Its перевод на турецкий
58,915 параллельный перевод
This particular shot found its mark.
Bu atış hedefini buldu.
I will chant sutras day and night until its evil nature is defeated.
kötü tarafı gidinceye kadar gece gündüz dua edeceğim.
So he hung up, in its place...
O yüzden kaldırmış, onun yerine de...
Its stock price drops 93 % in eight hours.
Borsa değerleri 8 saat içinde % 93 düşüyor.
This is the universe at its most ironic.
Şu anda evrenin en ironik hali.
Its sins have been swept clean.
Günahları silinip temizlendi.
The yellow deal flipped on its top?
- Ters dönmüş sarı şeyi mi?
And as the rest of the world went about its business, 1946, 47, 50, 64, 71...
Dünyanın geri kalanı kendi işine baktı. 1946, 47, 50, 64, 71...
To keep it from being used by anyone but its owner.
Silahın sahibinden başka biri tarafından kullanılmasını engellemek için.
The Stussy Corporation, having sold all its assets this morning to realignment for $ 100,000, and may I say, very generous of you, but your company is now carrying a debt load of over three hundred million.
Stussy şirketi, bu sabahtan itibaren tüm mal varlığını 100.000 dolara Realignment'e sattı ve emin ol çok bile ödendi. Ama şu anda şirketinizin omuzlarında üç yüz milyondan fazla bir borç var.
It's more of a leveraged buyout or bleed out, in which an outside entity acquires a healthy company, borrows millions of dollars in its name, which is pocketed by the partners.
Bu daha çok batmak üzere ya da batmış olan şirketlerin isimleri kullanılarak deniz aşırı bankalardan milyonlarca dolarlık krediler alınması ve bu kredilerin ortaklar tarafından cebe indirilmesi.
The nation state defending its borders.
Ülkemiz sınırlarını korumakla meşgul desenize.
And yet, if evidence is collected, if confessions are made, if a verdict of guilty is entered in a court of law, then its happening becomes as the rocks and rivers, and to argue that it didn't happen is to argue with reality itself.
Ama yine de kanıtlar toplanırsa itiraflarda bulunurlarsa eğer bir insanın suçluluğu mahkeme önünde kanıtlanırsa işte o zaman bahsettiğiniz şey öyle bir gerçek olur ki siz bile kendinize gerçekliğin bu kadar gerçek olduğunu anlatamazsınız.
We all told her that it was just a sandstorm, a little wind, but she had seen its face.
Hepimiz ona sadece bir kum fırtınasıdır küçük bir rüzgârdır dedik ama o yüzünü görmüş.
And its eyes, like yours, were burning flames.
Ve gözlerini de, aynı seninki gibi alevdenmiş.
Half the earth's fleet was headed to mars, To annihilate its former colony.
Dünya filosunun yarısı eski kolonisini yok etmek için Mars'a doğru yola çıkmıştı.
Soon as that stealth points its nose at us, We're done like dinner.
Çok yakında o gizli harekât gemisi burnunu bize çevirdi mi yemek gibi bittik demektir.
Earth was its target.
Hedef dünyaydı.
It was sent to hijack life on our planet for its own ends.
Kendi sonu için gezegenimizdeki hayatı kaçırması için yollandı.
Sekou, we took a look at your website, and you've been openly critical of America and supportive of its sworn enemies.
Web sitene bir göz attık Sekou. Amerika'yı açıkça eleştirip onun yeminli düşmanlarını desteklemişsin.
The squirrel thinks it's turning the wheel, but if it stops running, its feet get caught in the wires and the squirrel breaks its paws.
Sincap tekeri döndürdüğünü düşünüyor ama koşmayı bırakırsa ayakları tellere takılır ve patileri kırılır.
That they're the only real measure of a nation's political health... the one true expression of its subconscious.
Bir ülkenin politik sağlığının tek gerçek ölçütü ülkenin bilinçaltının tek doğru yansıması onlardır demiş.
- The NSA's made its meta-databases available to us.
- NSA bizim için meta veri tabanlarını açtı.
No, I just noticed because I've seen a lot of different bushes around the world, and that's just, like, totally... it's its own style.
Hayır, dünyada bir sürü tüy gördüm ama bunu fark ettim sanki... Kendi tarzları var.
But, Ealdormen, to keep Wessex safe, we must now look beyond its borders, to Mercia, East Anglia, to Cornwalum, Wales and to the North, to Northumbria and to the once great and holy city of Eoferwic, where now, Christian men and women suffer under the dark rule of the Danes.
Ancak sancak beylerim, Wessex'i emniyetli tutmak için hudutlarının ötesine Mercia'ya, Doğu Anglia'ya Cornwalum'a, Galler'e Kuzey'e, Northumbria'ya ve vaktizamanında büyük, kutsal bir şehir olan Eoferwic'e şu anda Danların korkunç idaresi altında Hristiyan erkek ve kadınların ızdırap çektiği yerlere bakmak zorundayız.
- escort this chicken to its quarters.
İyi eğlenceler.
On October the 14th, a town in the outback lost its entire population.
14 Ekim'de, kasaba tüm nüfusunu yitirmişti.
"Now the sun rose and they had come to a well, and He placed the girl down upon its edge and..."
"Güneş doğmuştu ve anlaşmışlardı, ve kızı kuyunun kenarına kadar getirdi..."
" The port was alive with strange faces. It was dawn by the time he found an old salt willing to part with a vessel for what bullion he had left... a cutter with a Bermuda rig called'The Merciful,'its sails ragged and ripped,
" Liman yabancı yüzlerle canlılık kazanmıştı o emektarla karşılaştığında akşam üzeriydi kalan son gücüyle denizde yol almak ister gibi bir hali vardı...
its compass cracked, its rotten hull just barely able to cut the breakers.
Eğreti, eski püskü yelkenleri çatlak bir pusulası zor şer dalgaları kıracak çürük bir gövdesi vardı.
Not to mention wasting shot and powder, which will be invaluable when the time does come for its use.
Barut ve gülle ziyanı da cabası. Hem de ileride kullanmamız gerekeceği düşünülürse.
Nassau works best when its men know what crews they belong to and what captains they answer to.
Nassau da işler ancak herkesin bir tayfası, o tayfadan da hesap soracak bir kaptanı varken yürür.
He's stolen the army that pledged its allegiance to us, not to mention the damaged he's caused with our alliance to the slave communities on this island.
İttifakımıza bağlılık yemini etmiş bir orduyu çaldı bizden. Adadaki köleler olan ilişkimizi zedelediğinden söz etmiyorum bile.
I am prepared to surrender the governor's remaining forces to you... control of the fort, its guns, its magazine, the unconditional release of the remainder of your prisoners.
Valinin geri kalan kuvvetleri teslim olacak. Hisarı bırakacak. Topları ve cephanesiyle.
And an act she is determined to see through to its end.
Ve sonuna kadar gitmekte de kararlı.
When you are forced to write to King Philip, begging his assistance in staving off the army of slaves and pirates on your doorstep... would you not wish in that moment... that you had this one back... when it was possible to kill this monster in its cradle... cheap and quick and quiet?
Kapına dayanan köleleri kapı dışarı etmek için Kral Felipe'ye destek göndersin diye yalvaran mektuplar yazarken "Ah keşke bu canavarı kundağındayken, ucuza hançerletseydim." diye iç geçirmeyi gerçekten istiyor musun?
That's how we bring this country to its knees, - how we change things.
Bu iş bu ülkenin nasıl dize getirildiğini gösterecek, ve bunu nasıl yaptıığımızı.
We'll have the right people in place to lead us through it and hold the world together while it finds its balance.
Yol gösterecek ve düzeni sağlayacak doğru insanlar aramızda.
On the outside of its goings-on.
Olan bitenin dışında tutuldun.
Yet, in its day, this painting was ridiculed, called "a mess," "the work of an amateur."
Yine de onun zamanında, bu resimle dalga geçilmiş, ona karmaşa, bir amatörün işi denmiş.
Its powerful vertical lines are the assurance of authority.
Güçlü dikey hatları otoritenin teminatı.
In public, I say some sort of bullshit like, "Love and its many splendored so forth."
Halkın içinde aşk ve bunun gibi görkemli bir çok saçma şey söylerim.
Some found its way behind your ear.
Birazı kulağının arkasına bulaşmış.
Just think, maybe Maggie black is its slave for all eternity.
Sadece düşün, Belki Maggie black Sonsuza kadar onun kölesidir.
" An ormolu clock lay amongst the wreckage, its hands forever stilled at 10 : 28.
" Bir altın kaplama tunç saat yıkıntının arasındaydı.. .. saat 10 : 28'de sonsuza dek duracaktı. Eduardo Sanchez'in sonuna ihanet edercesine..
It's got its own power source.
Kendi özel güç kaynağı var.
Unlike most multi-cellular organisms, every cell of Calvin's can perform every somatic function on its own.
Diğer çok hücreli organizmaların aksine... Calvin'in her bir parçası kendi başına somatik faaliyetini sürdürebiliyor.
As such, Calvin now possesses the means to interact with its environment, including the use of what appears to be proto-appendages.
Tamamen göz. Öyle ki Calvin daha şimdiden çevresiyle etkileşime girecek araçlara sahip. Bunlara ikincil vücut uzantıları da dahil.
Its curiosity outweighs its fear.
Merak duygusu korkudan daha ağır basıyor.
I can see it. - Its okay.
Evet, görebiliyorum.
Its origin, its nature, maybe even its meaning.
Doğuşu, doğası hatta belki de anlamı.