Lectures перевод на турецкий
705 параллельный перевод
Open spaces and history lectures?
Açık alanlar ve tarih dersleri mi?
I've planned a vacation for you in the mountains, at a nice resort where they play bridge and have lectures on art.
Dağlarda, hoş bir yerde senin için bir tatil planlamıştım. Nerde... onların cafcaflı konferansları ve briç oyunları var.
In a few years time, it may be the basis of compulsory lectures to the Hitler Youth.
Bir kaç yıl içinde belki Hitler Gençliğinin derslerine konu olur.
We had books, concerts, lectures.
Kitaplarımız vardı, konserler, dersler.
Now, don't you start giving me lectures.
Şimdi bana nutuk çekmeyi bırakın.
- Not much material there for your lectures.
- Konferanslarınız için fazla malzeme yok orada.
I planned a series of lectures - no one came.
Konferanslar planladım, kimse gelmedi.
Mr. Colpeper, didn't it ever occur to you to ask the girls to your lectures?
Bay Colpeper, kızları bu konferanslara çağırmak hiç aklınıza gelmedi mi?
I've a whole new course of lectures for you fellows.
Sizlere yepyeni dersler vermeyi düşünüyorum.
We've been having lectures in atomic energy at school.
Okulda atom enerjisi konferanslarına girdik.
He'd read me lectures on the curse of drink.
İçkinin kötülüğü hakkında nutuk çekip dururdu.
I wish we didn't have to have this thing today. I hate lectures.
Keşke, yapmak zorunda olmasak. Derslerden nefret ediyorum.
And what great lectures they were.
Ne harika derslerdi onlar.
- No lectures. Just yes or no.
- Nutuk çekme, evet ya da hayır.
You and your lectures.
Sen ve o nutukların.
- Well, look at me! Tied to my students, to my lectures. To Dr. Lightly, to his laboratory and his test tubes.
Örneğin ben, öğrencilerime ve derslerime bağlandım Dr. Lightly, laboratuarına ve deney tüplerine bağlı ve siz Kaptan, geminize bağımlısınız Cebelitarık-Kalik, Kalik
We need help, not lectures. Come on, Ellen.
- Yardım lazım, kuru laf değil.
- Is there a law now I gotta listen to lectures?
- Nutuk dinlememi gerektiren bir kanun mu var?
I didn't cross the Alps to listen to lectures.
Alpleri öğüt dinlemek için geçmedim.
You never cut classes understood the lectures took notes.
Hiç ders asmazdın anlatılanları anlardın notlar alırdın.
As you recollect from your briefing lectures, this is an Earth-type planet.
Brifinglerden hatırlayacağınız gibi bu Dünya tipi bir gezegen.
How many lectures have you delivered to the village children on democratic theory?
Demokratik teori üzerinde köy çocuklarına kaç ders verdin?
How many lectures on democratic theory did you give them?
Demokratik düzen hakkında kaç ders verdin onlara?
- Your lectures throw me off.
- Vaazların dikkatimi dağıtıyor.
If I went to Paris, it would be to go to Emile Flostre's lectures.
Paris'e gitsem, Emile Flostre'ın derslerine katılmak için giderim.
Who goes to Paris for lectures?
Paris'e ders için gidilir mi?
You can talk to him and go to his lectures.
Onunla görüşüp derslerine gidebilirsin.
Alan, no lectures now, please.
Alan, gene kitap gibi konuşma lütfen.
Dr. Stein will hold lectures.
Dr. Stein dersler düzenleyecek.
Is this gonna be another one of those long lectures?
Şu uzun öğütlerinden biri daha mı başlıyor?
" the canning of crabapples and lectures to journalism classes.
" gazetecilik dersinde konferans vermek gibi hoşça eğlencelere vakit kalmıyor.
" there were no lectures without four letter words in them.
" küfür kullanılmayan tek ders yoktu.
Those lectures can be mighty dull.
Dersler çok sıkıcı olabiliyor.
Mr. Gannon, I was wondering if I could prevail upon you to give a series... of guest lectures to my classes?
Bay Gannon, sınıfımda konuk olarak bir dizi konferans vermeniz için... sizi ikna edebilir miyim acaba?
But since you'll be giving a series of lectures, the Dean would like to... give you faculty status.
Ama bir dizi konferans vereceğin için, dekan sana... öğretim üyesi unvanı verecektir.
Friend... I want money, I've had enough lectures.
Arkadaş? ... Para istiyorum, vaazlara karnım tok.
I don't need to go to lectures.
Derslere girmem gerekmiyor.
Recite your lectures to me.
Derslerinizi bana okuyun.
Like one of those indoctrination lectures about democracy and the big picture.
Demokrasi ve gelecek ile ilgili telkin edici dersler gibi.
I've had enough of your lectures.
Ders vermenden artık gına geldi!
Avdeyich lectures me about the war and heroism, but he himself is a coward!
Savaş ve kahramanlık bana dersler verdi, ama kendisi bir korkak!
Please, no lectures. I'm late.
Lütfen nutuk çekme.
With your penny catechism lectures.
O klişe vaazlarınla.
Keep your food and your damned lectures.
Erzakını da, yiyeceğini de al kendine sakla.
I've been giving my lectures and examined scores of students.
Bütün ilkbahar süresince poliklinikte derslerimi verdim ve bir sürü öğrenciyi imtihan ettim.
Lectures and sermons...
- Bıktım bunlardan.
- No lectures.
- Bana akıl verme.
I've missed too many of Mr Watanabe's lectures...
- Şok oldum! Gitsene!
I make lectures about it in the University.
Derslerden, üniversitede verilenlerden.
You can use it to make notes during your lectures.
Konferansların sırasında not tutmak için kullanabilirsin.
She's at Fort Russell giving temperance lectures.
- Cora Massingale'den. - Nerede? Telaşlanmayın.