Lass перевод на турецкий
679 параллельный перевод
"A terminal lass from Kilbride was befuddled by fear and by pride."
Kilbride'li bir kadın ölümcül hastalığa yakalanmıştı. Kafası korku ve gurur yüzünden allak bullaktı.
She had a quick change-over from a barmaid to a salvation army lass.
Yani daha geçen yaz onunla bu konuyu ciddi şekilde konuşmak zorunda kaldım. Bir barmenden bir kurtuluş ordusu gönüllüsüne hızlı bir şekilde dönüşüverdi.
His name's Arvis, and he says to me, says he : " Who's the pretty lass what has the parlor?
Adı Arvis, " Büyük salonlu dairede... oturan tatlı bayan kim?
- Lass, lass.
- Kadın, kadın.
No tears, lass.
Ağlamak yok, hayatım.
Come on, lass, give us a kiss and wish me luck.
Haydi canım, bir öpücük ver ve şans dile.
If the poor lass flirts a bit and won't behave
Olur da zavallı kız, söz dinlemez ve cilvelenirse
You'll not take the lass to Fort Loudoun without a warrant.
Jehoshaphat yaşarken onu götüremezsiniz.
Well, there's something in what the lass says.
Seni ve adamları öldürsemde bu olacak.
- No, Jim, the lass is right.
- Beni ata bindirin.
- Now, lass.
- Şimdi, beyler.
He's over there Lass.
O orada Lass.
Sit down, lass.
Otur kızım.
Lass, I forgot that.
Unutmuşum kızım.
Did it spoil me, Meg, my lass?
Bu beni şımarttı mı Meg, sevgilim?
And you have a wildness that holds me to you, my lass.
Ve beni sana bağlayan bir deliliğe sahipsin, sevgilim.
There was a time, lass... a time when I used to bring the dashing young doctor to your door.
Bir zamanlar, kızım afilli genç doktoru senin kapına getirirdim.
She looks more like a country lass than a Parisian girl.
Parisli bir kızdan çok, taşralı bir kıza benziyor.
Ruthie, my lass, the surf was wonderful.
Ruthie, sörf harikaydı.
Not a bit, lass, not a bit. Come on.
Lafı mı olur tatlım.
Bargain Lass on the outside is running very fast and very hard.
Dış kulvardaki Bargain Lass çok hızlı ve çok çetin koşuyor.
Till it came to pass to this lucky lass
Ta ki bu şanslı kız
- Ruth, lass, what's the trouble?
- Ruth, kızım, sorun nedir?
The dark-haired lass who came running after you the minute you arrived.
Siyah saçlı olan, sen geldikten bir dakika sonra içeri girmişti hani.
How fast was, lass?
Ne kadar hız yapıyordunuz, bayan?
Better than you, lass...
Sizden daha iyiler, bayan...
Our sports figure is none other than Audrey Whitefish, the little 1 23-pound, red-haired lass from Dublin, who is the first lady ever to swim the Mississippi River, lengthwise.
Sporcumuz Audrey Whitefish, Dublinli ufak, 55 kiloluk kızıl saçlı, kendisi Mississippi'yi uzunlamasına geçen ilk bayan.
" Farewell, young lass, farewell.
Güle güle, genç bayan, güle güle.
Come, lass, see to Tom.
Gel, kızım, Tom'la ilgilen.
I'd have you know the lass is in a very poor way.
# Söylemek zorundayım, genç kadının durumu oldukça vahim #
Go into the kitchen, lass, and get to the cooking.
Mutfağa geç de yemek yapmaya başla.
Lass sie nicht...
Buradan ayrılmayın!
Who's this lass, I have never seen her before
kim bu kız, daha önce hiç görmedim
Your lass has got guts, I'll grant you that.
Kızınız içini temizlemiş, bunun olacağını size söylemiştim.
Arm-in-arm with my sweet lass.
"Kolumda tatlı sevgilimle"
Tell Sir James about the Grey Piper, lass.
Sör James'e Gri gaydacıyı anlat, küçük kız.
There's nothing like a walk in the fog with a bonnie lass.
Güzel bir dilberle siste yürümek hiçbir şeye benzemez.
Tck, tck, tck, tck, tck. Come on, lass.
Gel, kızım.
Come on, lass!
Haydi, kızım!
Did you, now, lass?
Anladın mı, şimdi, genç bayan?
I was just checking on the lass.
Hayır. Genç kadını kontrol ediyordum.
Hey, don't bully the young lass She'll cry soon
Hey, kızları taciz etmesene şimdi ağlayacak!
Poor lass.
Zavallı kız.
This poor lass shall have it.
Zavallı kızın ihtiyacı var.
See, thou lucky lass. Ellen cares for thee.
Şanslı kız, Ellen seninle ilgileniyor.
Good day, Ralph. How is't with the lass?
İyi günler Ralph.
You've grown into a pretty lass.
Çok tatlı bir genç bayan olmuşsun.
You know him, do you, lass? Aye.
Onu tanıyorsun, değil mi güzelim?
The lass is fair daft about you, Jimmy.
Tamam, beyler.
You look poorly, lass.
Çok berbat görünüyorsun kızım.
Come lass.
Siz de gelin, küçük hanım.