Let me tell you something перевод на турецкий
3,106 параллельный перевод
Let me tell you something, Michael.
Sana şunu söyleyeyim Michael.
Well, let me tell you something.
Şey, sana bir şey söyliyim mi.
But let me tell you something.
Fakat sana bir şey söyliyim.
Okay, let me tell you something.
Tamam, sana bir şey söylemeliyim.
Let me tell you something, Jim.
Sana birşey söyleyeyim mi Jim?
Let me tell you something about curses, buttlicker.
Sana lanetler ile ilgili bir şey söyleyeyim, oğlancı.
Well, let me tell you something, partner.
Sana bir şey söyleyeyim ortak.
But let me tell you something that you have That he doesn't have.
Ama sende olup da onda olmayan şeyi söyleyeyim.
Let me tell you something, kid... if you're trying to send a message, you're sending it loud and clear.
Sana bir şey söyleyim mi çocuk.. Eğer bir mesaj..... göndermek istiyorsan bunu çok güzel yapmışsın.
Hey, let me tell you something.
Sana bir şey diyeyim mi?
Gentlemen, let me tell you something.
- Beyler size bir şey söyleyeceğim.
Let me tell you something, Alan.
Sana bir şey anlatayım Alan.
Let me tell you something, to get married is always a mistake.
Sana bir şey söyleyeyim. Evlenmek her zaman bir hatadır.
Let me tell you something.
Sana bir şey söyleyeyim.
Let me tell you something.
Bak sana söyleyeyim.
Well, let me tell you something, Vladimir.
Sana bir şey söyleyeyim, Vladimir.
Let me tell you something, man, this is not your family.
Sana bir şey söyleyeyim, erkek, bu senin ailen değil.
Hey, let me tell you something.
Sana bir şey söyleyeyim.
Well, let me tell you something about men, Samantha.
Samantha, sana erkekler hakkında bir kaç şey söyleyeyim.
Let me tell you something about shoes, Meg.
Sana ayakkabılarla ilgili bir tüyo vereyim Meg.
Let me tell you something, this country was built on bandanas.
Sana bir şey söyleyeyim, bu ülkeyi bandanalılar kurdu.
Let me tell you something about the law.
Sana kanun hakkında bir şey söyleyeyim.
And let me tell you something. I believe, this creature, is one resilient specimen.
Ve şunu da eklemek isterim ; sanırım bu yaratık çabuk iyileşen bir tür.
Let me tell you something, Hicks.
Sana bir şey söyleyeyim mi Hicks?
Let me tell you something.
Sana bir şey söyleyeyim :
- Let me tell you something else. - Mater?
- Son olarak şunu söylemem izin verin.
Okay. Let me tell you something right away.
Tamam, hemen şunları söyleyeyim.
Let me tell you something.
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Let me tell you something.
Size bir şey söyleyeyim.
Girl, let me tell you something about Charmaine Daisy Pierce.
Size biraz Charmaine Daisy Pierce'ı anlatayım.
And let me tell you something, no man is that hungry.
Hiçbir erkek bu kadını doyuramaz.
Let me tell you something, you stupid little runt. I own you. You're my bitch.
Haberin olsun seni geri zekâlı sahibin benim köpek.
And let me tell you something.
Bir şey daha...
Well, let me tell you something. You're dead.
Şunu bilin ki ; artık ölüsünüz.
Let me tell you something.
Sana bir şey söyleyeceğim.
Let me tell you something, Jonathan.
Sana bir şey söyleyeyim Jonathan.
Let me tell you something.
Sana birşey söylemek istiyorum.
Let me tell you something about Cochon.
Cochon hakkında sana bir şey söyleyeyim.
Well, let me tell you something... I tell you to not go to the fort, do not go to the goddamn fort!
Pekâlâ, sana bir şey söyleyeyim sana kaleye, şu kahrolası kaleye gitmemeni söylüyorum.
Let me tell you something, you...
Sana birşey söyleyeyim mi, sen...
Let me tell you something about these two men.
Bu iki adam hakkında bir şeyler anlatayım.
Now let me tell you something.
İzin ver de sana bir şey diyeyim.
Let me tell you something, Mr. Sullivan.
Size bir şey söyleyeyim, Bay Sullivan.
But let me tell you something.
Ama sana bir şey söyleyeyim.
Let me tell you something. The SCLC has direct Communist ties.
Sana söylüyorum bak SCLC komünist bağlantılarla yönetilmekte. *
And let me tell you something, this chick was fat, okay?
Bir şey söyleyeyim mi? Bu cıvır zamanında şişkoydu.
And she says to him, " Let me tell you something.
" Beni iyi dinle.
Finn, let me tell you a little something about what "home" really means.
Finn, sana bişiler söylememe izin ver "ev" in gerçekte ne olduğu hakkında
Let me tell you something.
Bir şey diyeyim.
Let me tell you, what you're doing is exactly what every good person does when somebody that they know that they're close to does something bad.
İzin ver de sana, kötü bir şeyler yapmaya çok yaklaşmış olan iyi insanlara tam olarak ne yapman gerektiğini söyleyeyim.
Let me tell something to you.
Sana bir şey diyeyim mi?