Just for that перевод на турецкий
14,411 параллельный перевод
Why should he be punished just for that?
Bunun için neden cezalandırılsın ki?
For whatever reason, when it comes to you, that's... that's just not on the table.
Her nedense, konu sen olduğunda böyle bir şey hissetmiyorum.
- Well, i-i just wanted to say I'm so sorry about the accident and that I couldn't be here for the funeral.
Sadece kaza ile ilgili ve cenazede burada bulunamadığım için... üzgün olduğumu söylemek istedim.
That's amazing. Actually, I might just have a little something for you.
Aslında, sana özel ufak bir şeyim olabilir.
Just two boats who crossed once before and are now crossing again on the return charter, looking for that safe harbor, that magical other person, and sometimes that other person can be staring you right in the face
Bir defa karşılaşmış iki tekne şimdi de dönüş yolunda karşılaşıyor. Güvenli limanı arıyorlar, büyülü diğer insanı. Ve bazen bu diğer insan tam da yüzüne bakıyor olabilir
You know, I know you're single, and you're probably jealous about everything, but I was thinking, seeing how we're friends, maybe you could just push through that and be a little happy for me.
Biliyorum, sen yalnızsın ve muhtemelen her şeyi kıskanıyorsun ama madem arkadaşız, belki de benim adıma mutlu olmak için biraz kendini zorlayabilirsin.
I've got guards from Max covering for right now, but that's just temporary.
Şu an maksimum güvenlikten gelen gardiyanlar var ama sadece geçici olarak.
Now, I'm just filtering traffic, looking for packets that traveled through the Latin American or Caribbean Internet exchanges, but nothing's popping up.
Sadece iletişim trafiğini tarayıp Latin Amerika ya da Karayiplerden geçen veri paketlerine de baktım, - ama bir şey çıkmadı.
And when she retires at the end of this term, I'm delighted to say that her daughter, Celia, will run for the open seat to continue delivering just like her mother has.
Ve kendisi bu dönem sonunda emekli olduğunda, kızı Celia'nın boşalan koltuğa annesi gibi bir anlayışla aday olacağını söylemekten mutluluk duyuyorum.
So, it's important to hear them, to talk to them, to listen to their ideas, because, just as you're learning in college, a diversity of ideas makes us all wiser, and that holds true even for your president.
Onları dinlemek, konuşmak, fikirlerini duymak çok önemli. Çünkü tıpkı okulda öğrendiğiniz gibi farklı fikirlerin olması hepimizi daha bilge yapar. Bu başkanınız için bile geçerlidir.
I'm not for regime change, but that just- -
Rejim değişikliği taraftarı değilim ama bu...
That's just used for storage.
Orası depolama için kullanılıyor.
He's not really a land agent, they just call him that for..... well, something to call him, really.
Aslında emlakçı falan değildir ama ona şey için öyle derler... Aslında tam ona denecek bir şey.
And just because you don't remember or know for sure whether you killed that girl or not, that doesn't mean you did it either.
Ve o kızı öldürdüğünü hatırlamıyorsan ya da emin değilsen, bu onu öldürdüğün anlamına da gelmez.
Let me just check that for you.
Sizin için kontrol edeyim.
That's why we need to formulate a proper plan to catch him, not just... chase down every hunch you get and hope for the best.
İşe bu yüzden onu yakalamak için uygun bir plan hazırlamalıyız. Sadece her önsezinin peşinden gidip en iyisini ummamalıyız.
Your Macon Seven is just another example that we must be diligent, or we are gonna be sleeping with one eye open for the rest of our lives.
Senin Macon Yedilin çalışkan olmamız gerektiğinin başka bir örneği, yoksa hayatımızın sonuna kadar bir gözümüz açık uyumak zorunda kalırız.
Was just wondering if they're still considering me for that position.
Beni hala bu pozisyon için düşünüyorlar mı?
It is expected of me just as it is expected that I pay for all this.
Tüm bunlara para vermem beklendiği gibi benden beklenen budur.
I'm gonna ask that you just stay here for a moment.
Burada beklemenizi rica edeceğim. - Hayır.
I just, I need to know, for when that time comes, that I'd made a genuine attempt to talk things over, to try and avert the inevitable, just once.
Sadece bilmem gerekiyor, o zaman geldiğinde her şeyi konuşarak çözmek için cidden uğraştığımı bu kaçınılmaz sondan bir kerecik de olsa kaçınmaya çalıştığımı.
I just have this feeling that, uh... sex is... It's a very complicated thing for you.
Sadece içimden bir his seksin senin için fazlasıyla karmaşık bir şey olduğunu söylüyor.
It's just that I've been keeping people at arm's length for so long.
Sadece uzun süredir insanları kendimden uzak tuttuğum içindi.
See, when Pandora did that little splenectomy, she inadvertently gave me a little... oh, just a little spot for some contraband.
Pandora bu küçük operasyonu yaptığında, istemeden de olsa bana küçük... ufacık bir saklama alanı sağladı.
But I was just hoping that maybe you think I'm good for him, so you'd want to help me figure him out.
Ama, belki de onun için uygun olduğumu düşündüğünü umuyorum,... bu yüzden onu anlayabilmem için bana yardımcı olmak isteyebileceğini düşündüm.
You've always been there for me, and sometimes I forget just how much that means.
Her zaman yanımdaydın bazen bunun ne kadar anlamlı olduğunu unutuyorum.
Yeah, I mean, this is, like, my first accident ever since I've been driving for, like, a year and a half and I just, I really wanna make sure that you take a good look and tell me
Bu benim ilk kazam, bir buçuk yıldır araç kullanıyorum. Sadece iyice bakıp bana gerçek bir zarar vermediğimi söylemenizi istiyorum.
Just a--a mother who's trying to protect her son, and she thought that the best thing for him was to keep his world separate from mine.
Oğlunu korumaya çalışan bir anne yapar bunu ve onun dünyasını benimkinden ayrı tutmanın onun yararına olacağını düşündü.
Let me just say for all the frustrations I have about my real parents giving me up, I am so grateful I was raised in a situation where that was my biggest issue in life.
Öz annem ve babam beni bıraktığı için ne kadar üzülsem de en büyük sorunumun bu olduğu bir ortamda büyüdüğüm için çok mutluyum.
Just for a few weeks. That--that's all.
Birkaç haftalığına sadece, hepsi bu.
Just so you know, after I'm done with you, I'm gonna gut that slave girl just for kicks.
Bilesin diye söylüyorum, senin işini bitirince sırf zevk için o köle kadının bağırsaklarını çıkaracağım.
And then I thought that we could just go back to the way things were before we left for Ivy Town.
Sonra da eskisi gibi olabileceğimizi düşündüm Ivy Town'a gitmeden önceki halimiz gibi olabileceğimizi.
I just wish that you would try and use some of that hope for yourself.
Umarım o umudu biraz kendine de saklarsın.
Nyssa, after everything that she's done, after everything that she's stood for, it just doesn't seem right.
Başardığı ve temsil ettiği onca şeyden sonra bunlar hiç doğru gelmiyor.
Weird magazine about our town that's just ads. Hmm, this one's for Stewie.
Sadece kasabamızdaki ilanların yer aldığı tuhaf dergi.
Let me just take care of that for you guys.
Bunu sizin için hemen halledeyim.
Oh, that's just a little bike bell for fun.
- O sadece eğlencesine küçük bir bisiklet zili.
Look, I'm just happy you pushed me,'cause now I can't wait for that tournament.
Üstüme geldiğine çok sevindim çünkü şimdi turnuvayı dört gözle bekliyorum.
- Why is that so surprising? - Just'cause it's different from the way you usually talk about sitting for the kids.
- Çünkü bu genel olarak çocuklara otur demenden daha farklı.
I just sometimes get the feeling that, um... it's not going to happen for me, you know what I mean?
Bazen kendim için olmayacak hislerim oluyor, anlıyor musun?
That mountain's gonna come for you, just like it did your daddy.
Tıpkı babanın peşine düştüğü gibi.
He says he's grateful for everything you've done, Kate, but he just feels that...
Yaptığın her şey için teşekkür ettiğini söyledi Kate ama ona göre...
Let's pretend, just for a moment, that you're the captain, stuck in the brig while the rest of your crew slowly perish on their damaged ship.
Bir anlığına senin kaptan olduğunu düşünelim. Tayfanın geri kalanı hasarlı bir gemide yavaş yavaş can verirken hapsolmuşsun.
There just was not the power that the driver is looking for.
Sadece sürücünün aradığı güç yoktu.
Or perhaps that's just another word for... destiny.
Ama galiba bu da kaderin ta kendisi olabilir. Çeviri ;
It's just... it must have been hard for him you know, finding out that thing is inside of him.
Sadece... bilirsin içindeki o şeyi öğrenmek zor olmalı.
That might be just enough time for them to get here.
Buralara gelmeleri için yeterli olabilir.
Our insurance is balking at the bill, plus, I just remembered there are 80 people coming to our house in 48 hours for a wedding that's already happened.
Sigorta şirketi ödemeyi yapmamak için direniyor, üstüne birde hatırladım ki seksen kişi 48 saat sonra düğünümüz için geliyor olacak.
I just wanted to say that I'm incredibly grateful for what you've done for me and for what you've been to me.
Benim için yaptıklarından ve bana olan kibar tutumundan dolayı ne kadar müteşekkir olduğumu söylemek istedim.
- What he's trying to tell you is that here in Vatican the Holy Spirit is just another name for Voiello.
- Söylemeye çalıştığı şey Viello için Vatikan'da kutsal ruhun başka bir ismi olduğu.
Can I just get some medicine for that?
Bunun için bir ilaç alamaz mıyım?
just for you 93
just for today 37
just for me 70
just for fun 120
just forget it 291
just for a little while 80
just for a couple of days 21
just for kicks 20
just for a while 61
just for now 44
just for today 37
just for me 70
just for fun 120
just forget it 291
just for a little while 80
just for a couple of days 21
just for kicks 20
just for a while 61
just for now 44