Kook перевод на турецкий
210 параллельный перевод
What are you doing, you crazy kook, you?
Deli misin kardesim?
What a kook! Look at me.
Şuna bakın!
We got a kook inside with a gun.
İçeride silahlı bir deli var.
Whee... - What a kook.
- Tam bir antikasın.
Out, kook, out.
Çık hadi deli.
- You're a kook nose cone.
- Sen bir deli fişeksin.
- You're a kook.
- Tam bir antikasın.
- I'm a kook?
- Ben mi antikayım?
What a kook.
Tam bir antika.
You know you're a kook like a cuckoo?
Sen guguk kuşuna benzeyen bir çatlaksın.
- Kook.
- Antika.
- Oh, shut up, you kook.
- Kes sesini antika.
WHAT AM I? SOME KIND OF KOOK?
Bak, Baron... o şeyin bana neler yaptığını biliyorum.
I'm not going to let that kook ruin somebody's life.
Kesinlikle öyle. O komünist aptalın, birinin hayatını mahvetmesine izin veremem.
Do I look like a kook?
Sersem gibi mi görünüyorum?
When one kook sues another kook and the judge can't decide which is kookier, they go back to the case in another court in 1890.
Bir davaya emsal teşkil eden kararları araştıracağım. Bir manyak başka bir manyağı dava ettiğinde yargıç hangisinin daha manyak olduğuna karar veremezse 1890'da görülmüş başka bir davaya bakarlar.
If I'd known he was a kook, I wouldn't have buzzed him out there.
Böyle antika olduğunu bilsem ona musallat olmazdım.
He's not a kook.
Antika falan değil.
Boy, that old character mut be a kook.
İhtiyar adam tuhaf biri olmalı.
Toni, you're a kook.
Toni sen kaçıksın.
But a nice kook.
Ama tatlı bir kaçıksın.
So we know the kook is sittin'in 23-A. That's here.
Adamın 23-A'da oturduğunu biliyoruz.
You're giving his rarest book to the first kook that comes along.
En değerli kitabını, ilk gelen herife verdin.
And if she really is a kook, one wrong move, one push... and she will fall off that rocker. God knows what she will do.
Gerçekten deliyse, yanlış bir hareket sonunda çıldırabilir ve ne yapacağını Tanrı bilir.
Albert, come on, you kook.
Albert, haydi evlat.
You seem to have landed yourself with a bit of a kook.
Kendini kuş beyinlinin birine bağlamışsın anlaşılan.
Kook.
Antika tip.
They find Captain Kook's treasure.
Devamını biliyorsun!
All the elves dance around like idiots.
Kaptan Kook'un hazinesini buluyorlar.
So, Kook, tell the folks why you bought here in Hurricane Hole.
Kook, arkadaşlara neden Kasırga Deliği'nden ev aldığını anlat.
- Good, Kook.
- Aferin Kook.
Let's go, Kook.
Gidelim, Kook.
- She's a kook. I don't like her.
- Ama bu kız kaçık, onu sevmedim.
But hey, I can be a kook!
Ama antika biri olabilirim!
- Because you're a kook!
- Çünkü sen bir antikasın!
She is a kook.
O artık bir antika.
You fuckin kook.
Seni sersem!
Mom, you kook!
Anne, seni manyak!
Just once I'd like to throw a party without some kook showing up.
Sadece bir sefer olsun delinin tekinin olmadığı bir parti vermek istiyorum.
As long as he gives us leads, I don't care how big a kook...
Çok ürkütücü. Bizi yönlendirdiği sürece ne kadar antika olduğu umurumda değil.
He's not a kook.
Tuhaf biri değil.
Well, at least I got to show you I wasn't always a pathetic old kook.
En azından sana her zaman böyle zavallı biri olmadığımı göstermiş oldum.
He was a kook!
O bir kaçıktı.
- Is he a kook? - I don't know.
Biraz garip biri mi?
Max will be remembered as a... disappointing rummage sale or some kook on a home video.
Max hayal kırıklığı yaratan eski bir eşya ya da unutulup bir köşeye atılmış bir video kasedi gibi hatırlanacak.
But a kook is always a kook.
Ama tuhaf, her zaman tuhaftır.
Um, a vagrant, a kook.
Serseri, antika biri.
He's this rich, kook mythology professor.
Zengin, tuhaf mitoloji profesörü.
The other one was just gonna end up a kook.
Diğeri ise zaten antika biri olacaktı.
YOU'RE A LITTLE KOOK, HENRY.
Başımda yeterince bela var bir de tutmuş sıkıntımı hayalci bir çocuğa açıyorum.
- You're a bit of a kook yourself.
Sen de çılgınsın.