Joyfully перевод на турецкий
67 параллельный перевод
"The Word that wings joyfully throughout the universe, The Word that appeases every pain and grief, The Word that expiates all human guilt, the Eternal Word... dost thou not know it?"
"Tüm insanlığı sevinçe boğan söz, Her türlü acıyı ve elemi dindiren söz,..." "... İnsani tüm suçların kefaretini ödeyen söz, ebedi bir söz, sen bilmez misin? "
I'll give everything up joyfully if you'll divorce Karenin and marry me.
Karenin'den boşanıp benimle evlenirsen her şeyden seve seve vazgeçerim.
Tomorrow, then, we will attend Your Grace... and so most joyfully we take our leave.
O zaman yarın huzurunuza geliriz. Şimdi, sevinçle, izninizi istirham ediyoruz.
Joyfully now to our Princess we come
Neşeyle Prenses'imize geldik
He strums a banjo joyfully. You're a genius on the flute
"Bançoyu sevinçle ve acemice çalıyorum, Flüt çalmakta dahiyim"
And there was also a time when you would joyfully have killed him.
Ve bir zamanlar onu zevkle Öldürmek isterdin.
¤ and I'll wail joyfully to receive the wound. ¤
¤ ve ben sevinçle inleyeceğim. ¤ Bayan Charlotte, ben Aziz Pafnucio and I've come sizden vaad edilen Mesih'i getirmenizi rica ediyorum.
# Everybody come out and let's commence to singing joyfully #
# Çıkın ortaya ve şarkıya eşlik edelim neşeyle #
# Freedom, you see, has got our hearts singing so joyfully #
# Bu gördüğünüz neşeyle şakıyan kalbimizin özgürlüğü #
Betray me, and I will joyfully send you back to rot in hell, Xusia of Delos.
Bana ihanet edersen seni keyifle cehennemde çürümeye gönderirim Deloslu Xusia.
We left sad and we came back joyfully.
Yaslı gitmişiz fakat şen gelmişiz. Nah şen gelmişiz.
The days of my youth passed joyfully, and I tasted many wonders.
Gençliğimde günler neşeyle geçti, ve bir çok zevki tattım.
" which lures them to die joyfully in the harness...
"Koşum onları sevinçten ölecekmiş gibi cezbediyor."
( Shouts joyfully ) Mama!
Annecik! Babacık!
Joyfully.
Memnuniyetle.
And having safely returned to the shore, may they be joyfully reunited with their relatives.
Güvenli bir şekilde karaya geri döndüklerinde... akrabalarıyla sevinç içinde yeniden bir araya gelsinler.
# Joyfully we...
# Sevinçle biz...
" Live joyfully with the wife you love,
" Ömrünüzün her gününü sizi seven,
[Shrieking joyfully] Ma!
Anne!
If my death could bring your father back, I'd accept it joyfully.
Eğer ölümüm babanın hayatını geri getirebilseydi, bunu seve seve kabul ederim.
- Joyfully.
- Neşeyle.
After being promoted in 1916, he joyfully returned home on leave to marry his sweetheart, Lucie Maria Mollin.
1 91 6'da terfi edildikten sonra, sevinerek evine döndü sevdiği kadınla evlenmek için, Lucie Maria Mollin.
How much they went through together - seeing their children grow and looking joyfully on as their grandchildren had children.
Beraber onca şey yaşadılar - kendi çocuklarını büyütüp ve torunlarının çocukları olduğunu gördüler.
We live happily and joyfully
Mutlu ve sevinçli yaşarız
He joyfully clanked his mug with the mugs of his mates... sloshing his lethal beverage into everyone's drink with cheer.
Neşeli bir şekilde kadehini arkadaşlarının kadehlerine vurur, kadehler kaldırılırken ölümcül içkisini diğerlerinin içkilerine karıştırır.
Freedom you see has got our hearts singing so joyfully
Görüyorsun ki özgürlük kalplerimizi neşe içinde attırıyor
Before those who make the sign of the cross and say joyfully. Precious and Life-giving Cross which drives away demons...
Tüm bunlar kutsal Haç'ın verdiği Sonsuz Mutluluktan yayılacak çünkü kıymetlimiz HAÇ, yaşam verendir ve tüm şeytanları bizden uzak tutar.
I don't want to die joyfully.
Sevinç içinde ölmek istemiyorum.
"Looking down, one sees a playground for Nanking children, " with soldiers and Chinese children playing joyfully on all sides. "
"Aşağı bakıldığında, Çinli çocuklarla askerlerin neşeli bir şekilde oynadıkları oyun alanı görülebiliyor."
That, having been alerted to our plight, You will joyfully embrace your maternal responsibility And restore us to our former lives.
O da, varlığımızı tamamen inkar etmeden... annelik sorumluluğunuzu kabul etmeniz umudu... ve eski hayatlarımıza dönme umudu.
You joyfully cast aside money which you value as your life
Senin için hayatın kadar değerli Paradan memnuniyetle vazgeçtin
The ambassadors from Norway, my good lord, are joyfully return'd.
Elçiler Norveç'ten döndüler kralım, iyi haberlerle.
I plan on living joyfully and happily for the rest of my life, a free man.
Ben hayatımın bundan sonraki bölümünde özgür bir adam olarak yaşayacağım.
Today he's standing joyfully with Jesus at the right hand of God.
Bugün Tanrının sağında mutluluk içinde İsa'yla birlikte duruyor.
All the boys and girls giving joyfully for the good of Rat World. We call it...
Hep söylediğim gibi fare dünyasının iyiliği için bütün çocuklar oyuncaklarını getiriyor...
- ( Joyfully ) Nanga.
- Nanga.
Madam, if you are still of a mind to have me, I will most joyfully be your chaplain.
Hanımefendi, eğer hala beni yanınızda istiyorsanız, kesinlikle büyük bir zevkle din görevliniz olurum.
The thousands of faithful here in St. Peter's Square joyfully applaud the news.
Binlerce inanan burada, St. Peters Meydanı'nda... haberi sevinçle alkışlıyorlar.
Joyfully!
Neşeyle!
She married joyfully of her own free will.
Kendi iradesiyle güle oynaya evlenmişti.
And responsibly and joyfully..
Görev bilerek ve zevkle..
In which case, I look forward to it joyfully.
Her halükarda bunu sevinçle karşılıyorum.
" Your invitation is joyfully accepted by Mr. Ted Mosby and Jeanette.
"Davetinize Bay Ted Mosby ve Jeanette tarafından sevinçle icabet edilecektir."
Nothing but a king whose throat I would joyfully slit.
Boğazını zevkle keseceğim bir kral dışında hiçbir şey.
"We'll drink joyfully to the end of the day"
Gün sonuna kadar neşeyle içeceğiz.
I'm dancing joyfully and to the beat.
Biz burada neşeli bir şekilde dans ediyoruz.
It is, as the Brady children once sang about so joyfully, a sunshine day.
Bugün, Brady Çocukları'nın bir zamanlar neşeyle şarkısını söylediği gibi güneşli bir gün.
( shouting joyfully ) - Hey look at this.
- Hey, şuna bak!
My foot Joyfully. Look at the conditions of these babies.
Bak şu bebelerin haline bak, bak...
Th'ambassadors from Norway, my lord, are joyfully return'd.
İyi haberlerle.
( whistling joyfully )
Silmiyorum.