldı...
What I meant to say was... it might very well be a poltergeist intrusion... instead of a classic haunting.
Klasik bir perili ev vakasındansa bir hortlak baskını söz konusu olabilir... demek istiyorum.
It kind of feels like this whole thing was meant to be.
Sanki her şey kaderde varmış gibi geliyor.
'Cause we were asked about it all the time... it was just silly, and we had to pretend to be like in the old days... when artists weren't meant to say anything about anything.
Sürekli soruyorlardı. Çok komikti, çünkü bir sanatçı fikrini açıklamamalıdır... şeklinde düşünüyormuş gibi yapmalıydık.
It's as if I was meant to be here.
Sanki kaderimde burada olmak vardı.
If you spew and she bolts, it was never meant to be.
Eğer kusarsan ve o kaçarsa, demek ki nasip değilmiş.
It was this they believed had happened in Russia. To many this meant that one of the guiding principles of mass democracy was wrong ; the belief that human beings could be trusted to make decisions on a rational basis.
Bir yanda Walter Lippmann var,... muhtemelen Amerika'nın gelmiş geçmiş en etkili siyasi düşünürüdür,... aslında diyor ki, kitle zihninin temel mekanizması saçmalık,... irrasyonalite ve hayvanlıktır.
It's a nightmare here because here was not meant to be.
Bu bir kabus. Bunların asla gerçekleşmemesi lazım.
It seems as though it was always meant to be, doesn't it? "
Bunun böyle olacağı hep belliydi sanki, değil mi?
I told that story in confidence. It was never meant to be in print.
O hikâyeyi güvendiğim için anlatmıştım, maksadım asla kitaba dökülmesi değildi.
All I meant was it's a little foolish to worry about your careers at a time like this when there's a good chance we're all about to be killed.
Demek istediğim, büyük olasılıkla biraz sonra öldürülecek olmamıza rağmen kariyerleriniz hakkında endişelenmeniz biraz aptalca.
It was not meant to be.
Öyle olsun diye yapilmadi.
It was meant to be, right?
- Olacağı varmış, değil mi?
If this was meant to be a trap, why tell us about it?
Bu bir tuzak anlamına geliyorsa, neden bize bundan bahsediyorsun ki?